-39.bölüm-
Nefes ,okula geldiğinde saat sekize geliyordu. Sınıfa geçip sıranın üzerine oturan nefes bembeyaz bahçeye ve yağmakta olan kara bakmaya başlamıştı. Akşam olanları unutmaya zorluyordu kendini ama ne yaparsa yapsın işe yaramıyordu. Anılar hep oradaydı ve hep bir şekilde kendini belli edecekti!
Kapının açılması ile başını o yöne çeviren Nefes içeri giren Badeyi görünce kaşlarını çatmıştı. Genç kız elindeki çikolatalı sütlerden birini tebessümle Nefes’e uzattığında Nefes hiç düşünmeden aldı ve “Teşekkür ederim.”diyerek sıranın üzerinde Bade’ye yer açtı.
Bade “çok suskunsun.”dediğinde Nefes “bana suskun diyene bakın siz?”dedi tek kaşını kaldırarak. Bade gülümseyerek önüne döndüğünde “Ben geçmişimi hatırlamıyorum Nefes.”dedi. Neden bunu dediğini bilmiyordu ama Nefesteki şey her neyse bu ona yakın hissetmesine neden oluyordu.
Nefes “Hımmm.”dediğinde Bade “Beni yanına alan bir aile var. Bursa da yaşıyorlar ama ben oralara pek ait olmadığımdan bir süre Fransa da yaşamak zorunda kaldım. Sonra oradan Fas’a falan…”dedi.
Nefes “bunu bana neden anlatıyorsun?”
Bade “Çünkü sende bana tanıdık gelen bir şey var. Benden hoşlanmadığını biliyorum ama yine de bana iyi davranıyorsun ve beni güvende hissettiriyorsun. Sanki bir şekilde sana bağlıymışım gibi hissediyorum.”dediğinde Nefes de Badeye baktı. Aslında o da tuhaf bir şekilde Badenin kendisine bağlı olduğunu hissediyordu. Sanki ikisi de ince bir ipin üzerinde durmaya çalışan cambazdılar. Biri düşerse diğeri de düşecek gibiydi.
Nefes “Derin Kohen…”dediğinde Bade irkilerek geri çekildi ve Nefes’e bakarak “Bana yardım et”dedi. Nefes “nasıl?” dediğinde Bade Nefese elini uzattı ve “Elimi tut Nefes..”dedi. Nefes kaşlarını çatarak kendisine denileni yaptığında Bade ile aynı anda gözlerini kapadı. Sanki birileri onları bir iple birbirlerine bağlamış gibi hissediyorlardı. Kalp atışları hızlandığında ikisinin de içinden hüngür hüngür ağlamak geldi. Bade güçsüz düşüp başını hızla eğdiğinde Nefes gözlerini açtı ve “Sen ne yaşadın?”diyerek ona baktı dehşetle..
Bade “hissettin değil mi?”diye sorduğunda Nefes başını salladı ve sıradan aşağı inerek Badenin önüne geldi. “Tamam kabul. Yardım edeceğim.”dedi kızın elini daa da sıkarak…
***
Koridorun yavaş yavaş dolması ve sınıfına doğru yaklaşmakta olan ayak seslerini duyduğunda dikkat kesilen nefes sınıfın kapısı açıldığı zaman,didemin “ne olur beni bağışla!” diyen sesiyle karşılaştı.
Nefes “sana da günaydın”
Didem “bırak şimdi kızım günaydını .”
Nefes sıradan atlayarak “of ne oldu anlatsana ya.” Diyerek didemin burnunun dibine girmişti.
Didem “sen bana elektrikleri kesik tutmamı söylemiştin ya.”
Nefes “evet?”
Didem “işte arkadaşımın babası saat 22:30 gibi elektrikleri geri açmış. Yani karanlıkta kalmadılar.”
Nefes gülerek “şapşalsın sen ya. Kızım önemli olan o ikisini o evde tutabilmekti. Elektrik o kadar da önemli değildi söylediğin şeye bak ya!” dedi kahkahasına engel olmayarak.
Didem “gülme be. Vicdan azabından gözüme uyku girmedi.”
Nefes “kıyamam ya. Bugün bize gelirsin hatta biz de kalırsın beraber uyuruz koyun koyuna.”
Didem “valla hayır demem.”
Nefes “yani deme zaten.” Demiş ve tekrardan gidip sıranın üzerine oturmuştu.
Saatler 08:30’u gösterdiğinde okul nerdeyse tıklım tıklımdı. Nefes ,istiklal marşına inmemiş sınıfta didem ile oturmuştu. Sınıflar içeri girdiğinde bir bir büyük bir gürültü tufanı kopmuş ve sınıfın kapısı açıldığında serap ellerini havaya kaldırarak “bu sınıfın en güzeli kim?!” diye bağırmış ve didemin “elbette ben.” Demesi ile somurtması bir olmuştu. Hakan onur kızların yanına geçip kahkaha atmış ve her sabah yaptığı gibi çikolatalı sütlerini kızlara verip birer öpücük almıştı onlardan.
Nefes büyük bir zafer kazanmış gibi sütünü içerken bugün başına geleceklerden bihaber etrafına neşe saçıyordu.
Didem elini omzuna atıp “kızım çok seviyorum lan seni! Terssşin ,gıcıksın falan ama mükemmelsin ya.” Diyerek gülümsemişti.
****
Doruk ve anıl ise lavabodan çıkıp sınıflarına giderlerken doruk geleceğini söyleyip aşağı inmiş vemerdivenlerin başında bade’yi izlemeye başlamıştı. Sıranın üzerinde oturmuş test çözüyor bir yandan da alnını ovuşturuyordu. Yarı çarpık bir gülümseme ile ona doğru bakıp ıslık çalan doruk,bade’nin kendine bakması ile göz kırpmış ve yanına çağırmıştı.
Yanına gelen bade Doruk’a bakıp “sen uyumadın mı?” diye sorunca doruk “uyumadım annecim” diye cevap vermişti.
Bade’nin ses tonundaki değişimi fark eden doruk bade ile yer değiştirip onu duvara kendisi de bade’nin önüne geçip onun önünde durmuş ve “sen hasta mı oldun?”diye sormuştu ciddiyetle.
Bade “hayır. Biraz başım ağrıyor o kadar.”
Doruk “neden ağrıyor? Üzerin açık mı uyudun? Ne yaptın da başını ağrıttın? Sesin de gitmiş,amin misin üşütmediğine?” diyerek onu soru bombardımanına tutmuştu.
Bade’nin geceyi derin ile geçiridğini söylemeye niyeti yoktu.çünkü doruk bunları bu ses tonunda söylüyorsa gerçekteki nedeni öğrendiğinde kim bilir neler yapardı. Titremesine engel olamayarak “akşam biraz dışarı çıktım ama nem kaptım sanırım!” dedi doruk’un yeşillerine bakarak.
Doruk ,bade’nin kendisine bakan gözlerinden hoşlanmamıştı.
Doruk “gözlerini sevmiyorum” deyiverdi bir çırpıda.
Bade “nasıl yani?”
Doruk “gerçek seni saklıyor,sanki seninle değil de bir yalancı ile konuşuyor gibiyim.” Dedi bade’ye bakarak.
Bade “yapabileceğim bir şey Doruk! İstediğin her an lenslerimi çıkaramam.” Dedi ve tam bir şey diyecekken ders zilinin çalması ile sınıfa gitmesi gerektiğini söylemesi bir oldu.
Doruk ,cebinden çıkardığı telefonla evini arayıp lalasına “lala,tavuk suyu çorba yapar mısın?!” demiş ve gülümseyerek badenin oturduğu sıraya bakıp kendi sınıfına doğru yola çıkmıştı.
*****
Haydar hoca’nın derse girmesi ile ders başlayan ve çeşitli soru ve cevaplarla devam eden matematik dersi gayet güzel ve eğlenceli geçiyordu. Serap ,Senemin gelip gelmeyeceğini sormuş ama nefesin bilemiyorum cevabı ile susmuştu.
İki ders sonra kızların hepsi koridorda ellerinde yumiyum yerlerken senem onlara doğru geliyordu. Açık bıraktığı uzun siyah saçları,hafif sürmeli siyah gözleri ve mini eteği ile manken edasında hızlı adımlarla nefese doğru yürüyordu.
Serap ıslık çaldığında nefes gözlerini kapatıp gülmüştü. Nefes’ten birkaç adım uzakta duran Senem ellerini beline koymuş ve ıslık çalarak “hey,Prenses!” diye bağırmıştı koridorda.
Yağız ve yusuf’un da onları izlemesine aldırmayan nefes ve senem birbirlerine bakmışlardı bir süre. Nefes ,ellerini iki yana açıp “ne var?” demiş ve senemin gülerek başını sallaması ile kendisine koşmasına kahkahalarla yanıt vermişti.
Senem,nefesin kollarının arasına girdiğinde boynuna gömdüğü yüzünün arasından “seni seviyorum pis cadı! Her ne kadar arkamdan iiş çevirip bir gün bana kalp geçirteceğini de bilsem gene de seni seviyorum. Çok seviyorum seni kızım. Ölüyorum lan sana.” Diyerek Nefesi öpücük yağmuruna tutmuştu.
Nefes gülerek ellerinden kurtulmaya çalışmış ama senem “kurtulmak yok! Kurtulmak yok!” diyerek onu daha da çok güldürmüştü. Sonunda nefese sarılarak kızlara dönmüş ve “yardımlarınız için çok teşekkürler. Mükemmeldi ya. Hala sanki oradaymışım gibi geliyor.” Dedi nefese bakarak.
Nefes “önemli değil. Benim için zevkti. Yani biliyorum ben olmasam siz birer hiçsiniz. Ah,tanrım iyi ben varım ya. İyi ki beni yarattın. King’im ben.” Demişti bıyık altından ama kızların yüksek sesli attığı kahkahalar karşısında o da gülmek zorunda kalmıştı.
Didem “ukala dümbeleği ya.”
Nefes “ama öyle.”
Senem “kesinlikle öyle kardeşim.” Diyerek kocaman bir öpücük almıştı yanağından.
Nefes,lavaboya gitmesi gerektiğini söyleyip kızları sınıfa sokmuş ve lavaboya doğru gitmişti.
Poyraz ise olanların en güzel yerini anlatıp gülerken çocuklarla,sınıfın kapısına gelen Dudu’nun bağırması ile yerlerinden fırlamaları bir olmuştu.
Dudu “Poyrazzzzzzzzzzz!”
Poyraz “ne?”
Dudu nefes nefese “nefes, nefes lavaboda.”
Doruk “eee?”
Dudu “ya ezgi ve Rengin de içerde. Anlıyor musunuz? Üçü içerde!” dediği an poyraz ve doruk sıranın üzerinden atlamışlardı. Koşarak aşağı indiklerinde doruk poyraza bakmadan “ulan o kzıa bir bir şey olsun varya,tüm okulu o kızların üzerinden geçiririm.”
Poyraz “hayır onları öldürürüz.” Demişti sinirle.
Senemlerde sinirle lavaboya doğru koşuyorlardı. Nefes ise ezgi ve renginin ortasında donuk gözlerle onlara bakıyordu.
10 dakika önce
Nefes lavaboya girdiği vakit kapı dışarıdan kilitlenmiş ve tam önünde duran rengin ile karşı karşıya gelmişti. Ama en önemlisi ezgi’nin kulağına doğru eğilip arkadan konuşması olmuştu.
Ezgi “merhaba prenses. Sanırım ödeşme vakti!” demiş ve rengin kaşıyla su dolu lavaboyu göstermesi bir olmuştu.
Ezgi ,arkadan nefesin beline vurduğunda nefes tek bir şey hissediyordu keskin acı!
Nefes “ahhhhhhhhhhhhhhhhh.!”
Senem & doruk& poyraz & anıl “Nefessssssssssssssssssssssssssssss!”
Çocukların deli gibi aşağı inmesi ve senemin kızlarla beraber lavaboya koşması tam bir felaketti. Öğrenciler idareye koştuğunda her iki tarafta büyük bir öfke ve korku içinde nefese doğru gidiyorlardı. Senem,kapının önünde duran Melis’i gördüğünde saçından tuttuğu gibi karşı sınıfın kapısına fırlatmış ve tam hareket edecekken Melis’e tokat atmıştı. Burun buruna geldiklerinde “kapının anahtarını ver!” diye bağırmış ama melisin “ben de değil!” demesine daha çok sinirlenmişti. Elini kapının üzerine vuran senem daha çok bağırıp “sabrımı zorlama kızım! Anahtarı ver!” demişti tekrardan.
Melis “ben de değil! Yemin ederim! Rengin’e verdim!” dedi korkudan titreyerek. Senem ondan uzaklaştığında serap gelip elini melisin omzuna koymuş ve tırnaklarını üfleyip “dün akşam yeni manikür yapmıştım.keskin olup olmadıklarını birlikte görelim mi seninle ne dersin TATLIM?!” demişti göz kırparak.
Melis, neye uğradığını şaşırmış bir şekilde serap ve diğerlerine bakarken Bade de koşarak gelmiş ve senemin tam yanında durarak o da katılmıştı. Senem ,kapıya eliyle vurup “aç şu kapıyı Ezgi! Rengin! Açınnnnnn!” diyerek vurmuş ve ağlamamak için kendini zor tutmuştu. Bade de seneme katılıp onunla beraber vurmuş ve o da bağırmaya başlamıştı “kapıyı açın kızlar! Aksi takdirde kötü olacak!” diye bağırmış ama doruk ve Poyrazın koridorun başından gelen sesleri tüm koridordaki sesi kesmeye yetmişti.
Doruk “Ezgiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii!”
Poyraz “Nefesssssssssssssss!” diyerek bağırmış ve kapının önünde durup kızlara bakmışlardı. İçerden ses gelmemesine anlam veremeyen poyraz sinirle arkasını döndüğünde melisin ona korku ile baktığını dorukun ise melisin saçlarından tutup başını kapıya vuruşunu görmüştü. Sesini çıkarmayan poyraz kapıya bakmış ve içinden geleni yapmak için saymaya başlamıştı.
Nefes ise içerde çektiği acı yüzünden nefesi daralmış ve hızlı hızlı soluk alıp vermeye başlamıştı. Ezgi’nin bir elinin belinde diğer elinin saçlarında olması ve Renginin dışarıdaki sesleri duymasına rağmen Nefesi içi su dolu lavaboya doğru getirerek onu boğmaya çalışması nefesi şok etmişti. Ellerinde debelenen nefes ayağı ile rengine ve ezgiye vurmuş ve iki kızın da inlemesini sağlamıştı. Burnu kanamaya başlayan nefes basınçtan dolayı etrafını duyamıyor bu da onun güçsüzleşmesine neden oluyordu. Gözlerini üzerine doğru gelmekte olan ezgi ve rengine çevirdiğinde gözlerini kapatıp “merak ediyorum doruk ezgi ile yattığında onu bu şekilde koruyacak mısın?” demiş ve iki kızın da durmasına neden olmuştu. Rengin “sen neden bahsediyorsun?” diye sorduğunda nefes az da olsa gülümsemiş ve ezgiye bakıp “bence ona söylemelisin!” demişti nefes nefese ama ezginin gelip beline bir hamle daha yapması ile çığlık atması bir olmuştu. Dışarıdakiler sesi duyunca kapı büyük bir gürültü ile açılmış ve poyraz içeri gözleri öfkeden iri ve koyulaşmış,sinirden şakaklarındaki damarlar atar halinde içeri girmişti. Nefes lavaboya tutunmuş bayılmamak için kendini zorluyordu. Poyraz ise her iki kıza bakıp onlara yaklaşmış ve tam önlerinde durarak “Doruuuukkkkk!” diye bağırmıştı.
İçeri giren doruk nefesi gördüğünde korksa da sesini çıkarmadan abisinin söyleyeceklerini dinlemişti. Poyrazın eli nefesin bileğini tuttuğunda nefes kendisini abisine bırakmıştı. Ve poyraz kızlara bakıp “ellerinizi doruk’a uzatın dediğinde..” kızlar sanki hipnotize olmuş gibi ellerini doruk’un öfkeden neler yapacağını bilmedikleri ellerine bırakmışlardı. Her iki kızın da elleri buz gibiydi korkudan, doruk’un ise alev alev…
Poyraz kucağında nefes ile çıktığında dışarı nefes baygındı. Tutmakta olan nefesi onu zayıf düşürmüştü. Kimse sesini çıkarmadan onları izlerken koridorun tamamında sessizlik hakimdi. Erol ve Abdullah hoca poyrazın kucağındaki nefese bakarken senem ve anıl da içeriye bakıyordu. Anıl seneme bakıp “sanırım diğerini sen istiyorsun?” diye sormuş senemin tek kaşını havaya kaldırması ile poyrazın peşinden gitmesi bir olmuştu.
Doruk, kızların elleri ellerindeyken boş gözlerle onlara bakıyor ve ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu. Yavaşça tutmuş olduğu elleri birden öfke ile mengene gibi kavrayınca kızlar aynı anda çığlık atmaya başlamışlardı. Doruk bağırmıyor sanki yok etmeye programlanmış robot gibi her iki kızın da ellerini kulağına o duymaktan zevk aldığı ses gelene kadar sıkıyordu. Ezgi’nin çatlak olduğunu bildiği bileği kendisine doğru çevirip ezgi’yi kendisine yaklaştırmıştı. Ezgi ,doruk’un gövdesinin sırtına değdiğini hissettiğinde korkmaya başlamıştı. Çünkü o ne kadar korkuyorsa doruk o kadar heyecanlanıyordu. İçeri giren senem sanki doruk öylesine tutuyormuş gibi ellerinin arasından Rengin’i almış ve ona bakıp “nefese bulaşmayacaktın! Ne sen ne de sen!” demiş ve saçından tutup lavaboya sokmuştu. Ezgi’nin çığlık atması ile Ayşegül ve Didem kapıyı üzerlerine kapatmış ve gelen Huriye ve Merve hoca’nın kapıyı aç itirazlarına rağmen kapıyı açmamışlardı. Bade ve Serap ise sınıfta Melis ile ilgileniyorlardı. Yüzü gözü darmadağın olan Melis kızlara artık yalvarmak zorunda kalmışlardı.
Doruk ,ezgi üzerindeki işini bitirdiğinde seneme dönmüş ve “durum?”
Senem gülerek “uzunca bir süre bu onları idare eder ağabeycim. Aksi takdirde” demişti renginin saçından tutarak “sizleri recm (taşlama) vakasına uygun görür, mahvederim ortalık yerde!” demişti tıslayarak.
Ezgi yere oturmuş ağlarken kırılan sağ koluna ve çatlayan sol eline bakıp daha çok ağlamaya başlamıştı acıdan. Doruk önünde eğilip gülümsemiş ve eliyle saçlarını düzelterek ,içini çekmiş ve “ah,güzelim. Sana iyi olacaksın demeyi çok isterdim ama olamayacaksın. Ve ben buradan çıkabilirsin dediğim ana kadar burada kalacaksın!”
Ezgi hıçkırarak “ama… ama kolum kaynar. Olmaz!” demişti bağırarak.
Ama doruk’un parmakları ezgini dudaklarına değerek “şişt,şişttt sakin ol güzelim. Bu sana biçtiğim en iyi ve en acısız cezalardan biri.” Dedi.
Ezgi doruktan uzaklaşmaya çalışarak “diğe—diğeri ne ki?” dediğinde doruk onun daha çok yakınına girmiş ve dudaklarını ezgi’ye yaklaştırarak kulağına doğru eğilmiş “ben benim için hazır ol dediğimde hazır olacaksın!!” demişti gözleri kararak.
Ayağa kalkıp senemle lavabodan çıkarken kapıya vurmuş ve “dediğimi unutma ben çıkabilirsin diyene kadar burada kalacaksın!” demiş ve kapının açılıp hocaların ona bağırmasına aldırmayarak senem ile birlikte aşağı inmişlerdi koşarak. Kapının yanında duran ambulansın çapa’ya gitmesi ile doruk ve senem de peşlerinden gitmişlerdi.
Acilden içeri girdiklerinde nefesi nimet hoca’nın himayesinde görmüşlerdi. Röntgenler geldiğinde sonuçlara bakan Nimet hoca “hastalığınla ilgilenen Doktoruna şimdi ulaştık tatlım. Buraya geliyor. Bir de o baksın.” Demişti tebessümle.
Nefes ,dudaklarını dişleyerek “bir sorun mu var?” diye sormuştu.
Nimet hoca “bunu söylemek güç ama kemiklerinde yamulma var ve bunun vurma ile alakası olduğunu sanmıyorum.”
Poyraz “ne demek bu?”
Nimet hoca “bu şu demek poyraz. Yani bu kemikler kolay kolay iki vuruşla yamulacak bir şey değil. Kemik erimesi yada kaynaması olmuş yada hastalığına bağlı olarak bir komplimasyon geçiriyor olabilir” dedi poyraza bakarak.
Nefesin gözünden inen boncuk boncuk yaşlar poyrazın ona bakmasına ve soru sormasına neden olmuştu. “dün tekine kontrole gittiğinde ne dedi?”
“hiçbir şey”
Poyraz sinirlenerek “nefes! Ne oldu?”
“biraz daha dikkatli olmamı söyledi.”
Poyraz “olmazsan.?”
“bir şey olmayacağını..” dedi nefesi kesilerek. Hemşirenin gelip oksijen maskesini takması ile rahatladı biraz genç kız.
Senem ve doruk’un da içeri girmesi ile senemi nefesin yanında bırakıp anıl ve doruk ile birlikte dışarı stajyer öğrencilerin yemek yediği bölüme geçmişler ve dorukun “ya bir de ben baksaydım ya.” Demesine aldırmayarak sesini ilk defa yükseltmişti kardeşlerine.
Poyraz “kes doruk! Nefesin nesi var söyleyin bana?!”
Anıl “ne demek neyi var? Nimet hoca’yı duydun işte!”
Poyraz “ankooo! Bana aptal numarası yapma sakın! Burada olan biteni bilen ikiniz varsınız! Dün tekin nefese ne dedi?!”
Doruk “dikkatli olmasını söylemiş!”
Poyraz daha fazla dayanamayarak “yeter lan! İkiniz de kesin! Eğer ikinizden birisi bana gerçekleri olduğu gibi anlatmazsa birinizi döverim. Eğer anlatmazsanız da ikinizi döverim! Şimdi beni bir daha milletin içinde serseriler gibi bağırtmadan neler olduğunu anlatın!”
Doruk ve anıl birbirlerine baktığında “hemen!” diye yenilemiş ve gidip kaldırıma oturmuşlardı. Üçünün de bacakları uzun olduğundan yere oturup bağdaş kurmuşlardı. Doruk anlatmaya başlayınca devamını anıl getirmişti. Poyraz yine sessizliğine bürününce doruk bir tane vurmuş ve yan gözle poyrazın ne tepki vereceğine bakıp “içine atmaktan vazgeç! Anlat dedin anlattık işte! Şimdi bize ne düşündüğünü söyle!” dedi.
Poyraz oflayarak gözünün üzerine gelen saçlarını elinin tersiyle itti ve ellerini yumruk yaparak “kök hücre tedavisinin hastalığın üzerinde bir işi olmadığını biliyoruz. İlaçlarında yavaşlattığının. Okuldaki o kızların ona yapmaya çalıştıklarını saymıyorum bile.” Dedi soğuk bir sesle.
Doruk bu sesi tanıyordu ellerini havaya kaldırıp “aklından geçeni bize de söylesen?”
Anıl “bence de. Belirsizlikten nefret ediyoruz sen böyle yapınca.” Demişti. Poyraz bakışlarını kardeşlerine çevirdiğine derin bir nefes almış ve konuşmaya başlamıştı.
Tekin ise nefesin röntgenlerine bakıp nimet hoca ile konuşuyordu. Kızlar ise nefesin yanında durup kızlara yaptıklarını anlatıyorlardı.
Serap “en güzelini doruk yaptı valla. Ezgi bar bar bağırıyordu ben buradan çıkamam şimdi diye”
Ayşegül “aaa,biz de az değildik ama değil mi bade?” demişti gülerek.
Bade “her ne kadar kavga etmeyi sevmesem de sayeniz de ilk kavgamı etmiş oldum.” Dedi tebessümle.
Senem nefesin yüzüne bakıp “ne düşünüyorsun?” diye sormuştu.
Nefes “onları hırpalamakla yanlış yaptığınızı düşünüyorum” dedi.
Senem “ne? Neden ya? “
Didem “hak ettiler kızım. Saçma sapan konuşma ya.”
Nefes “anlamıyorsunuz.”
Senem “anlat.”
Nefes içini çekerek “bugün onlara yapmış olduğunuz şey,onları daha da hırslandıracak. Size zarar vermek için beni kullanacaklar.”
Didem “eğer hastalığınsa…”
Nefes “hayır yani evet bu da var ama sorun o değil. Bana tamamıyla zarar vermeden durmayacaklar. Ezginin gözlerinin içine bakan bendim ve orada gördüğüm nefreti daha önce de kimsede görmedim ben.rengin ve Melis sadece bir piyon o kadar. Ezgi,bugün neden hastaneye getirildiğimle ilgilenecektir ve neden bu kadar korktuğunuzla da.”
Senem “gebertirim onu.”
Nefes “hayır bir şey yapmayacaksın. Sizlerde öyle. Ezgi’nin hastalığımı nasıl öğrendiğini bile bilmiyoruz bir de bu kriz geçirme olayını ve neden olacak olanları öğrenmesi benim için kötü olur.”
Serap “alerjik neye reaksiyonun var ki?”
Nefes “aslında bir çok şeye. Örneğin kolaya. Ama içebiliyorum.”
Senem “sayılı. O da bir yada iki bardak.”
Nefes “ama en çok bal’a. Kokusunu duymam bile uyarılmama neden oluyor ve tek bir damlası nefesimi kesip beni yoğun bakımlık yapacak kadar güçlü. Onun için ezginin bunlardan ve özellikle bundan haberi olmamalı.”
Didem “diyelim ki bunu öğrendi ve sana o balı bir şekilde yedirdi ne olur?”
Nefes “ önce alerjik reaksiyon göstermeye başlar. Göğsüm kızarır ve solunum yollarındaki küçük kanallar şişip nefessizliğe yol açar eğer normal biri olsaydım bundan kurtulabilirim ama üzerine hastalıkta eklenince fazla basınçtan nefesim tamamen kesilir bu da ağır bir reaksiyona ve kemiklerimin havasızlıktan sıkışıp teker teker kırılmasına…”
Senem “ve bu kırılmalar sonucu bir çok organın yırtılmasına eğr şansı varsa yaşamasına yoksa…”
Didem “ölümüne neden olur..”
Nefes tebessüm ederek etrafında ona bakmakta olanlara baktı ve “olacakla öleceğe çare bulunmaz. Her neyse bala asla dokunmayan biri olarak bu ihtimal % 0 o yüzden tüm dikkatinizi bana değil onlara verin.” Dedi gelenlere bakarak.
Tekin geldiğinde durumu açıklamıştı poyraz ise söze girip “merak etme tekin abi annem ve babamın bu kararıma karşı çıkacaklarını sanmıyorum.”
Senem “ne kararı?”
Poyraz derin bir nefes alarak gözlerini nefese dikti ve “şu saatten sonra yeniden evde eğitim göreceksin!”
Senem “ne!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESMER ( ESMER SERİSİ -3)
Novela JuvenilOnları bir araya getiren bir kader vardı ortada... Ağlatan... Nefret ettiren... Acı çektiren ve güldüren... Ne olursa olsun bir arada kalmalarını sağlayan bir kader... Esmer'di onlar... Sonsuza dek öyle kalacak, kim ne derse desin hep birlikte olaca...