Bölüm 192: Aslanın Cesareti

325 56 7
                                    

"Demek öyle...."

Hızlıca toplanma noktasına doğru ilerliyorlardı. Kevın'a bir mezar yapmışlardı ve onu oraya gömmüşlerdi. Onu kendileri ile getiremezlerdi. Onlar ilerlerken Jack Üstün körü olarak neler olduğunu anlatmıştı. Raiya ve Toma başını eğmiş hüzünle dururken Emma sanki bu onu hiç etkilememiş gibiydi. Kai ona dikkatlice bakmaya devam ediyordu. Zaman geçtikçe onun durumu ile alakalı daha fazla anlayışa sahip oluyordu.

'Sadece beni hatırlamıyor. Kevın ve diğerlerini tamamen hatırlıyor fakat Kevın'ın öldüğünü duyduğunda ve onun cesedini gördüğünde bile onun için bir anlam ifade etmedi. Eskisinden daha da güçlü kesinlikle. En azından Kronos ile aynı seviyede. Nefretimle alakalı olmalı. '

Fenrir'in Lanetini atlattıktan sonra Kronos öldürme arzusunun ona verdiği güce hala sahipti. Yani Fury ve diğerleri ile dövüştüğü zaman sahip olduğu güce sahipti hala.

Fakat şu an çok ağır yaralı olduğundan dolayı bu gücü ortaya çıkarmasını imkanı yoktu. Zaten adada bir avcı da kalmamıştı.

'Ve bir sorun daha....'

Emma Kai'ı tanımıyor olsa da ona baktığında sahip olduğu nefret dolu gözler diğerlerine göre daha yoğundu.

Kai başını iki yana salladı.

'Artık önemsememe gerek yok. Fazla düşünüyorum.'

Uçakların olduğu alana gelene kadar tek bir kelime bile etmediler. Alana vardıklarında ise neredeyse Şehirde sahip oldukları sayıyla aynılardı. 20-25 civarı kayıp vardı.

Önlerinde ki araçlara uçak diyor olsalar da bunlar bir uçaktan farklıydı. Bir uçaktan 2 ya da 3 kat daha büyüktüler ve içlerinde yer kaplayacak koltuk yoktu. Bir kaç tanesi 5 Bin kişiyi almak için hayliyle yeterliydi.

Kai ve diğerleri Atlantia da belirledikleri sıralamaya göre uçaklara bindiler. Bir kaç küçük sorun çıksa da bunlar Hemen halledilmişti. Uçakların geniş deposuna yüzlerce insan hızlıca girerken yemyeşil gözlere sahip, güzel, siyah saçlı bir kız Kai'a yaklaştı. Yüzünde biraz endişeli bir ifade vardı. Ama bu onun güzel yüzünü daha da çekici yapmaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Kai, İvan'ı gördün mü? Onu Atlantia'dan beri görmedim. Bizimle gelmedi ve nerede olduğunu da bilmiyorum. Endişeleniyorum."

Kai İvan'ın kayıp olduğunu duyunca kaşlarını kaldırmasına engel olamadı fakat hemen sakinleşti. Yüzünde o kadar garip bir ifade vardı ki Autumn onun garip tepkisinin nasıl bir duyguyla olduğunu anlayamadı.

" Uçağa bin Autumn. Onun nerede olduğunu biliyorum. "

Autumn şüpheliydi ve konu İvan olduğundan gitmek istemiyordu fakat en sonunda Kai'ın soğuk ifadesine karşı gelemedi ve Uçağa bindi.

Kısa süre de herkes uçağa yerleşmişti. Bu kadar acı çektikleri ve kapana kısıldıkları, aynı zamanda onları bu kadar güçlü yapan bu adadan kurtuluyorlardı. Bir çok kişi omuzlarının düştüğünü hissetti. Bazıları farkında değildi fakat ağlıyordu. Gerginlikleri azalmış ve sonunda eve dönebilirlerdi.

Ama bazıları da tamamen başlarını eğmişti. Geleceği düşünecek halleri yoktu. Kazandıkları için niye seviniyorlardı ki? Farkında değiller miydi? Kazandıklarını biliyorlardı fakat kaç kere kaybettikten sonra? Kaç kişi kaybettikten sonra kazanmışlardı? Bu bedel kazanmak için ödemeye değer miydi? Başka çareleri olsaydı kesinlikle savaşmayı tercih etmezlerdi.

Kai o sırada Gökyüzü Adasına bakıyordu. Sanki bir şey bekliyor gibi görünüyordu. Bir şey düşünüyor gibiydi. İvan'ın kayıp olduğunu öğrendiğinden beri aynı şeyi düşünüyordu zaten.

KAİ LANE: BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin