"Tüm yapabildiğiniz bu mu? Daha iyi olabilirsiniz."
Antrenman sırasında askerleri izlerken bir yandan da onların şu ana kadar ne denli geliştiklerini düşünüyordum.
"Kolay hedef olmayın, zoru oynayın. Dikkatinizi hiçbir şey dağıtmasın."
Etrafta dolanırken gözüm sürekli Alec'e takılıyordu ve bu iyi değildi.
Daha birkaç gün önce birlikte olmuştuk ama şimdiden onu arzuluyordum. Üstelik onu izlerken kendimi kaybetmemek için üstün bir çaba sarf ediyordum.
"Tamam mola veriyoruz, biraz dinlenin hadi."
Hepsi yerlerine geçerken öylece etrafı inceledim. Emma askerlere su dağıttıktan sonra Alec'in yanına oturup onunla konuşmaya başlamıştı.
Kıskançlık yapma Magnus, onlar sadece arkadaşlar. Sadece arkadaş.
"Zihin gücüyle Emma'yı öldürmeye çalışıyor gibi bir haliniz var majesteleri."
"Ah ben de diyordum ki Jace ne zaman zevzeklik yapacak." Deyip sinirli gözlerle onu süzdüm.
"Üzgünüm, kendimi bazen tutamıyorum."
"Başını gövdende tutmayı istiyor musun? Bence istiyorsan çeneni de tutmayı öğrenmelisin."
"Yapmayın efendim, şuradaki tek eğlenceniz benim."
"Seninle daha eğlenceli şeyler yapabiliriz Jace, mesela seni atın arkasına bağlayıp seninle antrenman yapabiliriz. Bakalım ne kadar hızlı koşabiliyorsun."
Jace yutkunup bir adım geri çekildiğinde gülmeye başlamıştım.
"Şaka yapıyorum, eğleniyoruz sanmıştım ben."
"Sanırım onlar da bayağı eğleniyor."
Gözüm tekrar Emma ve Alec'e çevrildi. Bayağı komik bir şey konuşuyor olmalılardı çünkü gülmeleri bir saniye bile yüzlerinden eskilmedi.
Sonra Emma onun omzuna dokundu, bir şeyler daha söyledi. Hatta kulağına filan yaklaştı.
"YETER BİTTİ MOLA!" Sesim gereğinden fazla yüksek çıkınca sakinleşmem gerektiğini anlamıştım. "Devam ediyoruz."
Alec ayaklanıp Emma'yı da elinden tutup kaldırdı. Bu kadar nazik olmak zorunda mısın?
Emma uzaklaşırken ben derin soluklar alıyordum.
"Eşleşip devam ediyorsunuz, Alec benimle gel. İkili antrenman yapacağız."
Alec hızlıca kılıcını alıp önden yürümeye başlamıştı. Bu sinirimi ondan çıkarmak istemiyordum o yüzden derin derin nefesler aldım.
"Antrenman sırasında kötü müydüm? Neden beni çağırdın?"
"Bir şey yok sadece... bu gece odama gel."
Bana anlamaz gözlerle bakarken kılıcımı çekip onun da kılıcını çekmesini bekledim.
"Ama... bu fazla tehlikeli olmaz mı?"
"Geç bir saatte gel, sorun olmaz."
"Kapının tam dibinde bir asker var."
"12'den sonra gel, ben onu büyümle uyuturum."
"Bir sorun olmadığına emin misin?" Dediğinde sinirle nefes verdim.
"Fazla meraklısın bugün, kılıcını çek hadi."
İkiletmeden dediğimi yaptığında hızlıca ona bir hamle yapmıştım. Kendini kolayca savunsa da diğer hamlem daha sertti.
Her an her saniye hamlelerim sertleşirken bir an için onu itip kılıcının düşmesini sağladım. Yere düşmekten son anda kurtulmuş olsa da onu kılıcımla itekleyip sırtının duvara temas etmesini sağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
Fiksi PenggemarBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?