-44.bölüm-
Senem
Dorukun dediğine göre bir şeyler olacaktı. Poyraza göreyse bu tamamen doğruydu. Anıl sessizlik anlaşmasının hükümlerine uymaya devam ederken gerçekten “dost” dediğimiz sevdiklerimizle beraber Nefesi izlemeye başlamıştık. Bu izlemeler poyraz ve beni tekrar yakınlaştırsa da öncelikli görevim nefes’ti. Eğer bana nefes mi poyraz mı diye sorsalar hiç düşünmeden nefesi seçerdim!
Çocuklar yürüyerek az önceki kavgayı konuşurlarken serap koşarak tam önlerinde durmuştu.
Doruk ellerini havaya kaldırarak “heh,bir sen eksiktin zaten sarışın?! Ne var?”
Serap “sana güzel bir cevap verirdim Pehlivan ama dua et havamda değilim! Nefes… nefes ezgi ile!” diyerek bağırdı genç kız.
Poyraz “ Allah kahretsin!” diyerek herkesten önde yürümeye başlayınca serap bir yandan “ya birkaç gündür bizi köşeye çekip neden onu izlediğimizi sorup duruyordu! Biz de bir şey demedik ah vah dedik kapadık konuyu ama çok gerildi.” Dedi.
Poyraz “gerildi?! Sen nefesin gergin olan halinin nasıl olduğunu gördün mü hiç serap?!” diye söylendi poyraz merdivenleri ikişerli ikişerli çıkarken.
Serap “hayır. Nasıl oluyor?”
Doruk “yangına körükle gider!”
Serap “bu hiiç iyi değil. Değil mi?”
Hepsi nefes ve ezgi’nin bulunduğu sınıfa doğru giderlerken ; nefes ve ezgi boş buldukları bir sınıfta bir kez daha karşı karşıyaydılar. Nefesin yanında durmakta olan didem iki kıza bakıyor ve içinden bir şey olmaması için dua ediyordu. Sonunda ezgi konuşmaya başlayınca derin bir nefes alan Didem arkasına yaslanarak olanları izlemeye başlamıştı.
Ezgi “Merhaba Nefes?”
Nefes “ne istiyorsun ezgi?”
Ezgi,bir süre nefese baktıktan sonra derin bir nefes alıp “sadece neden özür dilemediğini merak ediyorum.” Diye söylendi.
Nefes şaşkınlıkla “ne? Sen neden bahsediyorsun?” diye sorunca ezgi ona olan bakışlarını derinleştirip “neden mi? bizi poyrazla ayırdın sen! Ve bunun için bana yaptıkların için benden özür dilemedin diyorum nefes!” dedi.
Nefes “ne özrü ya! Ne özründen bahsediyorsun sen?! Sen,kendi pisliğini temizledin mi ki senden özür dileyeyim ben! Senemi tehdit ettin! Onu üzdün! Ya… ya sen bize gelirdin biz,aynı masada seninle yemek yedik,lise sınavlarına az da olsa beni sen çalıştırdın! Bunları unuttum mu sanıyorsun gerçekten?”
Ezgi sesini çıkarmadan nefese bakıyordu “beni hiç sevmedin!” dedi aniden.
Nefes “ben kimseyi sevmiyorum ezgi! Sen bunu anlamıyorsun! Seni neden seveyim?! Dahası benim seninle bir derdim yoktu. Ne zaman bu okula geldim beni kendine düşman ilan ettin!”
Ezgi “çünkü senemi korudun!” diyerek bağırdı.
Nefes “senem benim kızkardeşim! Tek sırdaşım! Tek dostum! Beni ben olarak tanıyan tek insan. Değil onun üzülmesi ağlaması bile hayatımın bitme noktasıdır. Sana mı ezdirecektim onu? Gerçekten bunu mu düşündün?!” diye bağırdı.
Ezgi “ama o poyraza aşıktı!”
Nefes “hala aşık! Abim bilmiyor mu sanıyorsun? Farkında değil mi onun hislerinin? Poyraz abim her şeyin farkında ezgi ama o seninle beraberdi. O senindi. Sen elindekinin kıymetini bilmedin.” Dedi.
Ezgi delirmiş gibi “bizi sen ayırdın?”
Nefes “yeter. Bu saçmalıkları daha fazla dinlemeyeceğim!” diyerek sınıftan çıkmaya yeltendi ama ezgi’nin bileğinden tutup duvara çekmesi ile burun buruna geldiler.
Ezgi “sen küçük bir şeytansın. İyi görünümlü bir şeytan. Masum ayaklarına yatarak herkesi elinde tutabileceğini sanan küçük bir f***şesin!” dedi.
Nefes hiç sesini çıkarmadan ona bakmaya devam etti. Ezgi ise “seni sevmiyorum nefes! Poyraz senden her bahsedişinde senden hep biraz daha nefret ettim! Gözlerini sevmiyorum,sesinden iğreniyorum,konuşmandan her şeyinden ,varlığından bile nefret ediyorum! Ve sakın bana poyraz’ı senden alan ben değilim deme bunun doğru olmadığını ikimizde biliyoruz!” dediği an nefes ezgi’yi var gücüyle itip “bu kadarı yeter. Evet,ben küçük bir şeytanım! Ve evet,o kadar masumum ki o kadar iyi bir oyuncuyum ki etrafımdaki herkesi silah zoruyla yanımda tutuyorum.”
Ezgi “sen yalancının…..”
Nefes “diyelim ki yalancıyım. Diyelim ki poyrazla seni ben ayırdım.”
Ezgi deli gibi gülerek “yangına körükle geliyorsun nefes!”
Nefes “hadi yangına körükle geldim diyelim! Senemi değil bir kez bin kez savundum diyelim! Ne yapacaksın? Ne yapabileceksin?”diye bağırdı.
Didem “nefes yeter. Hadi gidelim bırak şunu ya!”diyerek nefesi çekiştirmeye başladı.
Ezgi “seni öldüreceğim. Parça parça edeceğim seni,herkes senin o gülen yüzüne tapıyor ya,o yüzden eser kalamayacak!” dediği an didem ezginin saçından tutup yere fırlattı ve tokat atmaya başladı.
Didem “kimi tehdit ettiğine dikkat et kaşar!” dediği an sınıfın kapısı açıldı. Poyraz hışımla içeri girdiğinde nefesi nefes nefese didemi ise yerde ezginin başında dikilirken buldu.
Nefes sınıftan çıktığında poyraz ve diğerleri peşinden çıktı. Didem “onu tehdit etti?” dediği an poyraz sınıfa girmeye kalktı ama nefes izin vermedi.
Nefes “şu saatten sonra,ezgi hakkında hiçbir şey duymak ve yapmak istemiyorum. Canı cehenneme. Boş tehditleri ile kimseyi korkutamaz. Buna siz de dahilsiniz. İçimizden birine zarar verecek olursa sonucunun ne olacağını tahmin etmesi gerekir.” Dedi ve seneme ihtiyacı olduğunu söyleyerek aşağıya indi. O sırada erol hoca çocuklara doğru gelerek resitalin bir hafta sonra olduğunu açıklayan bir afiş astı panoya. Ve geri kalanını da çocuklara verdi diğer panolara ve sınıfların duvarlarına asmaları için. Nefes aşağı indiğinde idarenin kapısında asılı duran afişi gördü ve o gün için abisi ve senem ile ilgili planlar üretmeye koyuldu. Senemin yanına vardığında senem yusufun yanından kalkıp nefese doğru gitmiş ve “titriyorsun?” demişti soru soran gözlerle.
Nefes gülümseyerek “iyiyim ben. Napıyorsun?”
Senem “hiçbir şey. Ne yapalım istersin?”
Nefes başını hayır anlamında salladı. Ve gülümseyerek “bir hafta sonra birinci olan futbol takımları için resital var. Sen ve abim için mükemmel planlarım var.” Dedi ellerini çırparak.
Senemin kalbi ağzına gelmişti nefesin bu sözleriyle.kim bilir yine neler düşünüyordu nefes.
Senem “iyi de yusuf’ta var?” diye sorunca nefes senemin yanaklarını kocaman öperek kulağına doğru “benim planlarımın arasında ona yer yok:” demişti gülümseyerek ve sınıfa çıkacağını söyleyerek onlara arkasını dönmüştü. Yusuf da sınıfa gitmesi gerektiğini söyleyince senem ile beraber nefese yetişmişler ve beraber merdivenleri gülerek çıkmaya başlamışlardı. Ama Merve ve Didem hoca’nın önlerinde durmaları ile kalakalan kızlar hocalara bakıp “bir sorun mu var?” diye sormuşlardı.
Didem hoca “tatlım,fotokopi makinemiz bozuldu. Diyecektim ki..” demeden nefes “ben çektiririm hocam.” Diyerek kendini öne atmıştı. Büyük bir balyayı alıp senem ile beraber okuldan çıkıp karşı kırtasiyeye geçen kızlar yarım saat sonra ellerinde kopyaları bulunan fotokopilerle çıktıklarında okulun kapısının önünde beklemekte olan yabancı çocukları gördüler. Birbirlerine baktıklarında sakin olmalarını söyleyen kızlar,yavaş yavaş okulun önüne gelmişlerdi. Nefesin gözü elindeki çakmakla diğer elindeki bıçağı kızdıran çocuğa takıldı bir an. Masmavi gözleri yanık teninde parlayan çocuk bakışlarını nefese çevirdiğinde korkutucu bir şekilde gülümsedi. Senem nefese yaklaşarak “Bekir amca diye bağıracağım!” dedi.
Nefes sesini çıkarmadan çocuğa bakmaya devam ediyordu. Kapı açıldığında senemi eliyle içeri itti ve kendisi girecekken çocuğun sol bileğinden tutup kendisine çekmesi ile kanı buz tuttu genç kızın.
Çocuk “sen nefes olmalısın?”
Nefes başını dikleştirip baktığında çocuk bileğini tutmakta olduğu elini nefesin bileğinde gezdirmeye başladı ve “sanırım Doruk Pehlivan,Anıl Koca ve Poyraz Altun’u tanıyorsun! Senden bir şey isteyebilir miyim?”
Nefes sanki çocuğun üzerine kusacakmış gibi bakıyordu.
Çocuk “benden onlara iletmeni istediğim bir mesaj var güzelim. Bugün burada kız kardeşimin ve arkadaşlarımı alaşağı ettiklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Onlara de ki :” Mehmet,bu bıçağı bir dahakine farklı bir yere saplayacak!” dediği an nefesin gözleri kısıldı ve sol el bileğine saplanan kızgın bıçak ile gözlerinin yaşlarla dolması bir oldu. Mehmet,kaşlarını kaldırıp nefese bakarken sinirlendi. Nefes ne çığlık atıyor ne de bağırıyordu. Mehmet bıçağı hareket ettirince nefes gözlerini kapayıp seneme döndü ,senem şok olmuş bir ifade ile oluk oluk kan akan nefesin eline bakıyordu. Nefes kızmış olan bıçağın acısına daha fazla dayanamayıp var gücüyle acı dolu bir çığlık attı
“abiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii!”
Her iki sınıfta da ayakta olan poyraz ve doruk tebeşirleri ellerinden düşürmüşlerdi. Yürekleri ağızlarında dışarı koşarlarken en önde yağız ve erol hoca vardı. Senem önlerinde ağlarken durmuşlar onlara doğru yalpalayarak gelen nefese bakmaya başlamışlardı. Senem önünden çekildiğinde kızlar çığlık atmış ,çocuklar ise deli gibi bağırarak yere yığılan nefese koşmuşlardı.
Anıl ve Doruk dışarı çıktıklarından etrafta kimsecikler yoktu. Doy doy büfeye giden anıl okulun önünde yabancı biri olup olmadığını gören var mı diye sormuş ama cevap alamamıştı. Nefesin yanında duran yağız ve poyraz ise nefese bakıyordu. Poyraz elindeki bıçağa baktığında anıl tepeden “mehmet’in bıçağı lan bu!” diyerek küfür etmiş ve dışarı çıkacakken yağız tarafından durdurulmuştu.
Yağız “o çocukla ne gibi bir derdiniz var bilmiyorum! Ama ucu hep ona dokunuyor!” dedi başıyla kendisine bakmakta olan nefese bakarak. Gömleğinin yanlarını yırtarak poyrazın bıçağı çekmesini beklemiş ve poyraz bıçağı çıkarır çıkarmaz yaranın üzerine basması bir olmuştu.
Nefes daha fazla dayanamayarak bayıldığında senem de ,nefesle beraber bayılmıştı. Yusuf kollarına aldığı senemi erol hocanın çağırmış olduğu ambulansa getirmişti. Kızlar hastaneye giderken poyraz dışarıda kalmış ve doruk ile anıla bakarak “siz hastaneye gidin. Ben sonra geleceğim.” Demişti.
Çocukların itiraz etmesine fırsat vermeyerek onları ambulansa ve erol hoca’ya emanet etmiş ve kendisi yürüyerek şehreminiye doğru yola koyulmuştu. Gülerek “tıs tıs arkamda yürümekten vazgeç vahapzade.” Dediğinde yağız “yalnız gitmen doğru olmaz.” Demişti tebessümle.
Poyraz “seni dövebilirim.”
Yağız “döveceğini biliyorum. Ama nefes benim için çok önemli.”
Poyraz içini çekerek “nefes başkasına ait. Üzerinde fazla hayal kurma” dedi aklına ateşi getirerek.
Yağız gözleri karararak “o kişi gelene kadar benim! Hatta o geldiğinde de benim olacak!” dediği an poyrazın yeşilleri ile siyahları çarpışmaya başlamışlardı. Büyükçe bir binadan içeri girdiklerinde merdivenleri çıkan çocuklar kendilerinden oldukça eminlerdi. Poyraz içeri girdiğinde adının Salih olduğunu söyleyen ve mehmetin kız kardeşi olan bu sabahki kıza aycana baktı. Salih’e vurup karşı tarafa fırlatan poyraz aycan’ın saçından tutup sandalyeye oturtmuş ve çenesinden tutup “Doruk’un şuan deliler gibi sana işkence yapmak istediğine eminim. Bu hoşuma giderdi ama abin şerefsizlik yaptı! Adama adam gibi saldıracağına benim “canıma” zarar vermeye kalktı. Şimdi ben de senden ona bir mesaj iletmeni istiyorum. Ona de ki : “ poyraz abim her iki elimi de kestiğinde ,doruk sülaleni, anıl da adınızı silecekmiş de! Ve abine de ki yanlış yaptı!” diyerek aycanın her iki elini bileğinden tutup kendine çekti ve büküp kırdı. Aycan acı dolu çığlık attığında mehmetin bıçağını aycanın aynı nefeste olduğu gibi sol eline sapladı ve ofis gibi yerden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESMER ( ESMER SERİSİ -3)
Teen FictionOnları bir araya getiren bir kader vardı ortada... Ağlatan... Nefret ettiren... Acı çektiren ve güldüren... Ne olursa olsun bir arada kalmalarını sağlayan bir kader... Esmer'di onlar... Sonsuza dek öyle kalacak, kim ne derse desin hep birlikte olaca...