2.sezon / 22.bölüm
Sabah olmuştu genç kız yeni bir güne açmıştı gözlerini yine.. tek farkla! Gözleri artık bir başka bakıyor,kalbi başka türlü atıyordu. Saklamak zorunda olduğu duygular yoktu yada aynanın karşısına geçip kendisini tembihlemekte!..
Derin bir nefes alıp gerindi ve yorganını üzerinden atıp taş zemine bastı. Sıcak ayakları soğuk zeminle buluştuğunda tuhaf bir şekilde gülümsedi.elleriyle saçlarını ensesinde toplayıp kalemle tutturdu ve banyoya doğru yönlendirdi adımlarını..
Musluğu açıp bir avuç suyu sıcak yüzüne çarptı.. başını kaldırdığında aynadaki aksine baktı. Birkaç ay sonra belki de daha az yada daha uzun bilemiyordu tek bildiği yakında poyrazın yanında uyanacağıydı. Onunla uyuyacak,onunla uyanacaktı. Başında ve sonunda sadece o olacaktı artık.. güçlü kollarıyla kendisini sarıp sarmalayacak sürekli ve sürekli sonsuza kadar kendisini sevdiğini söyleyecekti kulağına,yüzüne…
Yüzünü kurulayıp içeri girdiğinde komodinin üzerindeki telefonunu eline aldı. Kızlardan mesajlar gelmişti. Poyraz’dan… ve Yusuf’tan…
Yusuf’un adını görünce elindeki havlu yavaşça yere düştü.. yatağının kenarına ilişti ve titrek elleriyle kendisine mesaj yazdı.
“Saat 13:00’de Kahve Dünyasında buluşalım mı?”
Cevap anında geldi. “Tamam!”
Bir saat sonra üzerini giyinip kahvaltı yapmadan evden çıktığında kapının önünde arabasına dayanmış bir şekilde poyrazı gördü. Asık olan yüzü birden aydınlanıverdi ve gülümseyerek kollarını kendisine açan sevdiğine koştu. Sarıldığında usulca “günaydın”dedi.
Poyraz sımsıkı onu sararak “günaydın Esmerim”dedi..
Senem,ağlamak istedi. Böyle hıçkıra hıçkıra deli gibi göğsünde ağlamak istedi poyrazın. Kendisini geri çektiğinde ona bakıp “bana hep böyle mi sesleneceksin?”diye sordu. Poyraz,esmerine bakıp yüzünü avuçlarının içine alıp sokakta olmalarını umursamadan alnına gözüne,yanaklarına öpücükler kondurarak “yoo,daha bunun gibi bir sürü şey söyleyeceğim. Yeter diye benden kaçana kadar”dediğinde senem dudaklarını büzerek küçük bir kız çocuğu gibi “hiç bıkmam ki.”dedi.
Poyraz bir terslik olduğunu anlayarak “neyin var?”diye sordu.
Senem sulanan gözlerle ona bakıp “Yusuf ile görüşmeye gidiyorum”dedi.
Poyraz,anında gerildi. Senem böylesine etkileniyorsa sonrasında nasıl olacak diye endişelenmekten kendini geri alamadı. Sımsıkı sarılıp “istersen ben konuşabilirim. Kavga etmeden,usulünce. Hem bu sefer bu kadar üzülmezsin”dediğinde canı yanıyordu genç adamın. Esmerinin bu şekilde acı çekmesine tahammül edemiyordu. Senem geri çekilip “hayır,hayır. Bunu ben halletmeliyim. Benim sorumluluğum bu. Bundan kaçamam” dediğinde gözlerinin kenarlarını sildi.
“ben gidiyorum”dediğinde poyraz kolundan tuttu ve “ben seni bırakırım”dedi.
“olmaz.”
“olur!”
“olmaz dedim!”
“olur dedim ben de! İnat etme istersen!” dediğinde genç kız teslim oldu ve poyrazın kendisini arabaya bindirmesine izin verdi. Yol boyunca konuşmaktan çekindi esmer. Ne diyeceğini bilmiyordu. Nasıl anlatacaktı? Kelimeleri nasıl bir araya getirecekti? Elleriyle yüzünü kapatıp bir süre öyle durdu ama poyrazın elini ellerinin üzerinde hissettiğinde ağlamakta başka bir şey yapamadı..
Sonunda Kahve Dünyasının önüne geldiklerinde Poyraz bekleyeceğini söyledi. Senem arabadan aşağı indiğinde ürkek adımlarla içeriye girdi. Boş bulduğu masalardan birine oturduğunda gelen garsona bir kahve söyledi.
“sütlü sütsüz?”
“sütsüz olsun lütfen.”dedi ve beklemeye başladı. 10 dakika sonra Yusuf’u karşısında gördüğünde gözleri karşısındaki adama takıldı bir süre. Gözlerinin altı morarmış yorgun bir hali vardı genç adamın. Çatık kaşlarla az da olsa gülümsemeye çalıştı genç adam ve “iyi görünüyorsun.”dedi..
Senem yutkunarak “sen de öyle.”dediğinde ikisinin de yüzünde buruk bir gülümseme belirdi.
Garson kahveyi senemin önüne bıraktığında Yusuf “ben de bir latte alabilir miyim?”dedi.
“peki efendim.”diyerek çekilen garson çifti yalnız bırakmıştı. Senem gerginlikten donan parmaklarını sıcak fincana tutmuş ısınmaya çalışırken Yusuf adeta fısıltı halinde konuşarak “iki gündür neredesin sen? Neden aradığım halde açmadın telefonlarımı senem? Dün bir davete gitmeyecek miydik seninle? Orada ne halde olduğumu hiç düşünmedin mi?”diye ardı ardına sorularını sordu genç adam. Senem dudaklarını ıslatıp yutkundu ve “ben”dedi..
Yusuf gelen garsona “teşekkürler.”dedikten sonra seneme dönüp “sen ne?”dedi.
Senem gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Ve “ben poyraz ile birlikteydim”dedi.
(çare aramadım zannetme! Çıkmaz yolları zorladım! Gittim olmadı,kaldım olmadı! Bitti diyorsam laf değil ) yusufun konuşmadığını görünce devam etti konuşmasına”o gün sana elbise bakacağımı söylediğim gün poyraz geldi ,konuştuk,konuştu” dediğinde Yusuf “şaka mı bu?”dedi.(bir anlık öfke zannetme! Çoktan harcadın sabrımı kaçtım olmadı,sustum olmadı. Bitti diyorsam laf değil) senem “ben .. ben çok üzgünüm Yusuf. Sen çok iyi birisin. Benden daha iyi birilerini hak ediyorsun demeyeceğim sana. Biliyorum ki anlamsız tüm bunlar. Bu konuşmadan sonra belki benden nefret edeceksin ama lütfen etme.(artık bu son veda üzgünüm. Nefret etme benden üzgünüm . ister miydim hoşça kal demek.Elim kolum bağlı üzgünüm!) Ne olur. Ben ,ben kendimi bildim bileli poyraz’ı seviyorum. Çok seviyorum!”dediğinde Yusuf “yeter!”dedi.
Senemin gözünden bir damla yaş aktı . Yusuf camdan dışarıya çevirdi bakışlarını derin bir nefes alıp seneme baktığında “Ağlama”dedi.
Senem “ağlamıyorum”dedi.
Yusuf yutkunarak “poyrazı sevdiğini biliyorum. Onunda seni sevdiğini biliyorum senem. Benim ki olmayacak duaya amin demek gibi bir şeydi. Bunca zaman belkiilerle geçirdim hayatımı. Ama olmadı. Bana hiç aşık olmadın. Dost olarak gördün,sevdin ama başka türlüsü olmadı”dediğinde senem “biliyor muydun?”demekle yetindi. Yusuf acı dolu bir gülüşle başını salladı ve “senden nefret edemem çünkü seni seviyorum ve kalbe de söz geçiremediğimizi biliyorum. Bazı aşklar doğduğun an karşına çıkar seninki de öylelerinden. Üzülme senem. Ben daha iyilerini bulmayacağım. Daha iyilerini de istemiyorum zaten. Çünkü kimse senin gibi olamayacak. Her gelen seni bana hatırlatacak.”dediğinde ayağa kalktı ve senemin yanına geldi. Saçlarını okşayıp “bana bak”dedi..
Senem başını kaldırıp ona baktığında Yusuf’un gözlerinin içinin akmayan gözyaşları ile dolu olduğunu gördü. Genç adam gülümseyerek “muhtemelen eve gittiğimde ağlarım”dedi acı dolu bir sesle.. senemin dudakları büzüldüğünde kısık sesle “özür dilerim”dedi. Yusuf ,başını hayır anlamında sallayarak “dileme”dedi. “kimseden hiçbir şey için özür dileme! Bu senin hatan değil!”diyerek senemin alnına bir öpücük kondurdu.. senem gözlerini kapadığı an gözlerinden yaşlar damla damla kucağına düştü… Yusuf “bir şeye ihtiyacın olursa herhangi bir şeye ne olursa”dedi son kez “nerde olacağımı biliyorsun.”dedi ayağa kalkıp giderken..
(artık bu son veda üzgünüm! Nefret etme benden Üzgünüm! İster miydim hoşça kal demek. Elim kolum bağlı üzgünüm!baştan yanlış yaptık üzgünüm. Seninle olmazdı üzgünüm. Az mı savaş verdim kendimle engellere yenildim üzgünüm…..)
Yusuf şimdi yorgundu,kırıktı kalbi.. nasıl onarır nasıl gün yüzüne çıkardı bilemezdi artık. Eliyle yüzünü sıvazlayıp çıkarken kapıdan karşıda caddenin kenarında durmakta olan beyaz Mercedes’i gördü.. alaycı bir ifade büründü önce yüzünde sonra silinip gitti kaybetmenin verdiği hezimetle.. acı ile yumruklarını sıktığında şöförü kapısını açtı. Bindikten sonra “nereye efendim?”diye sordu..
Yusuf “uzağa! Havaalanına”dedi bir daha dönmemek üzere…
Senem ise yorgun argın yürüyordu kafenin çıkışında kaldırıma geldiğinde poyraz da arabadan çıktı karşı kaldırıma geldi. Esmeri üzgündü,ağlıyordu. Başını ne yaptım ben der gibi bir sağa bir sola sallayıp o kadar insanın olmasına aldırmayarak hıçkırmaya başladı. Poyraz beklemedi ışıkların yanmasını,hışımla eliyle arabalara dur işareti vererek senemin yanına koştu hızla,kollarıyla sardı onu. Senem hıçkırıyordu deli gibi. Sanki böyle ağlarsa yüreğinde ki ağırlık kaybolacakmış gibi hissediyordu ama gitmiyordu. Yerine daha ağır daha sancılı bir ağrı giriyordu. “çok üzüldü poyraz”dedi. “bıraksa kendini ağlayacaktı sanki..”dediğinde poyraz yusufun kafeden çıktığındaki halini gözünün önüne getirdi. Gerçekten de kötüydü ama bu olması gereken bir şeydi. Yapabileceği bir şey yoktu. Tek yapması gereken senemine esmerine,sevdiğine sımsıkı sarılıp acısını almak gözyaşlarını istediği kadar akıtmasını sağlamaktı. O rahatlayana kadar.
Kucağına alıp karşıya geçtiğinde arka koltuğa boylu boyunca yatırdı esmerini ve yola koyuldu hiçbir şeyi düşünmeden.. Çocuklara mesaj atıp “biz bir süreliğine İstanbul’dan uzaklaşıyoruz!”dedi direksiyonu Akdeniz sahillerine doğru sürerek…
**
“nefes! Hadi yavrum ya!”diye bağırıyordu Talu..
Nefes,odasından çıktığında merdivenlerin başına geldi ve annesine bakıp “abimler Hatay’a gidiyorlarmış.”dedi.
Talu “ler?”
Nefes “senem ile kendisi işte.”dediğinde talu “ama kızı istemeden nereye götürüyor bu çocuk ya”dediğinde nefes merdivenleri inmeye başladı. “üzülme geri gelirler. Hep geldiler.”dedi gülerek. Kapının çalması ile açmak için kapıya koşan Talu,Doruk’u karşısında görünce duraksayıp “Doruk,gel oğlum”dedi ama Doruk nefese bakıp “prenses hadi gel”dedi.
Talu “aaa,ne oluyor size böyle bakayım”diyerek doruk’un alnına dokundu.
Doruk “ne demek bu anne?”
Talu “oğluma kız isteyeceğiz ama gelin meydanda değil. Oğlum ile hataya gidiyorlarmış. Anıl’ın desen ebru ile meseleleri var,senin yüzünden düşen binparça ne bu haliniz! Kendinize gelin! Elin yırtıkları içinse bu üzgün haliniz valla elime aldırmayın maşayı bir güzel döverim sizi!”dedi sinirle..
Nefes,annesinin söylediklerine gülmeye başladığında Talu ona dönüp “edepsize bak hele. Nasıl da gülüyor”dedi. Doruk “hadi ya”diyerek nefesi yanına çağırdı. Nefes aşağı indiğinde askılıktan çantasını alıp boynuna geçirdi ve annesini öperek dorukla beraber dışarı çıktı.
Talu arkalarından “Doruk! Sakın ona kola falan içirme! Artık iyiyim diye bir şişe kola içmeye kalkıyor. Kahvaltıda etmedi ona göre!”dediğinde Doruk nefese bakıp “öyle mi? merak etme anne! Ben yediririm ona. Yemezse de sıkıştırarak yediririm!”dedi.
Arabaya bindiklerinde nefes “nereye gidiyoruz?”dedi. doruk “ormana!”dediğinde nefes camdan dışarıya bakıp “ben Jane değilim. Git Jane’lik yapacak başka birini bul!”dediğinde Doruk kahkaha atmaya başladı.
Doruk “huysuz prensesim benim. Ulusa gidiyoruz. Konuşalım biraz!”dedi..
Yarım saat sonra Siyah Jaguar parkın karşısında durduğunda nefes ve doruk içinden çıkıp karşıya geçerek çimlerin üzerine oturdular. Etrafta gruplar piknik yapanlar vardı. Nefes,ellerini çimenlere sürterek “dinliyorum”dedi.
Doruk ,her şeyi olduğu gibi anlattığında Nefes öylece kalakaldı.
“bir şey demeyecek misin?”
Nefes “abimlere anlattın mı?”diye sordu..
Doruk başını salladı. Nefesin tokadıyla afallasa da ona bakıp “ne?”dedi.
Nefes “ne demek ne?”
Doruk “neden vurdun?”
Nefes “niye bu kadar üzgünsün? Bade’yi öptüğün için mi yoksa gidip ortalıktan kaybolduğu için mi?”
Doruk “bilmiyorum”
Nefes “pekala,derin bir nefes al ve düşün abi. Seni bu kadar derinden etkileyebildiğine göre bade’ye karşı boş değilsindir. Öyle değil mi?”dedi.
Doruk “bilmiyorum.”
Nefes,gözlerini kapatıp düşündü. Bade’nin neden gittiğini şimdi daha iyi biliyordu. Neler yaşadığını düşündükçe ağlamak geliyordu içinden. Doruk’a bakıp “sana sen üçüncü sınıftayken bir şey sormuştum hatırlıyor musun?”dedi.
Doruk “Senem ve Seninle ilgili.”
Nefes başını salladı ve “evet. Şimdi aynı şeyi Derin&Bade için yapmanı istiyorum.”dedi.
İki elini de avuçlarının içi doruka gelecek şekilde çevirdi ve ona bakarak “bu ellerin birinde Derin diğerinde ise Bade var. Sence Derin ne demek? Bade Ne demek?”
Doruk kaşlarını çatıp nefese baktığında “Derin saf tutku. Sanki tüm bedeni ve ruhu bunun için yaratılmış gibi.”
Nefes “peki ya Bade?”
Doruk “Sessizlik.”dedi..
Nefes “Sessizlik ne demek?”
Doruk “Huzur.”
Nefes “yani Bade’nin sessizliği aslında Huzur demek öyle mi?”
Doruk “öyle!”dediğinde nefes iki elini de birbirine vurdu. Doruk sanki burnunun ucunda kalın bir kitabın kapanması gibi irkilip geri çekildiğinde nefese bakıp “ne oldu?”dedi.
Nefes “Derin’i sevmiyorsun”dedi.
Doruk “anlamadım!”
Nefes “Derin’i sevmiyorsun! Öte yandan ona tutku ile yaklaşıyorsun ama Bade’nin de huzurunu istiyor sessizliğini özlüyorsun. Tam bir çelişki.”dediğinde doruk “hayır mı şer mi kafayı yiyeceğim. Tek istediğim o kızı saklandığı delikten çıkarmak!”
Nefes içini çekerek “bazen hayra ulaşabilmek için önce şer ile yatman gerekebilir.”dedi. “Hem diyelim ki Bade’yi buldun. Ona demeyi planlıyorsun? Derin burada! Ne diyeceksin ona?”
Doruk “hele bir bulayım da ondan sonra düşünürüz”dedi. Etraftakiler gitar çalıp şarkı söylemeye başladıklarında nefesin dikkati dağıldı,sonrasında doruk’a bakıp saçını çekti ve “kendine gelir misin? Sen Doruk’sun! Nerede görülmüş senin üzgün göründüğün? Hem de bir kız için! Tamam Bade’yi bulacaksın oldu mu? Sen Doruk’sun istediğin an her şey herkes önünde eğilir. Bu hep böyle oldu. Ama şu görüntünden kurtul tamam mı? kimse senin üzgün olduğunu bilmemeli. Bu en büyük kuraldı. Değil mi? değil mi?”diye başının etini yediğinde Doruk gülümseyerek nefesi ensesinden tutup kendine çekti ve saçları ile oynayarak “Kurtarıcım benim!”dedi öperek..
Arkasını dönerek “birader,gitarı bir versene be.”dedi. kucağına aldığında yavaşça çalmaya başladı ve tekrardan arkasını döndüğünde “şarkıyı unutmuş olabilirim he.”dedi.
Nefes gülümseyerek baktığında sırlarla dolu olan yüreğinin ağırlığı fazla gelmeye başlamıştı. Ağlamak istiyordu oda.
Doruk “Sözleri sen söyle..”
Başını salladı genç kız..
Nefes “ Gün çoktan döndü buralarda ve ben simsiyah bir gecenin koynunda yapayalnız bekliyorum duyuyorum bekliyorum bir gün gelecek dönence biliyorum.”
Doruk tekrar çalmaya başladı ağır ağır…
“Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız. Uzaklarda bir yerler de güneşler doğuyor.”
Nefes “biliyorum! Dönence!”
Doruk “kupkuru bir ağacın dalıyım yapayalnız. Uzaklarda bir yerler de bir şeyler kök salıyor.”
Nefes “görüyorum. Dönence!
Doruk “çatlamış dudağımda ne bir ses ne bir nefes! Uzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyor”
Nefes “duyuyorum görüyorum biliyorum!
Herkes el şıklatmaya başladığında nefes ağlamaya başladı. Böyle zamanlarda durumlarına uygun şarkı bulmakta doruk’un üzerine yoktu. Şimdi herkes aynı anda söylüyordu. Doruk gitarı verip ayağa kalktığında nefes hızla gidiyordu. Gülerek “bekle! Bekle! Ağlama ama ya!”diyerek genç kızı güldürmeye çalışıyordu.
Nefes “bıktım sizden ya! Hayatımı mahvediyorsunuz!”dediğinde gülmeye başladı. Doruk “sümüklü prenses olur mu ya! Dur bakayım? Valla oluyormuş” dedi kolunun altına alarak. “Hadi Paşa’ya gidip oranın altını üstüne getirelim. Sonra da Poyraz’ı arayıp sapıklık yapalım!”dediğinde her ikisi de gülüyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESMER ( ESMER SERİSİ -3)
Teen FictionOnları bir araya getiren bir kader vardı ortada... Ağlatan... Nefret ettiren... Acı çektiren ve güldüren... Ne olursa olsun bir arada kalmalarını sağlayan bir kader... Esmer'di onlar... Sonsuza dek öyle kalacak, kim ne derse desin hep birlikte olaca...