Hızlıca birlik kısmında ilerlediğim zaman Alec'i orada görememiştim.
"Ragnor buraya gel hemen!"
Ragnor hızlıca yanıma geldiği zaman sinirimin geçmesi için derin nefesler alıp veriyordum.
"Buyrun efendim."
"Alec nerede Ragnor?"
"Ah merak etmeyin, bugün geç kaldığı için değil cezalı olduğu için gelmedi."
Bir de pişkin pişkin söylüyor.
Aniden onun yakasını tuttum ve onu kendime çektim.
"Sen benim askerime benden habersiz ceza mı verdin Ragnor?!!"
"E... efendim ben..."
"Konuş!"
"Ben... ben askerlere ceza verme yetkisini sizden almıştım. Bir yıl önce. İtaatsiz olan ve kurallara uymayan askerlere ceza verme yetkisi sana ait demiştiniz."
Evet, öyle bir şey demiştim. Lanet olsun.
Onun yakasını hızlıca bıraktım ve son kez derin bir nefes aldım.
"Bundan sonra haberim olmadan kuş bile uçmayacak burada Ragnor duydun mu beni?"
"Evet efendim duydum."
"Güzel. Yoksa ceza alacak kişi sen olursun. Pekala, asker nerede şu an? Eğitiminden geri kalmasın, buraya göndertirim."
"Ahırları temizliyor olmalı. Bugünkü görevi oydu."
"Tamam. Sen de benim bu dediğimi sakın aklından çıkarma. Benden habersiz hiçbir şey yapılmayacak."
"Emriniz olur efendim." Deyip önümde eğildi. Bense daha fazla konuşma gereği duymadan ondan uzaklaştım.
Şimdi yapmam gereken başka bir şey vardı.
...
Mutfak kısmına girip Jonathan için hazırlanan yemeklerin bazılarından aldım ve bir tabağa koyup mutfaktan ayrıldım. Hemen sonra ahır kısmına ilerlemiştim.
Alec saman yığınının ortasında bitkin bir halde yatarken kendime daha çok sinirlendiğimi hissettim.
"En son ne zaman yemek yedin asker?" Dediğimde kafasını zoraki bir şekilde kaldırıp bana baktı.
"Hiçbir fikrim yok."
"Bir şeyler yemelisin."
Yavaşça yerinde döndü ve ona uzattığım tabağı birkaç gündür çalışmaktan yıpranmış elleriyle tutup kucağına koydu.
"Harika görünüyor." Deyip gülümsedi ben de hızlıca yanına oturdum.
"Cezadan haberim yoktu. Neden bana söylemedin?"
"Zamanım olmadı. Ayrıca Ragnor'a prensin bundan haberi var mı diye sorduğum zaman bu yetkiyi bana prens verdi dedi. Ben de bana sinirli olduğun için ceza verdiğini düşündüm."
"Sence böyle bir şey yapar mıyım?" Dediğimde öylece bana bakmıştı. "Yapsam cezayı bizzat kendim verirdim biliyorsun."
"Evet, Jace'i filan yaralardın." Dedi imayla. Sonrasında yemeğini yemeye devam etti. "Bu arada, bu cidden enfes. Hayatımda yediğim en güzel şey olabilir."
Gülümseyip öylece onu izlemeye başladım. Sonrasında büyümle ahırın kapısını kapayıp açılmaması için bir büyü yaptım.
"Bundan iyi bir şey anlamam mümkün değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanfictionBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?