Saraya döndükten sonra odamda hazırlıklarımı yapmıştım.
Babam ne derse desin Raphael benim için bir kardeş gibiydi ve onu en güzel şekilde karşılamak istiyordum.
"Bugünkü ok dersleri nasıldı efendim?"
Clary kıyafetlerimi düzenlerken sormuştu bunu.
"Güzeldi, gerçi bir ara ağaçtan düşecektim ama o da benim kendi dikkatsizliğim."
"Ağaçta ne işiniz vardı ki?" Dediğinde gülmeye başlamıştım.
"Uzun hikaye. Neyse hazır mı kıyafetlerim?"
"Hazırlar."
"Yıkanacağım su hazır mı?"
"Hazır efendim."
"Tamam o zaman sen odadan çıkabilirsin. Gerisini ben hallederim."
Clary başıyla selam verdikten sonra benim için hazırlanmış suya girip güzelce yıkandım. Sonrasından kurulanıp kıyafetlerimi üstüme geçirmiştim.
Özel olması için de ayna karşısına ilerleyip gözlerimin altına siyah boyadan sürmüştüm. Nedensizce bunu yapmayı seviyordum, babam başlarsa bunu yapmama kızsa da zamanla o da tepki vermemeye başlamıştı.
O an için, annemi ne kadar özlediğimi bir kez daha fark ettim. Küçükken bana her zaman hissettiğim şeyleri yaşamam gerektiği konusunda şeyler söylerdi. Ya da yapmak istediklerimi yapmamı, pişman olmamamı isterdi.
Zaten babam da onun ölümünü kaldıramamıştı. Normalde daha ılımlı bir adamken içinden bir canavar çıkmıştı resmen.
Emirler yağdıran, insanları önemsemeyen ve çoğunlukla tüm hıncını benden çıkaran...
Bu düşüncelere daldığım bir vakit kapım çalmaya başlamıştı.
"Efendim, kuzeniniz Raphael saraya teşrif ettiler ve sizi şu an salonda bekliyorlar."
"Ahh tamam, geliyorum hemen."
Son kez kendime aynada bakıp saçlarımı da düzelttikten sonra odadan ayrılmıştım.
Yemek salonuna doğru hızlıca ilerlerken Raphael'i bir seneden uzun süredir görmediğim aklıma gelmişti. Küçükken onunla çok fazla zaman geçirirdik hatta kılıç derslerini birlikte alırdık.
Ama daha sonraları amcam tahta geçme konusunda Raphael'in de en az benim kadar hakkı olduğu konusunda bir şeyler diretmeye başladı ve babam da onları buradan sürgün etti.
Sadece Raphael'in buraya gelip gitmesine izin veriyordu ama ileride bunu da yasaklayacağına eminim.
Salonun kapısı önündeki askerler kapıyı açtıklarında hızlıca içeriye girmiştim. Babamla Raphael bir şeyler konuşuyorlardı ve sonrasında Raphael beni gördüğü anda ayaklandı.
"Şuraya bakın, en sevdiğim kuzenim sonunda aramıza katıldı." Bana doğru gelip kollarını açtığında ben de ona karşılık verip kollarımı açmıştım.
"Ben senin tek kuzeninim Raphael."
"Öyle miymiş?" Dedi dalga geçercesine. "Değil bir, bin tane de kuzenim olsa yine favorim sen olurdun."
Sebepsizce gülümsediğim zaman birlikte masaya doğru ilerleyip karşılıklı olarak yerlerimizi almıştık.
"Amcam nasıl görüşmeyeli?"
"Krallığı özlemek dışında iyi. Ne yazık ki buraya gelemiyor biliyorsun."
"Bazı sebeplerden ötürü." Dedi babam dişleri arasından konuşarak. Onun bunu demesi ile masaya yemekler de gelmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanfictionBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?