Güneş doğana kadar hiç konuşmadan Alec'le mağarada oturduk. Güneş doğduktan sonra ise onu orada bırakıp mağaradan çıkmıştım.
Atı almadım, biraz yürümeye ihtiyacım vardı. O yüzden saraya kadar öylece yürüdüm.
Saraya varıp odaya girdiğim zaman Selina'nın beni sinirli bir yüzle odamda beklediğini görmüştüm.
"Dün geceden beri neredeydin? Kiliseye gittiğim zaman rahip manyak bir askerin seni gelip götürdüğünü söyledi. Bekledim ama geri de gelmedin."
"Nasıl olmuşsa babam olayı öğrenmiş ve beni alması için asker göndermiş." Dedim yalan söyleyerek. Ona gerçeği anlatmak istememiştim. "Selina bence yarın akşamı beklememiz lazım. Hatta belki de daha da geciktirmeliyiz. Be... ben... istemiyorum bu kadar erken olmasını."
"Yine mi başa döndük?" Dedi bana yaklaşarak. Korkuyla geriye çekildiğim zaman başını iki yana salladı.
"O kişi hayattayken bana hiçbir zaman tam olarak bağlılık duymayacaksın değil mi?"
"Sanırım öyle."
"Pekala, onu öldürmeni istiyorum senden."
"N...ne?"
"Duydun beni? Babana mı söylersin kendin bizzat mı öldürürsün bilmiyorum ama onu öldürmelisin."
"Bunu yapamam. Benden bunu isteme."
Elleriyle boynumu sıkıca kavradığında bedenim gerildi.
"Yapacaksın diyorum."
Gözleri siyaha büründüğünde onu sertçe ittim ve bu sefer onu çevirip duvara ben yasladım. Elim boğazında dururken gözleri büyümüştü.
"Bunu asla yapmam duydun mu beni!" Yüzüne karşı bağırmamla beni sertçe kendine çekmişti.
"Üzgünüm ama bunu kendin istedin."
Göğsüme giren bir acıyla gözlerim büyürken elini daha çok göğsüme ilerletti.
"Sana ısınmaya başlamıştım Magnus ama beni buna sen zorladın. Kalbin tamamen kapkara olduğunda bakalım hala benimle bu şekilde konuşabilecek misin?"
"Ya...yapma..."
"Üzgünüm ama yapacağım."
Gözlerim tamamen kararmaya başladığında beni sertçe bıraktı ve yere düştüm.
"Şimdi bana ne yapman gerektiğini söyle."
"Onu... onu öldüreceğim."
"Güzel, aferin sana. Yarın geceye kadar onun ölmüş olmasını istiyorum yoksa onu bulur kendi ellerimle öldürürüm."
...
Hissizlik.
Şu an tek hissettiğim şey buydu.
Tabi hissizliği hissetmek mümkünse.
Babamın odasına girerken çok hissizdim.
Sanki bıraksam dünya ayaklarım altından kayıp gidecekti.
"Baba seninle konuşmam gerekiyor."
"Ne var söyle?"
"Alec'i öldürmeni istiyorum."
"Anlamadım?" Dedi bana tuhaf bakışlar atarken.
"Onu... öldür. Dün gece bana saldırdı ve yumrukladı. Prense saygısızlık yaptı. Ölmesi şart."
"Sen ciddisin." Dedi ayaklanarak. "Magnus saçmalama, onu öldürmeyeceğim."
"Ben yapardım ama yapmak istemiyorum. Sen yapmalısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanficBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?