-41.bölüm-
Dört ay sonra
Genç çocuklar nefes nefese balat sokaklarını arşınlıyorlardı resmen. Poyraz ,öfke ile doruğa bakıp “senin aklına uyup buraya kadar geldiğim için kafama edeyim Doruk!!” dedi sinirle.
Doruk ise kahkaha atmaktan konuşamıyor ve poyrazın dediklerini zerre umursamıyordu. Eski Rum kilisesinin duvarına yaslanıp karapapak’a giren Doruk kahkahasını dizginlemeye çalışarak Poyraza bakmış ve nefes nefese “kızın kalçalarını görmeliydin.
Mükemmellerdi be! Tadı damağımda kaldı kaşarın!” dedi gülerek.Poyraz yerden aldığı taşı doruk’a fırlattı sinirle ve öfkeyle “o kaşarın ağabeyleri çarkına sıçsınlar da bakalım o zaman da böyle konuşabilecek misin?” demişti.
Doruk cevap verecekken arkadan gelenlerin sesini duymuş ve poyraza bakıp “bana kumral bulun abi! Off lan off!”
Poyraz “koşş lan. *** ! koşş” demişti.
Tam olarak ne mi olmuştu?
2 saat önce
Doruk,Poyraz ve Anıl’ın ikazlarına rağmen Elif ile birlikte olmak için zaman kollamış ve istediğini yapmıştı. Kızın evinde ona göre doruklardayken ağabeyleri tarafından basılan doruk kahkaha atarak evden çıkmış kalsa dahi galip gelebileceği bir kavgadan kaçmıştı. Evden çıktığında sahilde dolaşmakta olan Poyrazı arayan Doruk yardım istemiş ve poyraz da yapması gerekeni yaparak ona destek olarak yanına gitmişti.
Fener sokaklarında kaçmaya başlayan çocuklar yorulmuş ve Poyrazın doruk’a ne olduğunu sormasıyla poyrazın tepesinin atıp doruka kızmasına neden olmuştu.
Sokağın ortasında “senin uçkurun yüzünden bir gün başım fena ağrıyacak! Lan başka kız mı yok ?! ne diye gidip elin çerkezine sarkıyorsun! o kız nişanlı üstüne ağabeyleri var lan!” diyerek kükremişti adeta.
Doruk ise “onun yüzünden mi başım ağrıyacak! Vız gelir tırıs gider ağabeycim! Bak o kız daha önce de yapmış ben sana diyeyim.
Hem ne olmuş lan nişanlıysa ben istiyorsam verecek! O kadar!” demiş ve poyraz ile koşmaya devam etmişlerdi.Genç çocuklar nefes nefese balat sokaklarını arşınlıyorlardı resmen. Poyraz ,öfke ile doruğa bakıp “senin aklına uyup buraya kadar geldiğim için kafama edeyim Doruk!!” dedi sinirle.
Doruk ise kahkaha atmaktan konuşamıyor ve poyrazın dediklerini zerre umursamıyordu. Eski Rum kilisesinin duvarına yaslanıp karapapak’a giren Doruk kahkahasını dizginlemeye çalışarak Poyraza bakmış ve nefes nefese “kızın kalçalarını görmeliydin.
Mükemmellerdi be! Tadı damağımda kaldı kaşarın!” dedi gülerek.Poyraz yerden aldığı taşı doruk’a fırlattı sinirle ve öfkeyle “o kaşarın ağabeyleri çarkına sıçsınlar da bakalım o zaman da böyle konuşabilecek misin?” demişti.
Doruk cevap verecekken arkadan gelenlerin sesini duymuş ve poyraza bakıp “bana kumral bulun abi! Off lan off!”
Poyraz “koşş lan. *** ! koşş” demişti.
Draman yokuşuna geldiklerine duran çocuklar; kaldrıma oturmuşlar ve soluklanıyorlardı. Ama arkalarından yaklaşan elifin ağabeylerinin enselerinde hissetmeleri ile rahatlarının bozulup gerilmeleri bir olmuştu. Doruk ayağa kalkarak “açıklayabilirim!” demişti gülmemek için kendini tutarak.
Kızın ağabeylerinden biri “neyi açıklayacaksın lan! Ha? Neyi?! Kız kardeşimle yattın it!” diye bağırdı.
Doruk ise “iyi de kız kardeşiniz acemi birliğinden değilmiş be ağabeycim. Deneyimli yani. Anlatabiliyor muyum?!” demişti kayıtsız bir ifade.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESMER ( ESMER SERİSİ -3)
Teen FictionOnları bir araya getiren bir kader vardı ortada... Ağlatan... Nefret ettiren... Acı çektiren ve güldüren... Ne olursa olsun bir arada kalmalarını sağlayan bir kader... Esmer'di onlar... Sonsuza dek öyle kalacak, kim ne derse desin hep birlikte olaca...