“Ya ver hadi.”
“haha,hayır. Bıraksana ya. Ben toplarım demedim mi sana?”dedi adam kızın itirazlarını duymazlıktan gelerek. Bade sinirden kıpkırmızı olmuş bir halde Doruk ile yarışıyordu ve ne yaparsa yapsın bir türlü ona yetişemiyordu. Yemekleri yedikten sonra masayı kendisinin toplayacağını söylemiş ama adamı yanı başında kendisine yardım ederken bulduğunda şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti.
Şimdi ise köşe kapmaca oynuyorlardı odanın içinde ve bade her ne kadar direnmeye çalışırsa çalışsın bir türlü başaramıyordu onu geçmeyi. Özellikle de o kendisine böyle bakarken….
Adam gülerek “NE? İstemiyor musun yoksa?”diye sorduğunda genç kız yüzünü buruşturup “vazgeçtim. Mutfakta tonlarca kıllı patates(kivi.d) varken neden senin elindekini almak isteyeyim ki?”dedi adama bakarak. Dorukun elleri yavaş yavaş yere indiğinde Bade kazanmanın vermiş olduğu his ile gülümsemeye başladı.
Eline aldığı kivi ile birlikte yerinde zıplayarak “haha,ben kazandım. Ben kazandım.
Demek ki neymiş Doruk bey?”“neymiş Bade hanım?”
“Kadının fendi erkeği her zaman yenermiş...”dediğinde genç adam “hiçte bir kere. Ben istediğim için aldın o kiviyi elimden yoksa daha çok uğraşman gerekirdi.”dediğinde gülüyordu. Bade, Doruk’a bakarak “bunu saklayacağım.”dedi.
Anında kendisine dönen Doruk kaşlarını havaya kaldırarak “şaka yapıyorsun değil mi?”diye sordu. Genç kız gülümseyerek “yo,yapmıyorum. Ben de boya var. Bir tarafını yeşile diğerini de maviye boyayacağım. Böylelikle bunun bana ait olduğunu anlayacağım.”dediğinde Doruk gülerek “delirdin mi sen? O bir meyve! Canlı. Eğer onu soyup hemen yemezsen iki güne kalmaz ezişip büzüşür.”dediğinde yüzünü ekşitti genç adam.
Bade ise omuz silkerek “olsun. O zaman yaşlandığımızın hali derim ben de ama yine de atmaya niyetim yok”dediğinde kendisine bakmakta olan adamın gözlerinin içine baktı dikkatle. Sesini çıkarmadan sürdürdüğü bu bakışmanın sonunda mutfağa gidip kırılan tabak ve bardakları toplamaya başladı hızla.
Doruk’un gitmesi gerektiğini biliyordu. Daha fazla kalamayacağını da.. onun için arkasını dönüyordu şimdiden ona. Kaşlarını çatıp çöpleri poşetlere koydu ve balkonun kapısını açıp çöp kutusuna boşalttı. Arkasına döndüğünde Doruk’u kollarını birbirine dolamış kendisini izlerken buldu. Yüzüne vuran güneş ışığı ile beraber ne kadar mükemmel gözüktüğünü düşündü bir müddet. Adam başını camdan dışarıya çevirdiğindeyse kaşları çatıldı huzursuzlukla.
Bu “Gidiyorum!”demekti.
Acıyla yutkundu. Sanki biri içinde bir yerlerde nefes almasını engelleyecek şekilde düğümler örmeye başlamıştı. Başını pencere pervazına yaslayan adam kıza döndüğünde sadece baktı bir süre. Konuşmadı. Evet gidecekti. Gitmesi gerekiyordu ama bu son değildi. Veda hiç değildi.
Kız “geri gelecek misin?”diye sorduğunda bir kez daha içinden ona teşekkür etti kendisini bu denli iyi anladığı için. Başını sallayarak “geleceğim”dedi. Kız inandı. İnanmak zorundaydı çünkü Doruk sözünü tutardı. Geleceğim dediyse mutlaka gelirdi.
Derin bir nefes alarak tebessümle “tamam o zaman”dedi. Sonra aklına Derin’in o kapının dışında olduğu geldi. Bu düşünceden kurtulmak için arkasını döndü hızla. Evet kıskanıyordu onu ama şimdi daha fazla kıskanıyordu. Paylaşamazdı onu.. gözlerini sinirle kapadığında adamın kendisine yaklaşmakta olduğunu hissetti.
Kolları yavaşça bedenine dolandığında kendisini bırakıverdi birden.
“ağlamayacaksın!!”dedi emreden ses tonu ile. Başını salladı ona bakmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESMER ( ESMER SERİSİ -3)
Teen FictionOnları bir araya getiren bir kader vardı ortada... Ağlatan... Nefret ettiren... Acı çektiren ve güldüren... Ne olursa olsun bir arada kalmalarını sağlayan bir kader... Esmer'di onlar... Sonsuza dek öyle kalacak, kim ne derse desin hep birlikte olaca...