Bölüm 141: Acılar

647 73 7
                                    

Gecenin karanlığında ay parlak beyaz Işığı ile kamp alanında ki insanların üzerine düşüyordu. Bu ışığın getirdiği huzurlu ve soğuk his onların bedenlerini titretse de sıcak kamp ateşi bunu tamamen engellemeye yetiyordu. Bazılarının sevgilileri vardı. Onlara sığınarak sıcaklığı hissedebiliyorlardı. Bazı erkeklerin ergenliğe girmiş olmalarından dolayı oluşmuş olan bedensel kılları onları sıcak bir hisse boğuyordu. Bazıları ise zaten alev kullanabiliyordu.

Bu geçen 3 yıl içerisinde sonunda Kai Yarım adım Mor Yıldırım olmuştu. Belki de bundan daha iyisine ulaşabilirdi fakat o 4 kılıç yeteneğine sahipti ve bu yetenekler basit yetenekler değildi. Efsanevi Kara Yıldırımlardan tut da en büyük zehire 4 element kullanmak gibi garip bir yeteneğe bile sahipti. Bu yetenekleri tüm potansiyeli ile bedeninde kullanması zordu. Hem de çok fazla....

Ama Kai bunun için de bir yol bulacağına inanıyordu. Elbet bir gün bu gökyüzü adasında kesinlikle onunda Mor Yıldırıma geçmesine yardımcı olacak bir şey çıkacaktı.

Diğer bir yandan ise bir kaç Efsanevi Lider Mor Yıldırımın Ortasına geçmişti ve Jace ile Lena da ortalıkta fazla görünmüyordu fakat bu gece onlar bile buradaydı. Sadece başka akademilerin dahileri burada değildi.

Elena gerilmişti. Ve yüzü uzun bir süreden sonra ilk kez asılmıştı. Büyük ihtimalle hayat hikayesini ilk kez anlatacaktı. Bunu yapmak istemiyor gibi görünse de bu kamp ateşinin etrafında olan herkes biliyordu ki Elena anlatacaktı. Bunu yapmamasını söylemek anlamasızdı. Eğer bunları insanlar içlerinde saklamaya devam ederlerse bir gün bu kalpteki basınç onların yaşam sürelerini kısaltabilirdi.

"Ben Elena. Hepiniz zaten kim olduğumu biliyorsunuz. Ben buraya gelmeden önce aslında bu ülke de yaşamıyordum. Benim memleketim.... Çok daha farklıydı."

Elena bir anlığına durdu. Sanki gözüne bir şey kaçmış gibi davranmıştı fakat buradaki kişilerin çoğunun gücü ondan yüksekti. Her biri Elena'nın göz yaşı döktüğünü anlamıştı. O her zaman gülen Elena, herkesi mutlu edene ve insanları her zaman kendine aşık eden Elena'yı bile ağlatacak ne yaşamıştı?

Elena biliyordu. O uzun zamandır ilk kez ağlamıştı.

"Ben bir zindanda yaşıyordum. Benim mutlu diyebileceğim bir hayatım Yoktu ve ben çocuk olduğum zamanlardan beri gelişimin ne olduğunu biliyordum. Çünkü ben bu dünyada bir köleydim. Hayatta kalmak için uğraşan ve her zamana somurtkan biriydim. Aptal değildim. Güzel kadınlar kullanılıyordu ve bir kenara atılıyordu. Bende kendimi çirkin göstermek için elimden geleni yaptım. "

Elena'nın sözlerine rağmen görünüşü şimdi çok daha farklıydı. O çok güzel ve tatlıydı. Bir çok insan onu arzuluyordu ve bunun içinde sadece erkekler yoktu.

Fakat Elena bunları anlatmalıydı. Böylece kalbine yaşadığı bu acı onu terk edebilirdi.

" Ben yalnızdım ama etrafımdaki insanlar bana karşı çok nazik davrandı. Hepsi de benim iyiliğim için uğraştı ve bazıları benim başıma bir şey gelmesin diye kendini feda etti. Çünkü ben çok küçüktüm. Bu yaşımda benim böyle acı bir şey deneyimlemi istemediler. Belki de bir gün daha kötü bir son ile karşılaşacaktım ama onlar bunu görmek istemiyorlardı. Benim yerime gitmelerini tek sebebi buydu. "

O an Elena tekrar gülümsedi. O gülümseme bir insanın içini ısıtabilirdi. Ayın soğuk hissini senden söküp alabilirdi ve aynı zamanda da bütün acını saklayabilirdi.

" Fakat bir gün her şey değişti..... "

" Çünkü onu görmüştüm..... "

Elena'nın sesi zaman geçtikçe kısılıyordu. Sanki bir ışık parlıyordu. Gözlerinde birisi vardı. Onu o gün kim kurtarmıştı?

"Ben hayatım boyunca ailemi tanımadım. Söylenene göre ikisi de ölmüştü. Ama ben köle olarak verilmiştim. Bazen keşke onlarla beraber ölsem derdim. Her gün bir köle olarak duyduğum korku beni çok yormuştu. Artık dayanamıyordum. Ölmek en yakın kurtuluştu."

"Ona aşık değildim ve olamazdım da o benden yüzyıllar boyu büyüktü. Fakat ben onu bir baba olarak görebilirdim. Çünkü Michael beni o Köle Marketinden kurtarmış ve Beni kendi kızı gibi beslemişti. Bazen bana garip yiyecekler verdi. Ama nedense ona güvenmek en doğru seçenekti ve ona karşı çıkmadım. Onun verdikleri şeylerin benim potansiyelimi açmama sebep olduğunu ise çok geç bir zamanda öğrendim. "

" Ben umutsuzluğa düştüğümde o bana söylemişti. Benim çirkin yüzümün altında güzel bir insan olduğunu o öğretmişti. "

'Neden saçınla yüzünü kapatıyorsun? Eğer böyle yaparsan güzel yüzünü kimse göremez.'

Michael bir kahraman gibi duruyordu. Altında parçalara ayrılmış duvarın molozları vardı ve etrafta da kırılmış zindan demirinin parçaları fakat Michael bu haliyle gülümsüyordu ve Elena'ya bakıyordu. Elena saçlarını önüne koymuştu ve yüzü bu yüzden görünmüyordu fakat saçlarının arasından o kahraman gibi adamı görebiliyordu. Bütün diğer köleler geriye doğru kaçmıştı fakat Elena gözlerine gelen taş parçalarına rağmen dimdik Michael'ın gözlerine bakıyordu. Bu onun cesaretinden miydi? Hayır! O tamamen Michael'a hayrandı. Birilerini koruyacak kadar güçlü olmak. Elena da bu kadar güçlü olabilir miydi? O an aklından sadece bu geçiyordu. Hayatında ilk kez o an Elena bir şey yapmamıştı fakat yüzünde bir gülümseme belirmişti. İlk kez o içtenlikle gülümsemişti!

"O olaydan uzun bir süre sonra ilk kez gelişim yapabilmem için beni akademiye göndermek istedi. O kadar mutlu olmuştum ki. O gün benim için çok önemliydi ve serviste sarı saçlı bir kızın yanına oturmuştum. O kız benim aksime hiç mutlu gibi görünmüyordu. Neden böyleydi ya da neye kızgındı hiç bir fikrim yoktu ama bir hedef belirlemiştim. "

Bu sözler üzerine Clara'nın bir anlığına gözleri titremişti. O sarı Saçlı kız oydu. O her zaman asık suratla ve öfkeli bir yüzle dolaşırdı. Öfkesi birine karşı değildi. Bütün insanlığa idi. Hayataydı. Ölüme, doğuma sevgiyeydi. O bu hayatta insanların kendilerini mutlu sanmasına sebep olan her şeye öfkeliydi. Mutlu olmak mı? Her zaman bir sorun çıkacaktı. Bu dünyada mutlu olmak gelişimcilere yasaktı.

"Onu gülümsetmek istedim. Onu içtenlikle gülümsetmek ve ona hayatın güzelliklerini göstermek istedim ve hala istiyorum. Ben hayatın anlamını öğrenemedim ve çocukluğum acı içinde geçti. Peki ya diğer insanlar neden ellerinde ki fırsatı değerlendirmiyorlar? Neden kendilerini çok üzgün sanıyorlar? Hayatta onlardan daha kötüsünü yaşamış birine inanmıyorlar mıydı? "

Elena'nın gözünden bir damla yaş aktı fakat bu sefer Elena bunu durduramadı. Sadece bakışlarını havaya kaldırdı ve aya baktı. O an gözlerinden yaşlar yavaş yavaş akmaya başlamıştı ve yanaklarından inip göğsüne damlıyordu.

" Ben ayı 12 yaşımda gördüm...... Neden hala kendilerini çok yalnız hissediyorlar. Şimdi bile gökyüzünde ki ayı göremiyorlar mı? Neden anlamıyorlar? Ben anlatmaktan yoruldum. Lütfen-"

Bir el Elena'nın daha fazla konuşmasına izin vermeyerek elini tuttu. Elena göz yaşlarını tuttu ve başını çevirerek onu tutan kişiye baktı.

" Artık yeterli Elena.... "

Quentin hüzünlü bir ifade ile Elena'ya bakıyordu. Gözlerinde acı bir ifade vardı. Ama Elena neden onun durdurduğunu anlamamıştı.

"Nasıl hissettiğini biliyoruz Elena. Etrafına bak."

Elena kafasını çevirdi ve kamp ateşinin etrafında olan diğer insanlara baktı. Hepsinin başı eğikti ve düşüncelilerdi. Hepsinin aklına çektikleri acılar vardı. Sadece biraz acı. Kalplerinde kök tutmuş büyük bir acı. Zaman geçtikçe daha da kötüleşecekti ve bir gün bu acı onları yok edecekti. Buna karşı koymanın yolu ise şimdi vazgeçmekti. Bırakmalılardı.

"Hepsinin içinde bir acı var. Bırakta her biri bu acı ile beraber yalnız yüzleşsin. Senin sözlerin sadece kalplerinde ki acıyı arttırıyor."

Elena sebep olduğu sorunu duyunca başını eğdi. Eli ile gözlerini sildi. Söyleyecek başka bir söz kalmamıştı. Elena sadece derin bir iç çekebilirdi ama bunu da yapmadı.

" Özür dilerim. "

KAİ LANE: BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin