Bölüm 25

109 24 3
                                    

-25.bölüm-

Senem
Daha ne kadar o şekilde durabilirdim bilmiyorum. Öpmese de olurdu. Sonsuza dek öylece onu kendime yakın hissetmek bile güzeldi. Ama hesaba katmadığım şeyler vardı. O yanımdayken hep ağlamak istiyordum. Benden hiç gitmesin. Seni seviyorum diyebilmek istiyordum. Yüzümü ona yaklaştırmaktan vazgeçmiştim. Çünkü benimle oyun oynuyordu. Ve bu canımı çok yakıyordu.
Öpsün demiyordum ama keşke öpse de diyordum o zaman. kimseye söylemezdim. Bir nefes bilirdi o kadar. Onunla paylaşırdım. Gözlerim kapalı olmasına rağmen ağlıyordum. Lanet olsun poyraz neden beni sevemiyordun? Ve neden bana işkence çektiriyordun?
Gitmek için ondan uzaklaşmaya çalışıyorum ama kolları buna izin vermiyordu. “bırak!” dedim en sonunda..
Gözlerini gözlerime dikmiş bana bakıyordu. “bana niye bu kadar acı çektiriyorsun?” diye sordum
Omuz silkerek “bir nedeni yok!” dedi.. o kadar kötü oldum ki ağlayarak o evden çıkacağımı da bilsem umursamamıştım. “çekil!” diyerek onu kendimden ittim. Ama buna izin vermedi. Bana bakıp elindeki kutuyu elime koydu. “bunu eve getirmeni istiyorum senden!” dedi..
Aptal ! sesimi çıkaramadım. Bana karşı sertlik yoktu sesinde… içten içe kızsam da itiraz edememiştim. Kutuyu elime koyduğunda bakışlarında farklı bir şeyler gördüm. İçim titreyiverdi. Beni bırakıp geri geri gitmiş ve yatağının üzerine oturmuştu. Elimde kutu iile odadan çıkacakken geri dönüp yanağına birr öpücük bıraktım. İri iri açılan gözleri bana şaşkınlıkla bakıyordu ama o benim üzerimde bu şekilde irade sağlayabiliyorduysa ben de yapmalıydım.
Gör artık beni Poyraz!
You, do you remember me?,
-sen, beni hatırlıyor musun?
Like, I remember you
-benim seni hatırladığım gibi
Do you spend your life, going back in your mind to that time?,
-o zamanlara giderek vaktini geçiriyor musun?
Cause I, I walk the streets alone,
-çünkü ben, sokakları yalnız yürüyorum
I hate being on my own, and everyone can see that,
-bir başıma olmaktan nefret ediyorum, ve herkes bunu görebiliyor
I really fell, and I'm going through hell.
-gerçekten cehennemin içinden geçiyormuş gibi hissediyorum
Thinking about you with somebody else.
-seni başkalarıyla düşünerek

Somebody wants you,
-birisi seni istiyor
Somebody needs you.
-birisinin sana ihtiyacı var
Somebody dreams about you every single night.
-birisi her yalnız gecede seni rüyasında görüyor
Somebody cant breathe, without you it's lonely.
-birisi nefes alamıyor, sensiz o yalnız
Somebody hopes that one day you will see, that somebody's me.
-birisi bir gün senin göreceğini hayal ediyor, o birisi benim
That somebody's me. yeaa...
-o birisi benim…. (ENRIQUE IGLESIAS)

Nefes Doruk’a laf anlatmakla meşguldü. Doruk, Nefesin yanaklarına vuruyor ve akşam olanlar hakkında genç kıza nasihatler veriyordu. “senin saçını başını yolarım Nefes! Akşamki o halin neydi hem?”
Nefes kollarını birbirine bağlayarak “ne varmış o halimde?”
Doruk “arkadaşımıza çok kötü davrandın! Hem,ah hazır o da buradayken bir özür dilesen hiç de fena olmaz.”
Nefes “niye özür dileyecekmişim? Boş versene!” demişti omuz silkerek.
Senemin kapıdan sulu gözlerle çıkmasını izleyen Nefes ona doğru gitmiş ve Seneme sarılmıştı.
Senem “eve gidelim ne olur.”
Nefes “tamam.” Demiş ve Doruk’u öperek arabalara binmişlerdi. Nefes herkesin arabalara binmesini bekledikten sonra en son kendisi binmiş ve gelen Poyraz’a da sarılarak “ona ne dedin bilmiyorum abi ama gözüme gözükme!” demişti sinirle..
Poyraz sımsıkı sarıldığı Nefes’i bıraktıktan sonra gözleri cam tarafında başı önünde eğik bir şekilde oturan Seneme takıldı. Arabaya doğru ilerleyip cama vurdu ve açılmasını istedi. Babasına selam verdikten sonra ön koltukta oturan Senem’e kendisine bakması için bir şeyler söylemiş ve Senem’in kendisine bakmasından sonra “niyetim seni üzmek değil Esmer. Gerçekten.” Dedi ve yanağına bir öpücük kondurdu. Bu öpücük diğerleri gibi değildi,Altuğ bey gülümseyerek başını camdan dışarı çevirdi,arka koltukta oturan Ayşegül ve Tuğçe ise bu sahneye şaşıran gözlerle bakakaldı. Nefes ise gülümsemiş ve Doruk’a sarılmıştı. İçerden “Poyraz!” diyen bir çocuğun sesini duyduğunda başını kapıya doğru çeviren Nefes “bu o mu?”
Doruk “o değil! Adı var O’nun!”
Nefes “ne?”
Doruk “ate-“
Senem “hadi Nefes gidiyoruz.” Diyince Doruk’un lafı bir kez daha yarıda kalmıştı. Nefes arabaya binerken dışarı çıkan Ateş “gittiler mi?” diye sormuş ve Doruk’un eliyle “bak seni azarlayan kardeşim şimdi arabaya binen!” demişti gülerek.
Ateş gözlerini kısarak arabaya binen Nefese dikkatlice bakmaya başlamıştı. Başına taktığı pembe bere’den başka bir şey göremeyen Ateşin yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Suratına tokatı yiyince Doruk’a dönen Ateş “ne oldu lan ,dengesiz herif? Ne diye vurdun?” diye bağırmıştı. Arabaların uzaklaşması ile yanlarına gelen Poyraz bu ikiliye gülerek bakmaya başlamıştı.
Ateş “manyak oğlum bu! Dengesizin önde gideni! Ne diye vurdun lan?”
Doruk “sen neye gülüyordun?”
Ateş “haaaa,o mu? Pembe bereli kıza. Hoşuma gitti rengi!” dedi…
Doruk “senin pembene de sana da? Gel lan buraya!” demiş ve Ateşin üzerine atlayarak onu karların içine atmıştı. Poyrazın “yavuz! Kop gel birader,eğlence var burada” demesiyle onlara katılan yavuz savaşmaya başlamışlardı.
Doruk’un kar toplarından nasibini alan Ateş ,hırıldamaya başlamış ve Doruk’a “seni bir elime geçireyim!”
Doruk heyecanla “ne yapacaksın? Ne yapacaksın? Bağlayacak mısın?” demişti ..
Ateş kahkaha atarak “senin Allah belanı vermesin emi! Lan ben seninle ne yapcam ya! Gel lan buraya!” diyerek peşinden koşmaya başlamıştı.
Poyraz ve Yavuz bu ikiliye kahkahalarla eşlik ederken Doruk köşe bucak kaçmaya devam ediyordu. Sonunda ateşle karşı karşıya gelen Doruk , Ateşe bakıp “Ateş beni yakalayamaz,yakalasa bile gagalayamaz!” demişti kahkaha atarak ve ateşin üzerine atlaması ile hepsinin kahkaha krizine girmesi bir olmuştu.
Ateş “gagalayacağım ben seni!” diyerek Doruk’a sarılmıştı.

1 hafta sonra
Ateş’in gitmesi ile çocuklar her zaman olduğu gibi onun gidişinin ardından biraz burukluk hissetmişti ,ama hayat devam ediyordu ve kaldıkları yerden de devam etmeliydiler. Karşıdan, okula geçerken soğuk havadan nasiplerini almışlar ve ilk derse rötarlı girmişlerdi.
Doruk “ilk ders yandı lan! Matematikti.”
Poyraz “salla. Telafi ederiz evde. Anıl çalıştırır bizi.”
Gelen sıcak çaylarla içleri titreyen çocuklar kantinciye teşekkür etmişlerdi. Poyraz Doruk’a dönüp “ben idareye gidiyorum!” demişti.
Doruk “niye?”
Poyraz “hatırlarsan iki hafta önce, yusufun çarkına sıçtım. Cezam neymiş öğrenmem gerek!” dedi..
Doruk “beraber gidelim.”
Poyraz “sen kal”
Doruk “ama.”
Poyraz “kal dedim!”
Doruk “aman iyi ya!” demiş ve arkasına yaslanmıştı sinirle. Poyraz kantinden çıktıktan sonra önce Abdullah hoca’nın odasına bakmış ama boş olduğunu görünce üzerinde “Erol Taş!” yazan müdür yardımcısının odasına girmişti. Kapısı açık olan odanın kapısını tıklatarak Erol hoca’dan izin almış ve içeri girmişti.
Erol hoca “otur bakalım poyraz!” diyerek poyraz’a yön vermişti.
Çantasını yere bırakan Poyraz kendinden gayet emin bir şekilde sırtı dik başı yukarıda Erol hoca’nın karşısındaki yerini almıştı.
Erol hoca sonunda Poyraza bakarak “senden böyle bir davranışı hiç beklemezdim Poyraz? Bu okulda o kadar öğrencinin içinden seni ne kadar çok takdir ettiğimi biliyordun? Ama geçen haftaki olayla benim yüzümü kara çıkardın.”
Poyraz “hocam..”
Erol hoca “dinle bir. Erkek çocuğusun kavga etmek doğanda var. İçin kıpır kıpır ama sen bu okula geldiğin günden beri her zaman mantığıyla hareket eden bir öğrenci oldun. Doruk zıpırıyla bile baş edebilen tek ergensin!” dedi yarı gülümseme ile..
Poyraz “doruk normalde böyle değil hocam.”
Erol hoca “ biliyorum,bilmez miyim? Sizi doğduğunuzdan beri tanıyorum. Niye böyle olduğunuzu da biliyorum ama konumuz sensin ve alacağın ceza.”
Poyraz kararlılıkla başını sallamış ve gelecek cezayı beklemeye başlamıştı.
“Yusuf ve ailesinden öncelikle özür dilemelisin.”
Poyraz “asla!”
“poyraz!”
Poyraz “unutun bunu hocam! Bu sefer mantığımla hareket etmeyeceğim. Tamam mı? o çocuğu karşıma çıkaracak olursanız ailesi ile birlikte mezarın dibine sokarım onları!”
“poyraz dedim!”
Poyraz “benim olanı benden almaya çalışan bir parazitten özür falan dilemem ben. Öldürmediğime dua etsin!”
“Senem konusunda hassas olduğunu biliyorum ama..”
Poyraz ayağa kalkarak “aması falan yok hocam! Dediğim dedik. Bundan ne bir adım ileri giderim ne de geri. Değil ben bizimkilerden biri bu söylediklerinizi duyarsa gene aynısı olur. O yüzden başka bir şey bulun hocam!” demişti.
“tamam otur şuraya. Bir bakalım. Gelecek şiir yarışması bu Cuma biliyorsun.?”
Poyraz “evet”
“of oğlum ya,ne söylesem hepsi özür dilemen gerektiği gerçeğini değiştirmiyor,böyle giderse aileler…”
Poyraz gülerek “aileler mi? pardon da hocam,niye aileler geliyormuş? Kazık kadar adamlarımız bugün biriyle evlensek yarın çocuğumuz olur, herkes kendi yaptığından mesul. Ben yaptıklarımı kabul ediyorum. Bunun için buraya geldim hocam.” Dedi ve odadan çıktı sinirle. Aşağı Dorukun yanına giderken Yusufla karşı karşıya gelen Poyraz burun buruna geldiği Yusuf’a iğneleyen gözlerle bakakalmıştı.
Doruk ise az ilersinde üzerine atlamaya hazır pozisyonda onları izliyordu. Ama Gözüne çarpan biri onu poyraz ve Yusuf ikilisinden kurtarmıştı. Mini eteğinin üzerine bıraktığı beyaz gömleği ve lacivert kravatıyla,elinde kahvesi ile cam kenarına oturmaya giden Bade’den başkası değildi.
Doruk onu baştan aşağı süzmüş ve tenezzül etmeyerek arkasına yaslanıp onu izlemeye başlamıştı.
Doruk “biraz eğlence fena olmaz!”
Poyraz “konuşmamız gerek!”
Yusuf “bence de!”

ESMER ( ESMER SERİSİ -3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin