Bölüm 17

114 27 0
                                    

-17.bölüm-

Dördüncü dersin bitiminde Senem ayaklanmıştı. Bir buçuk saatlik öğlen yemeği arasının zili çaldığı vakit, sınıf arkadaşları yavaş yavaş dışarı çıkmaya başlamışlardı. Nefes eşyalarını toparlayıp, çantasını almış ve Senemle kol kola sınıfın diğer kızları ile aşağı inmeye başlamışlardı.
Serap “kızım süperdiniz ya! Harikasınız.”
Senem “teşekkürler tatlım. Sen de öylesin.” Demişti genç kız gayet mutlu bir şekilde.
Serap “e hadi bize gidelim, yemek yeriz.”
Nefes “teşekkürler ama abimler gelecek. Onlarla yiyeceğiz.”
Serap “tamam o zaman. Başka bir sefere. Afiyet olsun şimdiden. Öğleden sonra görüşürüz.” Demiş ve hızlı adımlarla okuldan çıkmıştı. Kızlar ise kaldırıma oturup çocukları beklemeye başlamışlardı..
İlk gelen Anıl ve Şengül olmuştu. Senem ve Nefes bu ikiliye bakıp birbirlerine gülümsemişlerdi.
Anıl “ne haber kızlar?”
Kızlar “iyidir sizden?”
Şengül “bizden de.”
Nefes “abim ve Doruk nerde?”
Poyraz arkalarından gelmiş ve “biri beni mi sordu?” diye kızlara göz kırpmıştı.
Senem “hoş geldin.”
Poyraz “hoş buldum Esmer.”
Nefes “Doruk nerde?”
Poyraz “bilmiyorum, beraber iniyorduk merdivenlerden ama sen in dedi, kayboldu. Bekleyelim.”
Senem “açız ya!” diye sitem edince Poyraz genç kızı omzunun altına çekmiş ve “merak etme Esmer Hanım, doyuracağız sizi!” Demişti gözlerinin içine bakarak.
Doruk ise bu sırada merdivenlerden aşağı inmekte olan Ezgiyi izliyordu. Ezgi Doruk’u gördüğü an duraksamış ve derin bir nefes alarak aşağı inmeye devam etmişti. Ama Doruk’un bacağı yolunu kesmişti.
Ezgi “Doruk?”
Doruk “sevgilim.” Demişti gülerek.
Ezgi “pislik yapma Doruk! Ne istiyorsun?”
Doruk parmağını ezginin bileğinden omzuna doğru kaydırıp “bence her ikimizde ne istediğimi çok iyi biliyoruz! Öyle değil mi?” demişti göz kırparak..
Ezgi “çek elini Doruk! Yoksa…”
Doruk “dur tahmin edeyim. Poyraza mı söylersin? Yoksa tokat mı atarsın? Bak bunu yapabilir misin merak ediyorum doğrusu. Neyse tehdit etmek mi istiyorsun? Al benden sana ders!
“Eğer bir daha Senem’in yoluna çıkıp onu üzecek, suratını asacak ve ağlatacak olursan hayatını cehenneme çeviririm!”
Ezgi “hiçbir şey yapamazsın !” diyerek Doruk’a çıkışmış ama Doruk kolundan tuttuğu gibi boş sınıflardan birine Ezgiyi sürüklemişti. Ezgi geri geri giderken Doruk üzerine doğru yürüyüp “öyle şeyler yaparım ki! Annen baban bile evlilik hayatları boyunca yapmamıştır yapacaklarımı emin ol!  Mesela; benimle yatmış olabilirsin, gerçi bu olacak olan bir şey neyse, diğer şıklara geçelim, ah tabi ya çocuğuma hamile kalmış olabilir, okuldan atılabilirsin, çok sevdiğin arkadaşların sana sırt çevirebilir ve hayatın cehenneme dönebilir. En kötü ihtimalle kendini öldürür ama sen bunu bile yapamayacak kadar korkaksın neyse, en yüksek ihtimalle önümde diz çöküp özür dilersin. Bende bir kaç şarttan sonra seni affederim ama tabii o zaman sen pörsümüş ve işi bitmiş olursun! Yani ben affetsem ne olur affetmesem!”
Ezgi, Doruk’un söylediklerinin doğruluk derecesini ölçmeye çalıştı ama her kelimesinin doğruluğunu biliyordu. Boş tehdit değildi bunlar. Yapardı, tanıyordu genç adamı.
Doruk ıslık çalarak “ee fıstık anlaştık mı?” diye sordu. Ezgi’nin kafasını sallaması üzerine “güzel, akıllı kız. Şimdi git mamanı ye!” demiş ve Ezgi’ye bakarak “pencereni aç perdeyi arala! Geleceğim rüyalarına. Sevişeceğiz sabahlara kadar sırf inat senin cici babana!” diyerek kahkahalarla sınıftan çıkmıştı.
Çocukların yanına geldiğinde “geç mi kaldım? Erken mi geldiniz? Elbette erken geldiniz!” demiş ve Nefese dönüp “prenses!” diyerek gülmüştü. Nefes bu gülüşü bilirdi. Teşekkür etme anlamında genç adamı öpüp gülümsemiş ve “hadi artık ya! Gidelim!” demişti.
Onlar arkalarını dönüp giderken; Ezgi sessiz sessiz onları izliyordu. Yanına gelen Melis ve Rengin’e bakmadan “ondan nefret ediyorum!” demişti.
Melis “Doruktan mı?”
Ezgi “hayır! Nefes’ten. O olmasa ne Doruk bana bu şekilde saldırır ne de Senem başkaldırır! Nefes’in nefesini keseceğim, benimle uğraştığına pişman olacak!”
Rengin “ben varım!”
Melis “saçmalamayın ya!” deyince Ezgi, Melis’e ters ters bakıp “Nefes’i dövmeyeceğiz ki Melisçim;” deyince Melis tereddütle “ne yapacaksınız?” demişti..
Ezgi buz gibi bir ifade ile “ÖLDÜRECEĞİZ!” demişti.
****
Çocuklar arabaya binmiş ve Koca Mustafa paşaya gitmişlerdi. Paşa’nın önünde indikten sonra sırasıyla içeriye girmişlerdi. Nefes Hasan babasını gördüğünde koşup elini öpmüş ve sımsıkı sarılmıştı. Hasan baba gençleri gördüğünde gözlerinin içi parlamış ve onları masaya alıp hal ve hatırlarını sormuşlardı.
Hasan baba “beyler nasılsınız bakalım?”
Doruk ‘ poyraz’ anıl “iyiyiz baba, sen nasılsın?” demişlerdi..
Hasan baba “sizi gördüm iyi oldum!” demişti o da… kızlara dönüp “valla şarap gibisiniz kızlar,gün geçtikçe güzelleşiyorsunuz!” demiş ve ne yemek istediklerini sormuştu. Poyraz ve Doruk lafa dalıp ;
Poyraz “Baba, sabah kahvaltı yapmadık biz! Açız. Sen şöyle, çeri domates, salatalık, badem, yeşil&siyah zeytin. Böyle limonlu bol kekikli. Bana çeçil peyniri,Seneme kaşar,Nefese de az yağlı ve tuzlu beyaz peynir.
Doruk “salam ve sosisi de unutmayalım. Ama bana sucuklu yumurta.meyve sularımızda olsun.  Şengül bal sever,Senem de çilek reçeli ,Nefesimize de  vişne reçeli, senin köy tereyağından da... Koyarsan sofraya babacım tamamdır” demişler ve susmuşlardı. Bir 15 dakika sonra masa tam olarak donatılmış ve gençler yemeye başlamışlardı bile. Hasan baba çocukları rahat bırakmış ama içerdeki elemanlara tembih edip masaya sürekli kızarmış ekmek getirmelerini istemişti.
Senem “anıl sizin Şengül ile durumunuz nedir?” diye sorunca Poyraz ve Doruk kahkaha atmışlardı.
Senem “ne oldu?”
Poyraz “Anıl ve Şengül serbest ilişki içerisindeler Esmer. Aşk yok yani.” Dedi.
Senem duyduklarıyla tuhaflaşmış ve “bu iğrenç! Yani Doruk bile daha masum!”demişti.
Doruk, Senem’in ağzına reçelli ekmeği verip “senin ağzını yerim ben! Bu zaman kadar nerelerdeydin sen!” diye söylenmeye başlamıştı.
Senem “öf Doruk hemen cıvıma ya!” diye kızmıştı şakayla karışık.
Anıl “ee bugün sınıfınızı sallamışsınız,şiirlerinizle. Valla helal olsun kızlar.” Demişti gülümseyerek.
Senem “ Nefes sağ olsun.” Demişti gülümseyerek.
Nefes de “Hayır, Senem sağ olsun” demişti. İnatlaşmaya başlayacaklarını anlayan Poyraz “bence ikinizde sağ olun ve yemeğinizi yiyin!” demişti otoriter bir sesle. Daha sonra Nefesin iştahla kahvaltısını yediğini görünce gülümsemiş ve ağzına domates verip “yavrum iştahın yerinde bugün.?” Demişti. Nefes gülümseyerek cevap vermiş ve o an aklına gelen şeyle masadakileri korkutması bir olmuştu..
Nefes “hiiiiiiii?”
Hepsi bir ağızdan “ ne oldu?” diye sorunca Nefes gülümsemişti.
Nefes “ya sabah biri aradı onu söylemeyi unuttum!” dedi usulca..
Hepsi bir ağızdan oh çekip Nefese odaklanmışlardı.
Doruk “arayan kimmiş?”
Nefes “bilmiyorum.”
Poyraz “ne demek bilmiyorum!”
Nefes “ya Ankara kara kuvvetleri komutanlığından aradığını söyledi sadece arayan kişi.”
Poyraz “adını söylemedi mi?”
Nefes “söyledi de anlamadım. Hat gidip geliyordu. Ben de başka bir zaman aramasını söyledim. Kapattım.” Dedi Poyraza… Poyraz, kim olduğunu düşünmeye başlamıştı. Tam adını söyleyecekken Nefes masadan kalkıp yeni ekmek istemeye gitmişti. Poyraz da o vakit söylemişti.
Poyraz “tabii ya Ateş! Ateş’tir oğlum arayan!”
Doruk “gebermedi mi o hala ya! Demişti gülerek…
Poyraz “neyse akşam arar alırım ifadesini beyefendinin!” demişti ve o sırada Nefes masaya dönüp “ee kim olduğunu bulabildin mi?” diye sorunca Poyraz cevap vermek için ağzını açmış ama Doruk’un söze girmesi ile yarıda kalmıştı “boşverrrr, sen tanımazsın hem! Nerden tanıyacak oğlum?” demişti Poyraz’a bakarak.
Poyraz “haklısın!”
Nefes “tamam neyse ne! Hadi kalkalım,derse geç kalacağız.” Demiş ve hesabı ödeyip çıkmışlardı. Arabada yediği yemeğin ağırlığı üzerlerine düşmüş ve hepsi yarı uykulu bir şekilde arabadan çıkmışlardı.
Doruk “eve mi gitseydik lan?”
Anıl “yürü lan iki ders var şurada! Hadi” demiş ve yürümeye başlamışlardı. Nefes çantasından çıkardığı mendili Senem’e vermiş ve Senem’in “Nefes şu mavi gözlü, bizi ziyarete gelen çocuk değil mi?” demiş ve Nefesin bakmasıyla karşı taraftakilerin göz göze gelmesi bir olmuştu.
Doruk ise “biri bana şaka olduğunu söylesin?”
“merhaba Doruk!”
*****
Doruk ve diğerleri karşılarında ki çocuklara bakıyordu. Nefes hariç herkes şaşkındı. Doruk öne çıkıp “hı ondan ondan! Ne işin var lan senin burada!?”
“öncelikle tekrar tanışalım değil mi? ben Özkan Tunagil!” dedi Doruk’a elini uzatırken. Doruk bir karşısındakine bir de o ele baktı. Özkan’ın elini sıktığında Özkan’ı kendisine çekip kafa kafaya gelmiş ve “s….r git lan buradan! Dar gelir oğlum buralar size!” demişti tıslayarak.
Poyraz ise “hoş geldiniz!” demiş ve Özkan’ın ve diğerlerinin ellerini sıkmıştı. Doruk’u ensesinden tutup “rahat dur!” demişti.
Doruk “ya sıçtırma rahatına nasıl alındınız oğlum siz bu okula ya?”deyince elma yemekte olan Oğuz Han öne çıkmış ve “valla onu Dağhan Pehlivan’a yani babana sormalısın. Çok yardımcı oldu bizi buraya aldırmak için!” dedi..
Hepsi bir ağızdan “ne?” deyince Doruk Nefese dönmüş ve “sen… sennn,sen biliyordun! Babamla gizli kapaklı konuşmalarınız da bu yüzdendi değil mi?” demiş ve parmağını sallayarak Nefes’in üzerine yürümeye başlamıştı ama Nefes sesli bir kahkaha atmış ve Senemin elinden tutup “eee,şeyyy,hmmm,ağabeycim,canımın içi yeşil gözlüm,ben var ya şimdi derse gidiyorum,bir ara konuşuruz tamam mı?” demiş ve Özkan’la diğerlerine hoş geldiniz diyerek Senemle birlikte gülerek merdivenlerden yukarı çıkmışlardı.
Sınıfa girdiklerinde senem “o Özkan’ın bakışları neydi ya? Cam gibi masmavi kızımmm. Sulansam mı acaba?” dedi düşünüyormuş gibi yaparak sonra Nefesin yanına geçip “ama harbi diyorum o çocuklar fena. Fena! Fena! Fenaaaaaaaaaa!” diye diye gülme krizine girmişti.
Nefes “haha,şşşttt,kızım sussana ya. Valla abim bu sefer gebertir bak,kan çıkar. Demedi deme! Hehehe.”
Ders zili çaldığında herkes sınıflara dağılmıştı. Özkanlarda B sınıfına geçmişlerdi. Doruk sinirden ne yapacağını şaşırmıştı. Ders boyunca yerinde duramamıştı. Poyraz sonunda dayanamayıp “lan titreyip durma be! Fazla büyüttün he!” diye azarlamıştı arkadaşını
Doruk “yok abi bu iş burada bitmedi. Babam lan babam! Harbi şerefsiz çıktı iyi mi? Ben de Doruk isem bunu onun yanına bırakmam” deyip sınıftan çıkmıştı. Poyraz da arkasından gidip koridor boyunca koşup durdurmaya çalışmıştı. Doruk merdivenleri üçer beşer inmeye başlamıştı. Tam sağa dönecekken bir kıza çarpmış ve “önüne bak kaşar!” diye sinirle bağırmıştı. Arkasından gelen Poyraz kızın okuldan olmadığını anlamış ve “sen onun kusuruna bakma arkadaşım! İyi gününde değil!” demiş ve Doruk’un peşinden koşmaya devam etmişti.
Poyraz “Doruk dedim!”
Doruk “bende siktir dedim!” diye tısladı
Doruk onu bekleyen arabaya binince Poyraz da arabaya binmiş ve “şirkete gidip ne yapacaksın?” demişti..
Doruk “görürsün!” demiş ve şoföre gazlamasını söylemişti…
***
Beşinci ders biter bitmez Özkanlar sınıfa gelmiş ve “ne haber?” diyerek kızlarla konuşmaya başlamıştı. Serap, Senem’in yanına giderek “kızımmmm kim lan bunlar! Allah’ım sana geliyorum yıldırım hızıyla ya rabbim!” diyerek Senemin kucağına düşer gibi yapmıştı. Nefes gülmesini bastırdıktan sonra kızlara dönmüş ve “kızlar bu kişiler Dede Korkut Kolejinden arkadaşlarım! Benden bir sınıf büyükler. Yani bizden. Bu Özkan. Volkan. Oğuzhan. Onur. Ali. Ebubekir. Cüneyt ve Yusuf.” Diyerek tanıttı herkesi tek tek. Çocuklar en çok da Özkan kahkaha atmadan duramadı. Ve Nefese dönüp “sevinmenize biz de çok sevindik. Ama sanırım Doruk pek sevinmedi galiba. Hızla okuldan çıktığını gördük.” Dedi kaygılı bir sesle ama araya giren Senem “aman Doruk bu. Her zaman ki halleri işte! Volkan gibidir. Çabuk patlar.”
Didem araya girerek “ama zor söner. Eğer gerçekten kızdıysa.”dedi .
Özkan “vayyyy,işe bak ya! Tam zamanında gelmişiz o halde” dedi ve kızlarla koridora çıktı. Kendi sınıflarını gösterdikten sonra kızlardan ayrılıp sınıflarına girdi. Kızlar ise Senem ve Nefesi sınıfa çekiştirip konuşmaya başladılar.
Serap “Volkanı istiyorum. Allah’ım çocuk çokkkkk tatlı ya..” dedi bayılır gibi yaparak..
Didem “valla ben Ebu Bekir’i istiyorum.” Demişti konuşmaya katılarak.. Nefes gülmekten konuşamıyordu. Senem ise Munzurluk yaparak eline kağıt kalem almış ve “kızlar kızlar,sakin olun. Elimizde her birinize yetecek kadar yakışıklı var. Evet, satılanları tekrar okuyorum. Serap&Volkan. Didem&Ebu Bekir. 
Tuğçe “yusuffff!”
Senem “evvvvet! Yusuf’u Tuğçe kaptı. Hadi kızlar elimizdeki parçalar inci değerinde alan yaşadı valla!” dedi ve kızlarla birlikte yere oturarak gülmeye başladılar. Ama aniden açılan sınıfın kapısıyla hepsinin birden çığlık atması bir oldu. Gelen Yusuf’tu..
Senem “ödümüzü kopardın ya! Ne istiyorsun?” dedi gayet ters bir şekilde..
Yusuf “seninle konuşmak istiyorum aslında Senem. Müsait misin?” demişti gayet ciddi bir tonda..
Senem, Nefese bakmış ve Poyraza verdiği sözü hatırlamıştı. “gelemem, üzgünüm!” demişti..
Yusuf “lütfen?”
Senem “ge-“
Nefes ,Senemin omzuna dokunup “git.” Demişti.
Senem “ne? Ama poyraz…”
Nefes “git. Şimdi olmayacağını biliyorsun. Git ve dinle Yusuf’u.” Demişti Senemi yüreklendirerek. İstemeden de olsa Nefesi dinleyip Yusuf’a geleceğini söylemiş ve ayağa kalkarak Yusuf’la gitmişti. Koridor boyunca yürüyen Senem ve Yusuf hiçbir şey konuşmadan sessiz sessiz yürüyorlardı. Okulun arka bahçesine geldiklerinde bir banka oturmuşlar ve bir süre sessiz kalmışlardı.
Yusuf “aslında bunu sana söylemek için bile geç kaldığımı düşünüyorum.”
Senem “neyi?” dedi umarsızca..
Yusuf “üzerinde pekiyi bir etkim olmadığını biliyorum Senem. Hiç de iyi konuşamadık. Hep kavga falan girdi araya.”
Senem sinirlendiğini hissediyordu. “hı hı evet.” Dedi umursamadığını belli eden bir sesle ama Yusuf’un vazgeçmeye niyeti yoktu.

Yusuf birden ayağa kalkıp, önünde diz çökünce genç kız neye uğradığını şaşırdı ve şaşkınlıkla "Hey,ne yapıyorsun sen?"diye sordu. Sesindeki kızgınlık belli oluyordu.

Yusuf gülümseyerek kendisine baktığında "Sevgilim olur musun?"dedi. Sanki zaman durmuş ve hareket eden ne varsa ses çıkarmayı kesmişti.

Senem "Ne!"

ESMER ( ESMER SERİSİ -3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin