Bölüm 150: Kimsin?

701 92 30
                                    

Ormanın bir tarafında sarı saçlı ve kırmızı gözlü bir genç yürüyordu. Bu gencin elinde bembeyaz bir kılıç vardı ve yüzünde biraz kan vardı fakat o bunu hiç de umursuyor gibi görünmüyordu. Her an çevreden gelebilecek bir saldırıya hazırlıklıydı ve güçlü bakışları da önüne çıkan herkesi parçalara ayıracağını ispatlıyordu.

O sırada bir hışırtı çalıların arasından geldi ve Summer aniden kılıcını o yöne doğrulttu. Ve kılıcından beyaz bir enerji toplanmaya başladı.

"Dur! Dur! Benim Summer!"

Summer aniden duyduğu sesle sakinleşti ve Kılıcını geri eski konumuna getirdi. Çalıların arasından Yeşil saçları ile Yeşil gözlere sahip olan John çıktı. Yanında Kılıcı vardı ve bakışları her yönde saldırı tehlikesine hazırdı. Fakat Summer'ın saldırından kurtulduğu içinde derin bir nefes almıştı. Ardından ise elleri ile yüzünde ki kanı sildi.

"Kaç kişi ile karşılaştın?"

"Saymadım. Sen?"

"Saydın mı diye kontrol etmek istemiştim. Bende saymadım."

Summer ve John Beraber yürürken bir süre sonra bir kaç kişi ile daha karşılaşmışlardı fakat onları da rahat bir şekilde öldürmüşlerdi ve yollarına devam ettiler.

Onlar yürümeye devam ederken hava da kararmıştı. John ve Summer hala o özel hediyelerden birini bulamadıklarından dolayı üzgündü. fakat arada böyle heyecan yaşamak hoşlarına gitmişti. Onlar için bu gerçekten güzel bir anı olarak kalacaktı. Büyüdüklerinde çocuklarına 'Evlat bilir misin amcanla eskiden ne güzel katliamlara imza atmıştık' gibi Anılar anlatacaklardı. Şimdi ise bir kamp ateşi yakmışlardı ve yaptıkları şeyleri anlatıyorlardı. Güçlülerdi ve kimseden de korkmuyorlardı.

Onlar böylece sabaha kadar konuştular kimse onları rahatsız etmedi ve onlarda sesli sesli gülerek insanların yanlarına gelmelerini istedi fakat kimse böyle bir aptallık yapmadı ve Summer ve John rahat bir gece geçirdi.

O sırada John elinde su şişesini kaldırdı fakat gecenin yorgunluğundan şişenin içinde suyun olmadığını çok daha geç bir zamanda fark etti. Ardından Summer'a seslendi.

"Ben şuradaki dereden su almaya gidiyorum. Birazdan dönerim."

Summer ise fazla bir şey demedi ve başı ile onayladı. Ardından John olduğu yerden kalktı ve dereden su almaya gitti. Onlar bir turnuvadaydı fakat yine de fazla rahatladı. Hiçbir sorun ile karşılaşmadan ilerliyorlardı ve sadece güçlenip hayatlarını yaşıyorlardı. Açık ara sıkılmışlardı ama John geri döndüğünde karşısında gördüğü sahne onu şaşırtmıştı.

Summer ayaktaydı ve etrafı bir kaç kişi tarafından çevrilmişti. Onu çeviren kişilerin hepsi Kırmızı Yıldırımın Ortasının Zirvesindeydi. Ve John onların ellerinde ki kılıçtan nereden geldiklerini anlamıştı.

"Ölümsüz Kılıç Akademisi!"

John tam ileri atılıp Summer'a yardım edecekti ki Ölümsüz Kılıç Akademisinin öğrencileri arasında lider gibi görünen birisi öne çıkarak Summer'a baktı. Genç adam öyle Bir şekilde gülümsüyordu ki John istemsizce şüphelenmişti ve saldırmamıştı.

" Seni burada görmeyi beklemiyordum gerçekten. Avcılara girdiğimiz anda öğrendiğimiz ilk isim olmuştun. Ne de olsa sen önemli birisin değil mi?"

John, liderin sözlerine anlam veremedi. Summer'ın da ülkenin bir noktasından geldiğini ve sıradan bir insan olduğunu sanıyordu. O 2. Bölgedendi. Nasıl önemli birisi olabilirdi ki?

Tam o anda Summer'ın beyaz kılıcı Navas, John'un görüş açısına girdi. John'un gözleri aniden parlarken ani bir hatıra gözlerinde belirdi.

'O kılıcı nereden buldun Summer? Ariel'in sana bir kılıç verdiğini hatırlamıyorum.'

KAİ LANE: BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin