-47.bölüm-
Ambulansla giderken Poyraz Doruk’un yanı başında ellini tutmuş bir halde gözlerini ondan ayırmıyordu. Hemşire Doruk’un bilgilerini isterken Poyraz “b pozitif” demiş ve hemşirelere bakıp “bulun!” diyerek sonlandırmıştı sözlerini. Hemşirelerden biri açık olan kaşına kompres yapmak isteyince Poyraz geri çekilerek hemşireye bakmış ve “önceliğiniz kardeşim! Hedefinizi şaşırmayın!” dedi uyararak.
Cerrahpaşa ‘dan içeri girdiklerinde Özkanlar ve diğerleri arabadan inmişlerdi. Anıl direk ambulansla girerken içeri bir kolunda serum takılıydı. Doruk’un ise bilinci kapalı ve aşırı kan kaybından dolayı hayatı tehlikedeydi. Poyraz,onunla koşarken içeri ellerinde kahve bardaklarıyla dışarıya çıkmaya hazırlanan Aktan,Altuğ, Mert ve Dağhan öylece kalakalmışlardı. Aktan “Anıl!” diye bağırınca dağhanın gözleri sedyede hareketsiz yatan oğluna kaydı.
Ciğerlerinden çıkıp gelen o ses karşısında herkes onu sakinleştirmeye çalışmış ama başarılı olamamıştı. “Doruk!
Oğlummmmmmmmmm!” diyerek ona koşmuş ve bedenini sarsmaya başlamıştı. Poyraza döndüğünde onu ensesinden tutup kafasını kafasına dayayarak “bunu kim yaptı?! Bunu size kim yaptı bana söyleyeceksin?!” dedi hükmünü ortaya koyarak. Nimet hoca acile girdiğinde doruk’u öyle görünce şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi. Hemşireler sn durumu söyleyince kardiyolog Üzeyir ErAslan doruk’u ekg ve röntgen için hemşirelere söylenmişti.Babaları çocuklara bakarken poyraz içinde tutamadığı öfkesini dışarı yansıtmıştı.
Poyraz “hahahahahhaaaa!”
Dağhan poyraza döndüğünde “poyraz!”
Poyraz elini dizine vurarak “hahahahah,gördünüz mü? Hahahahah” diyerek sadece kahkaha atıyordu. Dağhan ,poyrazın yüzünü tokatlayıp kendisine gelmesi için onu uyarmış ama poyrazın kontrolden çıkan sinirleri kimseyi duymasına izin vermemişti.
Altuğ “kılıç! Poyraz Kılıç bana bak! Hemen!” dedi ve tokat atarak “Poyraz! Odaklan! Bana bak oğlum!” demiş ve poyrazın gülen yüzüne kapanan gözleri gelecek olan felaketin haberini vermişti. Senem ve bade içeri girdiğinde acilin içindeki anıla bakmışlar ve iyi olduğunu anlayınca Poyraza bakarak “ne oluyor?” diye sormuşlardı.
Poyraz gözlerini aniden açınca gözleri daha birkaç saat önce kızkardeşinin yattığı yatağa sonrada yerdeki kan izleri eşliğinde röntgene götürülen doruk’un görüntüsüne takıldı. Kendi kendine söylenerek masanın başına iki ellerini koyan poyraz tüm gücüyle masayı ters çevirmişti.
Senem “aman tanrım!”
Altuğ “oğlum sakin ol! Poyraz!”
Poyraz “ahhhhhhhhhhhhhhhhhh! Yeter lan ! yeterrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr! Allah belalarını versin hepsinin! Yeterrrrrrrrrrrrrrrrr!”
Dağhan “mert tut şunu!” diye bağırırken o poyrazı sakinleştirmeye çalışıyordu.
Dağhan “evlat yapma! Doruk güçlüdür! Nefes güçlüdür!”
Poyraz delirmiş gibi “hahaha,tabi ya! Bizler robotuz ne de olsa değil mi?!”
Hemşirelerden biri sedye getirin diye bağırdığında altuğ ,mert ve Dağhan Poyrazı tutuyorlardı. Poyrazı sedyeye yatırdıklarında hemşirenin kendisine batıracağı iğneyi ayağı ile iten poyraz “onu münasip bir tarafına sok!” diye bağırmış ve kendisini tutan kollardan kurtulmak için debelenmeye başlamıştı.
Gözlerini kapatarak “bırakın beni!”
Altuğ nefes nefese “bir şey yapmayacağına söz ver!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESMER ( ESMER SERİSİ -3)
Teen FictionOnları bir araya getiren bir kader vardı ortada... Ağlatan... Nefret ettiren... Acı çektiren ve güldüren... Ne olursa olsun bir arada kalmalarını sağlayan bir kader... Esmer'di onlar... Sonsuza dek öyle kalacak, kim ne derse desin hep birlikte olaca...