-43.bölüm-
“unutma ki dünya fani
Veren Allah alır canı
Ben nasıl unuturum
Can bedenden çıkmayınca”Senem deli gibi koştuğu sitenin içersinde Poyraz tarafından durdurulmaya çalışılıyordu. O kadar hızlı koşuyordu ,akan gözyaşlarından ve Poyrazın kollarından kurtulma çabaları boşa gidiyordu.
Senem “bırak beni’”
Poyraz “hayır!”
Senem “ya bırak! Lütfen,Poyraz. Nefesi göreceğim ben!”
Poyraz “şuan da uyuyor. Bu halde eve gittiğinde seni bu şekilde gördüğünde ne hissedecek sanıyorsun!”
Senem “Doruk çok fazla rüya görmez ama. Ve gördükleriyse çı-çıkar. Be-be-ben dayanamam Poyraz. Yapamam nefes olmadan. Bırak lütfen sadece yanına kıvrılıp uyuyacağım. Lütfen.” Dedi başını Poyrazın göğsüne koyup hıçkırarak.
Sitenin ortasında birbirlerine sarılmış bir şekilde duran poyraz ve senem bir süre sonra ayrılmışlardı. Poyraz ,senemin gözyaşlarını elleriyle kurulayarak elinden sımsıkı tutmuş ve eve doğru getirmeye başlamıştı. Senem içini çekerek poyraza bakmış ve onu tutan elleirne bakıp kendini çekmeye çalışmıştı ama sonuçsuz kalmıştı. Elini kurtarmak istediğinde poyraz daha sıkı kavramış ve denememesini söylemişti. Sesini çıkarmadan eve girdiklerinde ayakkabılarını çıkartan senem poyrazın arkasında onu takip ederek yavaş adımlarla nefesin odasına girmişti. Aldığı ilaçlar yüzünden “ölü” gibi uyuyan nefes,sanki nefes almıyor gibiydi. Tekrar gözleri dolduğunda poyraza bakan senem,poyrazın kaşlarının çatılmış ve kendisini sıktığını görmüştü. Poyraz ,nefesin yanına gitmesi için işaret ettiğinde başını sallayıp yavaşça nefesin yanına giren senem,başını nefes ile ilk tanıştıklarındaki gibi başını göğsüne koymuştu. Kulağının altında atmakta olan kalbinin sesini dinleyen senem sessizce ağlamaya başlamıştı. Poyraz,aşağı indiğinde kendisini koltuğa atmış ve başını arkaya vererek gözlerini kapamıştı.
Onca şey aklından geçerken olmaması gereken bir düşünce aklının bir köşesinden çıkıp poyraza kendini hatrlatmış ve gülümsetmişti. Şu durumda bile senem ile yakınlaşan,onu teselli etmek için kollarına almasının,tenine dokunabilmesinin tek sebebi “Nefesti”. Her zaman olduğu gibi. Arkalarından iş çevirip ikisini barıştırdığında tıpkı nefese güldükleri gibi. Nefesin bu durumu bile onlar için bambaşkaydı. Poyrazı histeri krizine girmiş gibi sessiz sessiz gülmeye başlamıştı. Gözleri dolmasına rağmen ağlamayan Poyraz , bir gün nefes gerçekten gittiğinde ne halde olacağını düşünmek istediğini anladı. Ve uyuyabilmek için dua etmeye başladı.
Çocuklar ise hala dorukların evinde sessiz bir şekilde oturuyorlardı. Anıl içeri girdiğinde doruk ona bakmış ve “ne yaptın?”
Anıl “seninkinden biraz daha sert oldu benim ki ama işe yaradı! Kız okuldan ayrılacağını söyledi.”
Doruk “peki ya diğerleri?”
Anıl “valla askeriyeden gizli korumaları sokaklarının başına diktirdim. Babam ne olduğunu sordu ama geçiştirdim bir şekilde. Şuan dan itibaren ezgi ve Melis abluka altında yediğinden içtiklerinden haberimiz olacak!” dedi otoriter bir sesle.
Doruk başını sallayıp lavaboya gideceğini söyleyip yukarı çıktı. Bade, anıla dönüp “onu daha önce bu kadar kötü görmemiştim. Çok savunmasız duruyor.” Dedi.
Anıl gülümseyerek “bu sadece bir yanıltma bade! Doruğun sessizliği seni korkutsun tamam mı? çünkü o savunmasız değil,aksine güç topluyor ve dua ette ,o kızlar akıllı olup yerlerinde otursun aksi takdirde ne ben doruğu durdurabilirim nede bir başkası!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESMER ( ESMER SERİSİ -3)
Teen FictionOnları bir araya getiren bir kader vardı ortada... Ağlatan... Nefret ettiren... Acı çektiren ve güldüren... Ne olursa olsun bir arada kalmalarını sağlayan bir kader... Esmer'di onlar... Sonsuza dek öyle kalacak, kim ne derse desin hep birlikte olaca...