Bölüm 53

99 25 0
                                    

2.sezon / 4.bölüm

“nerde bu kız ya?” dedi serap..
“çatlarsın değil mi birazcık daha beklesen?” dedi didem de.
“geldim. Nasıl olmuşum?” dedi senem kabinden çıkarak.
“esmer gördüm herkes hayran. Esmer sevdim yaradana gurban!” dedi serap ellerini çırparak..
“haha,olmuş muyum?” dedi senem gülerek.
“ah ah ben erkek olacaktım var ya. Öhöm neyse,süper olmuşsun yavrum. Safinaz gibisin ama kalçaların mükemmel. Ben beğendim. Sen?” diye sordu dideme bakarak.
Kollarını göğsünde kavuşturmuş kendilerine ikram edilen sıcak kahvesini yudumluyordu didem “mükemmel” dedi göz kırparak.
Senem ellerini çırptığında “o zaman bunu alıyoruz!” dedi görevli kıza göz kırparak.
Serap ,didemin yanına oturduğunda yüksek sesle “Zara zincirleri gerçekten doruk’lara mı ait?” diye sordu.
Senem elbiseyi çıkarırken “hayır ya ait falan değil. Sadece ortakları o kadar.” Dedi.
Serap “lan var ya. Doruk’u özledim he. Okul onsuz çok sessiz lan. Ah ah o yürüyüşüne ölürüm onun ya. Hayvansı bir yanı var adamın.”
Didem serap’a bakarak “insan mısın sen ya?” diye sordu.
Serap “cık değilim hayatım. Ben ciddiyim kızım. Ablan salakmış valla doruk gibi çocuktan ayrılınır mı? peşinden koşar insan biraz değil mi? lan doruk gibi sevgilim olsa var ya kapatırım onu bir yere,şöyle ıssız kimsenin bulup rahatsız edemeyeceği bir yere tüm kaka emellerimi gerçekleştirirdim üzerinde!” dedi iç çekerek..
Didem “asıl hayvan sensin. Kızım senin sevgilin yok mu ya?” dediğinde senem kabinden kahkaha atarak çıkmış ve “haha,senin doruk’un üzerinde gerçekleştirmek istediğin o emelleri şimdiye kadar hiçbir hem cinsim beceremedi yavrucum. Onun için doruk için ancak hayal kurabilirsin.” Dedi göz kırparak ve devam etti “hem didem haklı senin sevgilin yok mu? Gidip onun üzerinde yapsana kaka emellerini “dedi.
Serap gülerek “yapmadığımı kim söyledi!” dedi.
Senem “hahhahaha,hayatım iyi ki erkek değilsin var ya.” Dedi kasaya doğru ilerlerken. Elbiseyi ve kabanı kasaya verdiğinde görevli kız “hoş geldiniz Senem hanım” dedi.
Senem “hoş bulduk.” Dedi ve kartını çıkardı. Görevli kız alışveriş paketlerini seneme uzattığında kartı almayacağını söyledi.
Senem “o neden?” diye sorduğunda görevli kız “doruk,bey siz yada nefes hanımın geldiğinde sizden böyle bir şey talep etmememiz gerektiğini alacak olursak muhasebeye uğramamızı söyledi.” Dedi.
Senem mahcup olmuş bir ifade ile kartı cüzdanına geri koydu ama onun yerine bir miktar parayı görevli kıza vererek “ilginiz için teşekkür ederim” diyerek oradan ayrıldı.
Serap “şimdi nereye?” diye sorduğunda senem “ısmarladığımız laptop gelmiş mi ona bakmaya ineceğiz”dedi en aşağıyı işaret ederek.
Mağazaya girdiğinde görevliye istediği laptop’un gelip gelmediğini soran senem aldığı olumlu cevap karşısında sevinmişti. Kızlar laptopu görünce çığlık atmışlardı.
Didem “bu mükemmel bir şey ya.” Dedi.
Senem içini çekerek “biliyorum.” Dedi.
Paket yapıp aldıklarında yukarı çıkmışlardı. Birkaç mağaza’dan da bir şeyler aldıktan sonra soluklanmak için moda’ya oturan kızlar içecek bir şeyler söylemiş ve konuşmaya devam etmişlerdi.
Didem seneme bakarak “nefesi mi düşünüyorsun?” diye sordu.
Senem “evet. Yani yarışmayı kazandık. Yarın sabah Ankara’ya gideceğiz ama nefes gelmek istemediğini söyledi. Sinirimi bozuyor ya. Ben onun yanımda olmasını istiyorum ama o beni hep itiyor.” Dediğinde serap “bence dua etmelisin. Ben olsam senin için bu kadar uğraşmazdım.” Dediğinde senem serapa bakıp “biliyorum.” Dedi direk.
Serap “hey,bunu bana sinir ol diye söylemedim. Hoş olsan da boş ya. Her neyse,demem o ki nefesin durumu belli yani o durumdayken bile seninle uğraşıyor. Önünde yağız gibi mükemmel biri dururken sırf sen mutlu olacaksın diye onu bile elinin tersiyle itiyor”dedi tek solukta.
Senem “biliyorum.” Dedi ve “nefesin çok mutlu olacağı zamanlarda gelecek. Bu kadar acı çekmesinin karşılığını bir gün görecek ve o gün geldiğinde ben de onun için elimden geleni yapacağım!” dedi.
Didem bunun üzerine gülümsedi.
Senem “ne oldu?”
Didem “sen nefes için elinden geleni yapacağını söyledin. Ama ben nefesin elinden geleni yaptığını görmedim hiç senem. Canını ortaya koydu senin için. Bunu unutuyor musun yoksa?” dedi..
Senem “hayır. Hep aklımda.” Dedi.
Serap “peki nefes ya hatırlayacak olursa? O zaman ne olur?” dedi.
Didem seneme bakıp “ben düşünmek bile istemiyorum”dedi.
Senem “ nefes çok sessiz yada kırılgan olabilir. Ama özünde çok güçlüdür ve çok acımasızdır. Eğer ezgi’nin hayatına kast ettiğini hatırlayacak olursa istanbulda taş üstünde taş bırakmaz. Ve bunun olmasına izin veremeyiz” dedi.
Didem “bizden uzaklaşmak istemesini anlayamıyorum.” Dedi.
Senem’in gözleri doldu “ben de.” Diyebildi sadece.
Serap “hey bu kadar yeter! Aloooo” dedi garsonu yanına çağırarak. “bana bir tuborg kızlara da meyve suyu getir yakışıklı!” dedi göz kırparak.
Didem “içki mi içeceksin?” diye sorduğunda senem serap’a bakarak “bira ne zamandır içkiden sayılıyor?” dedi gülerek.
Didem “allahım sen beni bunların elinden kurtar yarabbim!” dedi ellerini havaya açarak.
***
Hastane’den çıkmış eve geliyordu nefes. Yağan yağmura inat şemsiye almamıştı yanına. İçine kadar ıslanmıştı ama umursamıyordu. Yarın senem ankara’ya gittiğinde abisinin yüzünde açacak olan gülümsemeyi gözünün önüne getirdikçe seviniyordu. Hele seneme ödülü söylediğinde verdiği tepki daha bir mutlu etmişti onu..
***
Senem “ne…ne demek ankara’ya gidiyorsun?”
Nefes “ben değil. Siz gidiyorsunuz!”
Senem “nefes.. ay .. ay inanmıyorum ya. Ankaraya gidiyoruz”
Nefes “of,biri şunun başına vursun. Benim halim yok.”
Senem “bir dakika sen neden gelmiyorsun?”
Nefes “biraz ilişkimize ara versek iyi olur diyorum. Hani yastığım beni özledi. Ben de onu. Kısacası seni terk ediyorum.” Dedi.
Senem “seni seviyorum.seni seviyorum seni seviyorum seni seviyorum.”dediğinde nefes “evet tabii.. kaptan,yağcılarda inecek var.” Dedi.
****
Kapıyı açıp içeri girdiğinde evde kimsenin olmadığını gören nefes hemen annesini arayıp nerde olduğunu sormuştu.
Nefes “nerdesiniz anne?”
Talu “yavrum trafiğe kalacağız galiba.” Dediğinde nefes “hım tamam.” Dedi telefonu kapatıp üzerini çıkaratmaya gittiğinde. 15 dakika sonra aşağı indiğinde şömineye odun atan nefes gidip perdeleri sonuna kadar çekmiş ve içerinin aydınlanmasını sağlamıştı. Pofuduk yastıkları kabartıp mutfağa giden nefes kapının çalmasıyla ocağı kapatmıştı. Kapıyı açtığında Yağız’ı karşısında bulan nefes öylece sırılsıklam olan çocuğa bakakalmıştı.
Nefes “burada ne işin var?” diye sorduğunda Yağız “özür dilerim. Hastane de sana öyle bağırmamalıydım.” Dedi.
Tek kaşını kaldırıp yağıza bakan nefes “önemli değil. Umursamamıştım zaten” dedi.
Yağız bu sözle daha da çileden çıkmıştı. Ama belli etmemeye çalışmıştı. Nefes, yağızın sinirlendiğini görebiliyordu Allah biliyor ya insanları çıldırtmayı seviyordu. Bu ona keyif veriyordu adeta. Kapıyı açık bırakıp onu içeri aldı. Yağız yavaş adımlarla evin ortasında durduğunda nefes de durdu. Elleri önünde parmaklarıyla oynuyordu. Yağızın aniden dönmesiyle burun buruna gelen nefes ve yağız bir birlerine bakakalmışlardı. Yağızın saçlarından damlayan su tanecikleri nefesin yanağına geldiğinde nefes irkilmiş ve geri çekilmek istemişti. Ama yağızın yanağına değen eli kımıldamasına müsaade etmeyince öylece durmak zorunda kalmıştı.
Yağız “beni umursamamandan nefret ediyorum nefes.” Dedi fısıltı halinde..
Nefes “biliyorum.” Dedi ve geri çekildi. Üzerini değiştirmelisin,hasta olabilirsin dediğinde yağız derin bir nefes aldı ve nefese bakıp “yanımda hiç kuru giysi yok” dediğinde nefes başını salladı ve “abimin eşyalarından yararlanabiliriz.” Dediğinde yağız nefesi takip etmeye başladı.  Üzerindekileri yavaş yavaş çıkartıp nefesin peşinden giden yağız poyraz’ın odasına geldiğinde nefesi kendisi için bir şeyler ararken buldu. Nefes arkası dönük yüksek sesle bağırarak “buldum.” Dedi ve arkasını döndüğünde tekrardan yağız ile burun buruna geldi.
Nefes “burada ne işin var?”
Yağız “giysi için gelmemi söyledin.”
Nefes “hayır söylemedim.
Yağız “evet söyledin”
Nefes “söylemedim. Bekle dedim.”
Yağız “beklemek istemedim”
Nefes,içini çekerek aşağı indiğinde yağız kazağı çoktan giymişti bile. Pantolonunu da değiştirdikten sonra tekrardan odadan çıkıp nefesin yanına inen yağız onu camın önündeki minderlere oturur bir halde bulmuştu. Nefesin elindeki bardağı gördüğünde şöminenin rafında duran bardağa çevirdi kafasını almak için ilerlediği sırada nefes “şöminenin yanında otur ıslaklığını alsın” dediğini duydu ama ondan uzak olmaktansa yanında olmayı tercih ederek o da minderlere oturdu.
Nefese dikkatle bakan yağız “çok fazla düşünüyorsun”dedi.
Nefes “öyle mi?”
Yağız “neden böylesin nefes? Neden bu kadar umarsızsın.”
Nefes “bardağındaki içeceği soğutma istersen” dedi.
Yağız “gördün mü? Hep lafı değiştiriyorsun. Neden yardım..”
Nefes “yardım? Ne yardımı ya? Sen yada bir başkası bana yardım edebileceğinizi mi sanıyorsunuz gerçekten? Bunun hasta olmamla bir ilgisi yok tamam mı? bu ruhumla alakalı. Yorgunum. Başım ağrıyor. Güvende hissetmiyorum. Uyuyamıyorum. Sabah kalkabilecek miyim onu bile bilmiyorum.” Dedi.
Yağız “nefes?”
Nefes “yardımmış.. yıllardır bana yardım ettiklerini sanan o beyaz önlüklü katiller beni öldürmekten başka bir şey yapmadılar. Bunun adı kurtarmak falan değil bunun adı yaşarken öldürmek. Sen kendi hayatına sahipsin ama ben değilim. O yüzden bir daha bana yardım edeyim deme! Deme!”dedi başını cama dayayarak..
Yağız ona bakmaya devam ettiğinde nefes de ona baktı ve “hatırlamıyorum. Hatırlayamıyorum.”dedi. “boşlukta gibiyim. Bir sürü yazı yazardım şimdi yapamıyorum. Gitar bile çalamıyorum. Dokunamıyorum hiçbirşeye. Her şeyden uzak herkese yabancı gibiyim. Nasıl adım atmam gerektiğini bile bilmiyorum. Tekrardan kriz geçirebilirmişim. Kaynayan kemiklerim hala güçsüzmüş çünkü… evet böyleyim çünkü böyleyim. Umarsızım.. yapabileceğim bir şey yok.” Dedi gözünde biriken yaşları elleriyle ovalayarak..
Yağız “böyle yaparak..”
Nefes “ömrümü mü kısaltıyorum? Bunu bilemem. Ama öleceğimi anladığım zaman merak etme kimse anlamayacak bile”dedi.
Yağız “ne demek bu? Sen komadayken … şey demişlerdi mezarının Türkiye de olmayacağını..”
Nefes güldü “hhaha,beni bulabilirlerse ne mutlu onlara.” Dedi.
Yağız “nefes..”
Nefes “babam der ki : ölecek olan insan ölümü hisseder. Ben ölümü hissetmedim. Yaşadım! Onun için endişe etme bir süre daha buralardayım.”dedi gülerek.
Genç çocuk sessizce ağlayan nefese bakıyordu.eli ıslak yanağına değmek için kalktıysa da dokunamadı.. ne diyecekti ki ona? Ne diyebilirdi ki?
Nefes,teselli cümleleri duymak istemiyordu bunu anlamıştı…
****
Ders bitmek bilmiyordu. Gözü sürekli saatte ayağı da sürekli hareket halindeydi. Genç adam heyecanlıydı. Heyecanlı? Heyecanlı demek az kalırdı? Anılı görmek bir yana esmerini görecekti.sarılacaktı ona. Nefesi onu arayıp haber verdiğinde utanmasa ağlayacaktı nerdeyse. Öyle çok özlemişti ki esmerini. Ne çok isterdi sevdiğini bilmesini. Ne çok isterdi buraya senem olarak değil de onun esmeri olarak gelmesini. O arabadan indiğinde çekinerek ona yürümesini değil de hızlıca koşmasını. Elini sıkmayı değilde sımsıkı sarılıp doya doya öpmeyi ne çok isterdi. Ne anlamı vardı kendi kendisiyle yaptığı anlaşmanın? Önemli olan onlar değil miydi? Önemli olan esmeri değil miydi?
Son ders zili çaldığında çantasını omzuna attı ve merdivenlerden koşarak aşağı indi. Arabasına bindiğinde çantasını direk koltuğa attı ve camı açıp Sümeyye’ye seslendi.
Poyraz “ben gidiyorum..”
Sümeyye “tamam”
Poyraz “görüşürüz canım.”
Sümeyye içini çekerek “öpücüğümü ver bari.” Dedi.
Poyraz öyle bir güldü ki Sümeyye kahkaha atmak zorunda kaldı. Büyük,kocaman,içten gelen bir öpücük veren poyraz göz kırparak arabasını çalıştırdı ve asfaltı delercesine Ankara Garına doğru yola çıktı. Telefonunu açtığında gelen bir sürü mesaj gören poyraz önce nefesi aradı.
“abiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii!” diyordu nefes biraz kırık bir sesle..
Poyraz “hasta mı oldun abiciim?” diye sorduğunda poyraz bir yandan da ışıklara göz atıyordu.
“eh işte biraz. Geldiler mi? bak senemi bir üz var ya seni anıtkabire gömerim ona göre.” Dedi ve hapşurdu “happiiiişuiiiii”
Poyraz “hahaha,edepsiz. Tamam yavrum” dedi ve nefesin telefonu kapaması üzerine dikkatini yola verdi.
Arjantin caddesinden geçerek anılın ineceklerini söyledikleri yere gelerek onları beklemeye başladı. Sonunda beyaz bir transporter cadde kenarına yanaştığında önden Merve hoca ve Didem hoca ardından da öğrenciler inmeye başladı. Poyraz ,hocaları ile selamlaştığında gidip anıl’a sarıldı sıkı sıkı.
Anıl poyrazı bırakıp “bak orada.” Dedi ve senemi gösterdi.
Yol boyunca uyumuştu esmer. Gözlerini ovalamaktan önüne bile bakmıyordu. Kuş gibi ağzı vardı. İki de bir esneyip duruyordu. Karışan saçlarını kaşıyan senem etrafına şöyle bir göz gezdirdiğinde karşısında kendisine bakmakta olan poyrazı gördü. Kalbi durdu. Yok yok durmadı. Öldüm cennete geldim diye düşündü bir an. Ama poyraz’ın “esmer.”diyen sesinin gerçek olduğunu duyunca gözleri açılmış ve yüzüne yakışan gülümsemesi ile önce koşarak sonra ise yavaş adımlarla poyrazın önünde durmuştu. Herkes yavaş yavaş kaldırımda yürümeye başladığında senem hala poyrazın göz hapsindeydi.
“başını kaldırmayacak mısın?”
Ne diyecekti senem? Dili lal olmuştu. Ne kelime edeceğini dahi bilmiyordu. Evet atan kalbiydi. Öylesine şiddetli çarpıyordu ki nefes alamıyor alamadıkça da kızarıp bozarıyordu. Ayakları buz tutmuş avuçları terlemişti. Ne kadar olmuştu poyrazı görmeyeli. Çok uzun zaman diye düşündü birden. Yutkundu. Gözleri doldu. Sarılmak istiyordu ona sımsıkı sarılıp hiç bırakmamak istiyordu. Poyraz onu sarsın öpsün istiyordu.. yavaşça bakışlarını kaldırdı sonunda gözlerini poyrazın yeşillerine dikti. Göz altları siyahlaşmıştı poyrazın. Zayıflamış ve biraz daha uzamıştı. Yavaşça başını göğsüne dayadı poyrazın. Boynuna atlayamazdı. Üşüyordu. Hava ayazdı. Poyraz,kendisine sığınan esmerini kucakladı. Seneme göre dev gibi kollarıyla onu koruyup kolluyordu poyraz. Çok özlemişti onu çok. Nasıl anlatılırdı bu. Ne denirdi bilmiyordu ki? Poyraz tepesinde gülümserken o ağlamak istiyordu. Şimdi o da nefes gibi kızgındı ona. Onsuzluğa mahkum ettiği için onu. Onu bu şekilde cezalandırdığı için. Yanındayken bile dayanamazken onsuzluğa uzağa giderek daha da kötü olmuştu her şey. Poyraz dan ayrıldığında ona baktı bir süre. Gülümsedi ve “merhaba” dedi.
Poyraz başını başka yöne çevirdi ve sanki etrafı kolaçan eder gibi yaptıktan sonra “sana da merhaba” diyip alnına bir öpücük kondurdu esmerinin. Kolunun altında döndürerek diğerlerinin peşine takıldılar.
Poyraz “nereye gidelim?”
Senem “sıcak bir yere.” Dedi.
Poyraz onu kendine daha çok çektiğinde “burası nasıl?” diye sordu.
Senem gülümsedi ve başını başka yöne çevirerek “güzel.” Dedi..
Poyraz “yani..”dedi gülerek..
Merve hoca “nerde okuyorsun poyraz?”diye sorduğunda anıl gülerek ikisine baktı ama poyrazın yüz ifadesi bozulmamıştı. Poyraz “Çankaya Anadolu Lisesi’nde hocam.” Dedi..
Didem hoca “yurtta mı kalıyorsun?”
Poyraz “yok hocam ne yurdu. Ev de kalıyorum. Ege konutlarında bilirsiniz belki.” Dedi göz kırparak.
Didem hoca “haha,Sedat simavi’nin orada değil mi?”
Poyraz “hah,evet. Çankaya sitesinin arkasında zaten hocam.” Dedi.
Anıl söze girip poyrazı konuşturmaktan kurtardığında senem ona bakıp “gölbaşında eviniz yok muydu sizin?” diye sordu.
Poyraz “var.” Dedi gülerek..
Senem “niye orada kalmıyorsun?” dediğinde poyraz ona bakıp “zamanı geldiğinde anlarsın” dedi.
Poyraz “kaç gün kalacaksın burada?”
Senem “üç gün.”
Poyraz “üç az. Beş olsun.”
Senem “üç”
Poyraz “beş”
Senem “üç ya!”
Poyraz “beş dedim!”
Senem “dört olsun bari. Dört olur mu? Olsun. Olsun yaaaa.” Dedi mızmızlanarak..
Poyraz havaya savurduğu kahkahasının arasından “benimle üçü bitirdikten sonra dörtte gitmek isteyeceğinden şüpheliyim doğrusu!” dedi.
Senem,ona bakmadı ama o da biliyordu. Poyraz ile üç gün geçirdikten sonra dördüncü gün gitmek zor olacaktı. Gidemeyecekti ve ne yaparsa yapsın dördüncü günde poyraz’ın yanında kalacaktı.
Poyraz “hazırsanız Ankara maceramız başlasın!”
“haha,hazırız!”

ESMER ( ESMER SERİSİ -3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin