-40.bölüm-
Poyraz öylece nefese bakarken kızlar bir seneme bir çocuklara bakıyordu. Nefes ,yüzündeki maskeyi çıkarıp “eve gidebilir miyim?”diye sormuştu.
Tekin “şimdi değil!”
Poyraz “bak kızdığını biliyorum ama bu senin iyiliğin için.”
Nefes daha fazla kontrol edemediği öfkesiyle poyraza sesini yükseltip “iyiliğimi mi? tam 3 sene boyunca evde öğrenim gördüm ben! 3 sene! Yaşıtlarım kakara kikiri yaparken ben o lanet hocaların ağız kokusunu çektim! Tam kendime gelmişken beni tekrardan eve mi kapatacaksın? Bunu gerçekten yapacak mısın?!” diye sormuştu.
Poyraz ,nefese yaklaşıp yüzünü ellerinin arasına almış ve “senin iyiliğin için. Her an yanında olamıyorum. Olamam da. Ve ezgi ya da bir başkasının canını yakma düşüncesinden nefret ediyorum. Normalde doruk yerine benim bir şeyler yapmam gerekiyordu ama yapamadım. Ve bu çok katlanılmaz bir durum. Beni anlıyorsun değil mi? evde olman daha güvenli olacak.”
Nefes “senden nefret ediyorum.” Dedi ve üzerindeki hasta önlüğünü çıkarıp perdeyi kapadı. Yüzüne kapanan perde ile öfkelenen poyraz nefesin yanına gitmek istediyse de bunu yapmadı. Öfkeliyken yaptığı gibi yalnız kalmak için dışarı çıkmak için acilden çıktı. Koridor boyunca yürüyen Poyraza senem eşlik ediyordu. Deli gibi onun adımlarına yetişmeye çalışıyordu.
Senem “bunu yapamazsın.”
Poyraz “evet yaparım.”
Senem “bu haksızlık. Lanet olsun,poyraz ona neler olduğunu hatırlasana.”
Poyraz birden durup seneme dönmüş ve “bu hoşuma mı gidiyor sanıyorsun sen? Kendi kız kardeşimi dört duvar arasına hapsetmek iyi bir şey mi sanıyorsun?”
Senem “öyleyse neden yapıyorsun?”
Poyraz “çünkü yetişemiyorum Senem! Anladın mı? nereye koşturacağımı bilmiyorum. İlgilenmem gereken birden fazla konu var. Evet nefes ilk sırada ama ona bile yetişemiyorum. Ve o okulda olması onun için tehlikeli en azından ezgi ve diğerleri yada biz okuldan mezun olana kadar evde öğrenim görmesi daha iyi olacak!” dedi yorgun bir sesle.,
Senem ,Poyraz’ın yorgun yüzüne baktığında onu sarıp sarmalamak istedi bir an. Kaşlarını çatmış bir şekilde yan tarafa bakan poyraz,senemin elinin yüzüne değmesi ile neye uğradığını şaşırdı. Senem,hipnotize olmuş gibi elini poyrazın yüzüne doğru uzatmış ve yanağına dokunarak onu kendisine bakmaya zorlamıştı. Bir süre öyle bakakalan poyraz ve senem hiç konuşmamıştı. Biri yeşillerde kaybolurken diğeri siyahların içinde yüzüyordu. Poyraz ne olduğunu anlamadığı bir şekilde kendini seneme yaklaşırken buldu ve sanki elektirik çarpmış gibi soğuk bir şekilde senemden ayrılıp arkasını dönüp yürüdü. Senem ise bu sırada poyraz tarafından itilmiş olmanın verdiği acıyı içine atıp ona bakmış ve pes etmeyeceğini belli ederek tekrardan ona yetişmeye çalışmıştı.
Senem “bunu yapma.”
Poyraz “nefesin yanına git esmer.”
Bu son söz senemi durdurmaya yetmişti. Bahçeye çıkan poyraza doğru “kabul ediyorum.” Diye bağırdı. Poyraz,herkesin onlara bakmasına aldırış etmeyerek seneme döndü ve “neyi kabul ediyorsun?” diye sordu.
Senem yutkunarak “ne istersen yapmaya. Kabul ediyorum.”
Poyraz “ne?”
Senem “bunu anlamanın neresi zor. İstediğin her şeyi yapacağımı söylüyorum. Eve erken gelirim,sizle beraber çıktığımızda sizinle takılır ,sizin istediğiniz şekilde davranırım,konuşmamı istemediğin kişilerle konuşmaz ve onlara gülümsemem bile.”
Poyraz gülmemek için dudaklarını ısırıp seneme bakmış ve “ya Yusuf? O ne olacak?”
Senem “onu ben hallederim. Kabul mü?”
Poyraz “neye karşılık?”
Senem poyraza yaklaşıp “sen nefesi korumak istiyorsun bense her ikimizi de koruyacak bir anlaşmadan bahsediyorum. Benim özgürlüğüme karşılık nefesin özgürlüğü.ona gözüm gibi bakarım. Kimsenin ona yaklaşmasına izin vermem,eli kalkan kişinin ellerini bakan kişinin gözlerini ,laf edenin de ağzını yırtarım.” Dedi tek nefeste. Ve devam etti “kabul mü?”
Poyraz baştan aşağı senemi süzdü. Gözlerini karşısındaki esmere kilitledi ve şöyle bir baktı ona. Dediğini yapardı biliyordu. Ve öne sürdüğü şartlar mükemmeldi. Hep yanında olmayı kabul ediyordu. Senem elini kendisine uzatmış ona bakarken o gözlerinin içi gülerek seneme bakıyordu.
Senem “beni süzmen bittiyse cevabını duyabilir miyim?”
Poyraz ,senemin eline elini koyduğunda senem şaşkınlıktan dili tutulmuş gibi ağzını açmış ve poyraza bakıp “kabul mü?” demişti.
Poyraz “kabul.” Demiş ve senemi bir anda kendisine çekerek herkesin içinde burun buruna gelmişlerdi.
Senem ,poyraza bu kadar yakın olmanın verdiği heyecanla ve kokusunu bu denli yakınında hissetmesiyle bedeninin alev aldığını hissetti. Poyraz,anlamasın diye çabalarken genç çocuk da aynı hisler içerisindeydi. Senem “ne oldu?” Diye sordu güçlükle nefes alarak.
Poyraz ona doğru biraz daha eğildiğinde senem aniden gözlerini kapadı. Çünkü poyraz daha önce hiç onu bu kadar, bu denli yakınına çekmemişti. Yüzünü hissedebiliyordu senem poyrazın. Poyraz ise o kadar kalabalığın içinde olmalarına aldırmıyor ve senemi bu şekilde çıldırtmaktan zevk alarak kulağına doğru yaklaştırıyor ve geri çekiliyordu oyun oynayarak. Sonunda yüzünü senemin boynu ve kulağı arasında gezdiren poyraz “eğer anlaşma kurallarının bir tanesini bile ihlal edecek olursan… anlaşma iptal olur esmer.” Dedi tarazlanmış sesi ile.
Senem başını sallayarak “e-et-etmeyeceğim” dedi güçlükle.
Poyraz gülümseyerek senemden uzaklaştı ve “güzel. O zaman eve gitmemiz için bir sorun yok!” dedi ve senemin kendisine gelmesini beklemeden onu kolunun altına alıp içeriye geri girdi.
Nefes üzerini giyindiğinde senem içeri girdi ve “planlar değişti. Evde eğitim yok. Okula aynen kaldığımız yerden devam” dedi.
Kızların hepsi gülerken nefes tek kaşını kaldırıp seneme bakmış ve “bu ani fikir değişikliğini neye borçluyuz?” diye sordu seneme bakıp abisine doğru konuşan nefes.
Poyraz ise kollarını göğsünde birleştirmiş “esmer şartları mükemmel olan bir anlaşma yaptı benimle. Tadını çıkar güzelim. Çünkü biri bile ihlal edilecek olursa ikinizin de okul ve sosyal hayatı biter. Ona göre.” Dedi senemin gözlerine bakarak.
Serap didemin kulağına fısıldayarak “adamdaki bakışa bak ya. Bana da öyle baksın be.”
Didem “salak! Kes sesini.”
Serap “ne kızım? Ebu kaç kere böyle baktı lan sana? Adamdan şehvet fışkırıyor baksana.”
Didem “serapppppppp!”
Serap sarı saçlarını savurarak “aman iyi. İyilik abidesi Didem konuşuyor. Tamam sustum. Ama ben sana diyeyim bunlar birbirlerine açıldıkları an İstanbul da 9 şiddetinde deprem olur haberin olsun.”
Didem sonunda dayanamayıp serapa vurmuştu. “acıdı ama?” diyen serap kızlarla beraber acilden çıkarlarken Doruk ise nefesin yanında ona bir şeyler anlatıyordu.
Doruk “öyle işte.”
Nefes “tamam o zaman. bir ara ben programı oluştururum.”
Doruk “tamam.” Demiş ve yanından geçen stajyerlere bakıp “lan insanın bunları gördükçe hasta olası geliyor be.” Demişti ıslık çalarak. Kızlardan biri arkasını dönüp baktığında doruk elini gösterip “numaranı yazıp nimet hocaya ver güzelim. Ben dönerim illa ki yani.” Demişti. Ensesine yediği şaplakla kendisine gelen doruk anıla bakıp “lan bir daha vur var ya.”
Anıl “sen katıksız ***sin oğlum. Sapıksın lan sen. Topluma zararlı diye seni bir yere kapatmaları lazım.” Dedi.
Doruk “haha,böyle sapığa can kurban be. Bu yüz ,bu göz ,kaş,karizma ,güven kimde var oğlum?” demişti gülerek.
Anıl “it!”
Doruk “sensin it.”
Anıl “gülme lan.”
Doruk “çok komiksin abi ya. Şengül vermiyor mu yoksa?”demişti gülerek.
Anıl doruk’un baldırına tekme atınca doruk acıdan inlemiş ve anıla bakarak “acıdı lan öküz. Nereye vuruyorsun,babanın bacağı mı hayvan.”
Anıl saçlarını çekiştirmek zorunda kalmıştı. Düşünüyordu da doruk gibi biri ciddi anlamda kendi kız arkadaşına bu şekilde davransa kesinlikle katil olurdu. “seni doğuya sürmek lazım oğlum. Töre cinayetlerinden seni de ortadan kaldırırlar.”
Doruk “he he,eminim kaldırırlar ağabeycim. Millet sıraya girer lan benim geldiğimi duyunca. Eccük ucundan versene diyerek”.
Poyraz bu son sözle kahkahasına engel olamamıştı. Son yarım saattir onların didişmelerini bir köşeden izleyen poyraz ,doruğun bu son sözüyle kahkahayı basıvermişti. Doruk ve Anıl aynı anda poyraza dönünce birbirlerine bakmışlar ve “kesin kafayı yedi ağabeycim. Baksana nasıl da gülüyor.”
Doruk “vah garibim. Abi. İyi misin lan? Bak bana,ben kimim? Bu kaç ?”
Anıl doruğa baktığında “uçmuş oğlum bu.” Demişti. Doruk ise durumdan faydalanarak acilde bağırmaya başlamış ve “yetişin abime bir şeyler oluyor.” Diyerekten poyrazı tokatlamaya başlamıştı. Poyraz yüzüne aldığı darbelerle sinirlenmiş ve homurdanarak dorukun ellerini tutup ters çevirmişti.
Poyraz “abiye el kalkar mı lan eşek sıpası?”
Doruk “lan bırak kollarımı onlar bana lazım. Tamam kalkmaz. Sen de bir daha öyle mahalle karıları gibi gülme Allah Allah ya.” Demişti sızlanarak.
Poyraz doruğun kollarını bıraktığında doruk bileklerini ovuşturmuş ve “benden bu kadar güçlü olmandan nefret ediyorum.”
Anıl “abi lan o. Herhalde güçlü olacak. Hadi gidelim millet.” Diyerek hep beraber dışarı çıkmışlardı.
Doruk,Bade’yi görünce kolundan tutup kendine çekmiş ve “sen benimle geliyorsun!” diyerek gruptan ayrılmıştı. Garaja girerek park ettiği arabasını almış ve badeyi bindirip “lensleri çıkar.”demişti.
Bade “nereye gidiyoruz?”
Doruk “bana.”
Bade “ne? Neden?”
Doruk “çünkü ben öyle istiyorum.”
Bade “ben gelemem ama. Evden izin almadım.”
Doruk “sence umurum da mı?”
Bade “ya doruk saçmalama ne olur. Dadım meraktan ölür. Hadi beni evime götür.”
Doruk “neden hasta oldun?”
Bade “hasta olmanın nedeni mi olur ya?! İndir beni! Hemen!”
Doruk ise badeyi duymazlıktan geliyor ve sorduğu sorulara yenisini ekliyordu.
Doruk “neden hasta oldun?”
Bade “sana ne?”
Doruk sağa dönerken hızını arttırmış ve bade’ye bakıp “lenslerini çıkar?”
Bade “ne? O nedenmiş?”
Doruk “çünkü ben öyle istiyorum.”
Bade “çıkarmayacağım.”
Doruk “bir daha söyletme beni!”
Bade “ne yaparsın?”
Doruk arabayı aniden durdurup “gerçekten bilmek istiyor musun?!”
Bade “evet.”
Doruk tekrardan gaza yüklendiğinde bade koltuğa yapışmıştı resmen. Ama doruk’un bir elinin yüzünde gezindiğini anladığında çığlık atmaya başlaması bir olmuştu. Doruk,lensleri çıkarmaya çalışıyordu. Bade ağlamaklı bir ifade ile doruk’tan kaçmaya çalışmasına rağmen başarılı olamıyordu. Sonunda eve geldiklerinde doruk siteye giren poyrazları görmüş ve sonra geleceğini söyleyip kendi evine doğru ilerlemeye başlamıştı. Arabadan inip bade’nin kapısını açtığında “inebilirsin” demiş ama badenin inmeyerek inat etmesi üzerine elinden tutup sert bir şekilde eve doğru sürüklemişti.
Bade “ya napıyorsun? Doruk!” diyerek bağırmıştı. Aslında bağırmamalıydı çünkü doruk kendisine sesinin yükseltilmesinden hoşlanmazdı. İçeri girdiklerinde doruk lalasına çağırmış ve Arapça bir şeyler söyleyerek bade ile birlikte yukarı çıkmışlardı. Bade bu eve en son partinin yapıldığı akşam gelmişti ve dorukun odasına gene o akşam girmişti. Doruk ,bade’yi odasına soktuğunda yatağına fırlatmış ve üzerinde ki formayı çıkararak badenin etrafında fır dönmeye başlamıştı. Banyoya giren doruk kendini soğuk suya sokup çıkarmış ve elinde havlu ile badenin yanına oturup saçlarını kurulamaya başlamıştı. Bade bir şey demeden öylece doruk’a bakıyordu. Sırtındaki kartal dövmesini gördüğünde şaşıran bade doruka “senin sırtında dövme var.” Demişti.
Doruk alayla “hadi ya. Söylemesen bilmeyecektim sırtımda dövme olduğunu.” Dedi.
Bade,dövmeye bakarken figürün ne kadar büyük olduğuna baktı. Kuşun iki kanadı da dorukun iki omzuna geliyordu. Gözleri ise sırtının tam ortasındaydı. Eliyle dövmeye dokunmak istediği an doruk elini yakaladı ve “dokunmak istiyorsan karşılığını ver.” Dedi. Bade,ağlamaklı bir ifade ile gözündeki lensleri çıkarıp boynundaki çantanın içinde duran kutuya koydu ve çantayı yere bırakıp doruk’a baktı tekrardan. Bir terslik vardı biliyordu. Doruk, gereğinden fazla ukala yada havalı olabilirdi ama böylesine bir öfke ile kendisine bu şekilde davranmazdı. Sormaya da korkuyordu. Kapının çalınıp içeri lalasının girmesi ile bade kendini çok rahatsız hissetti. Sanki suç işlemişte yakalanmışlar gibi. Ama lalanın elinde ki tepsiyi görünce bir an duraksadı. Bakırdan işlemeli bir tabak gelmişti tepsinin içinde. Doruk bir şeyler daha söyleyip bade’ye dönmüş ve “iç” demişti.
Kapağı açtığında tavuk suyuna çorba gördü. Bir an şaşırsa da dorukun bakışlarından kaçmak için dediğini yaptı ve çorbayı yavaş yavaş içerek bitirdi. Doruk tepsiyi alıp çalışma masasına koyduğunda bade’ye döndü ve “şimdi sıra bana gerçekleri anlatman da.” Dedi.
Bade “ne gerçeği.”
Doruk derin nefes alarak “neden hasta oldun?”diye sordu. Hala yarı çıplaktı ve hala bade’den cevap bekliyordu.
Bade “akşam biraz dışarı çıktım. O zaman…”
Doruk bade’ye yaklaşarak “sen beni aptal mı sanıyorsun?!” diye bağırdı.
Bade “uzak dur benden! Senin derdin ne?!”
Doruk bade’yi itip ona biraz daha yaklaştı. “derdim sensin kızım. Benden yardım istiyorsun. Seni korumamı istiyorsun. Ama bana seni korumam için nedenler vermiyorsun! Dün gece derin ile kavga ettiğini ve onun yüzünden bütün geceyi sabaha kadar dışarıda dolaşarak geçirdiğini söylemiyorsun!” dedi bağırarak.
Bade şok olmuş bir şekilde doruk’a bakarken “nasıl öğrendin?” diye sordu.
Doruk “önemi var mı?”
Bade “var! Dadım mı dedi.”
Doruk “dadın kim ya! Onun benimle konuşabilmesi için kırk fırın ekmek yemesi gerekiyor. Doruk Pehlivan’ım kızım ben! Öğrenemeyeceğim şey yok! Ve eğer seni korurum dediysem neler olduğunu öğrenmem o kadar da zor değil!” dedi üstüne basa basa.
Bade “üzerimden çık!”
Doruk “hayır!”
Bade “beni korkutuyorsun!”
Doruk “bana bir daha…. Bir daha yalan söyleyecek olursan bade. Seni tuttuğum gibi dünyanın diğer ucuna fırlatır atarım. Yemin ediyorum bak. Bana karşı dürüst olacaksın ve ben ne istiyorsam yapacaksın! Anlaşıldı mı?!”
Bade sesini çıkarmayınca “anlaşıldı mı?!” dedi yüzünü kendine doğru çekerek.
Bade ,akmak için yer arayan gözyaşlarının arasından doruk’a bakıp başını sallamış ve dorukun gülümsemesi ile kendi de rahatlamıştı. Doruk geri çekildiğinde “güzel. Bugün burada kalıyorsun! Sana ben bakacağım. Evi dert etme,lalam halleder. Şunları giy ve uyu. Ben nefesi görüp geleceğim.”dedi ve kendine V yaka siyah bir t-shirt aldı. Odadan çıkarken “ha sakın eve gideyim falan deme. İznim olmadan hareket edemezsin!” dedi ve koşar adımlarla nefesin evine doğru yola çıktı.
Eve girdiğinde direk nefesin odasına çıkan Doruk,odadan içeriye girdiğinde yüzüne yakışan o gülümsemesi ile “işte benim prensesim ya.” Demişti. Nefes ise elindeki abisinin telefonunu doruk’a vererek “konuş!” demişti. Doruk “alo?”
“kim bu kız ya! Anasını satayım dakika başı azar yedim.” Dedi Ateş.
Doruk gülerek “Ateş!”
“ne?”
Doruk “ne oldu lan?”
Ateş az önce olanları unutarak “15 tatilde güney Kore’ye gidiyoruz. Bize katılır mısınız diyecektim?” dedi.
Doruk ,kendisine doğru gelen poyraza bakıp “ateş G.Koreye gidiyormuş 15 tatilde,biz de gider miyiz diye soruyor.?”
Poyraz bir an düşünüp “tamam gideriz.” Demiş ve dorukun ateşe tamam demesiyle telefonu kapatmışlardı. Poyraz ,doruk’u odasına doğru çekiştirirken “dur lan prensesimi öpüp geliyorum.” Demiş ve nefesin odasına girip yatmakta olan nefese bakmış ve “iyi uykular prenses.” Diyerek alnına bir öpücük kondurmuştu.
Poyrazın odasına girdiğinde yatağa uzanmış ve olanları anlatmaya başlamıştı.
Poyraz “yani?”
Doruk “biri benim olanı almaya çalışıyor! Benimle uğraşmak neymiş göstericem ben!” demişti sözlerine devam ederek.
Senem ise doruk’un evinde uyuyan bade’yi izliyordu. Bade ,uykusunda sıçrayıp karşısında senemi görünce korkmuş ve “senem?” demişti.
Senem “doruk sana bakmamı istedi.” Dedi tebessümle.
Bade “kısacası gözetle dedi.”
Senem “yani. Onun gibi bir şey.”
Bade ağlamaya başlayınca senem “hey,sorun nedir?” diye sormuştu.
Bade “ben ona ne yaptım?! Neden o kadar öfkelendi ki?” diye söylendi hıçkırıklarının arasından.
Senem ise “doruk… hımmm,nasıl diyeyim patlamaya hazır volkan gibidir. Ondaki o ateş asla sönmez. Ne kadar patlarsa patlasın muhakkak yerine daha güçlüsü oluşur. Sana kötü davranmak istememiştir eminim. Ama eğer sana yardım edicem ve seni koruyacağım dediyse senden kayıtsız şartsız dürüstlük bekler bade. En ufak bir ayrıntıyı bile bilmek ister. Kendisi öğrenirse gerçekten kötü olur. Doruk,himayesi altındaki kişinin kendisinden habersiz iş yapmaya kalkmasına tahammül edemez.” Dedi.
Bade “iyi de bu benim hayatım.”
Senem başını sallayarak “hayır tatlım, değil. Bizim çocukları daha tam olarak tanımıyorsun ama hepsi birbirinin aynısı. Senin hayatın diye bir şey yok. Bir kez onların himayesine girdiysen olay bitmiştir. Tamamen hayatın onlarındır.”
Bade “ya buradan gidemeyeceğimi söyledi bana?”
Senem “gidemezsin de zaten. Aklından dahi geçirme. Bak ,Doruk bir çok insanla konuşur kendini ya açar ya açmaz ama çok az insanı evine getirir himayesine alır,sever,korur yada saygı duyar. Hele hele yatak odasında yatırmak,hayatta düşünmem böyle bir şeyi ki bizden sonra buraya girebilen ilk kızsın bununda değerini bil.”
Bade “buradan gitmeye kalkarsam beni fırlatıp atacağını söyledi.”
Senem “atar. Çok ciddiyim bana öyle bakma.” Dedi ve sırtını açıp bade’ye gösterdi. “bu iz ben 12 yaşımdayken doruk tarafından meydana geldi. Çok kavga ederdik ve ben hep bunun araba koleksiyonunu bozardım bu da sürekli yapmamam için beni uyarırdı. Sonra bir gün geldi beni kedi yavrusu gibi tuttu ve kalorifere doğru fırlattı. Demirler sırtımı kesti. Bizimkiler onun için evde kalorifer kullanmamaya başladı. Hepimizin evinde şömine var. Yani demem o ki doruk izin vermeden şuradan şuraya gidemezsin.”
Bade “doruk.. nasıl diyeyim aslında özünde çok farklı. İyi biri ama öfkelendiği zaman insanı çok korkutuyor. Sesinin tonu bile değişiyor.” Dedi.
Senem “oooo o da bir şey mi kızım. Sen bir de onu kavga ederken gör. Poff,adamın anasını ağlatıyor ya. Bak nasıl diyeyim; poyraz aslan , anıl sansar ise doruk kartaldır.”
Bade “kartal? Sırtında kartal dövmesi var. Bu yüzden mi?”
Senem “onu açıklamak bana düşmez. Dediğim gibi sana güvenirse doruk’u tanırsın ve onun bu hallerinden korkmazsın.”
Bade “sen poyraz’dan bunun için mi korkmuyorsun?”
Senem gülerek “elbette. İstediği kadar esip gürlesin. Bana bir şey yapamaz o.” Dedi gülerek ve elini kalbinin üzerine koyarak “ah poyraz ahhhh.” Demişti bade’yi güldürerek.
Senem “hadi uyu biraz daha. Dinlen. Akşam yemeğinde nasıl olsa görüşeceğiz.” Diyerek odadan çıkmış ve poyraza mesaj çekip “yanındaki öküze bir iki tane geçir,kızı korkutmuş adi.” Yazıp Göndermişti.
Olaylar çok karışıktı aslında. Giderek de karışmaya devam ediyordu. Senem yaklaşık birkaç sene sonra başına geleceklerden habersizdi. Ya da doruk’un. Ve Poyraz’ın. Ve Ateş’in. Ve Anıl’ın. Farklı yerlere dağılacak ve aynı şeyleri yaşayacaklardı. Ve tek buluşma noktaları Paşa olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESMER ( ESMER SERİSİ -3)
Teen FictionOnları bir araya getiren bir kader vardı ortada... Ağlatan... Nefret ettiren... Acı çektiren ve güldüren... Ne olursa olsun bir arada kalmalarını sağlayan bir kader... Esmer'di onlar... Sonsuza dek öyle kalacak, kim ne derse desin hep birlikte olaca...