Clary'nin dediklerinden sonra Alec'in yanına gitmek için onların yanından ayrılmıştım. Ormanda biraz yürüdükten sonra Alec'in sesini duyup o yöne yöneldim.
Bekle? Kendi kendine mi konuşuyor o?
Biraz ileride kucağında bir tavşanla oturan Alec'i görünce gülümsemeden edememiştim.
"Ben kötü bir sevgiliyim öyle değil mi tavşancık. Yani şuna baksana, Magnus'un neler düşünmesine sebep olmuşum."
Sesinin üzgün çıkması sebebiyle kendime bir küfür savurdum.
"Ben onun sevgisinden şüphe etmiyorum ama bazı konularda haklı. Bazen... ona tam güvenemiyorum sanırım. Çünkü onu mutlu edememekten çok korkuyorum ben. Onu hak etmemekten çok korkuyorum. Benim yüzümden başına bir şey gelecek, mutsuz olacak diye çok korkuyorum."
Tavşanı tutup kaldırdı ve yüz hizasına getirdi.
"Onu çok üzmüş müyümdür sence?"
"Bence üzmemişsindir." Dediğimde kafasını bana çevirdi.
"Magnus... sen.. sen ne zamandır oradasın?"
"Birkaç şey duyacak kadar. Ve tavşanı kıskanacak kadar. O tavşan yerine kucağında ben olabilirdim."
"Sen yeter ki iste." Deyip tavşanı yana bıraktı ve tavşan anında zıplayarak uzaklaştı. Bunun üstüne gülümsedim ve anında onun kucağına yerleştim.
"Özür dilerim." Dedim dudak büzerek. "Bu aralar çok dengesizim. Ayrıca düşündüğün şeylerde haklısın, yani bunları ben de düşünüyorum. O laneti kıramadığım için kendime sinirliyim. Senden çıkarıyorum hıncımı."
"Benden istediğin kadar hıncını çıkarabilirsin." Deyip belime kollarını sardı. "Ben bu yüzden buradayım. Senin için buradayım."
Kollarımı onun ensesine sarıp gülümsedim.
"Çok kötü bir prensim ben, sevgilisini sürekli üzen kötü bir prens." Dedikten sonra Alec'in elini tutup kendi kasıklarıma yerleştirdim. "Kötü prensler cezayı hak eder bence."
Elini yavaşça kasıklarıma bastırmasını sağladım. Bunu yaptıktan sonra ağzımdan bir inleme kaçmıştı.
"Şövalyenizden sizi cezalandırmasını mı istiyorsunuz prensim? Doğru mu anlamışım?"
Bunu derken eli kasıklarıma masaj yapmaya başlamıştı.
"Evet tam olarak bunu istiyorum, cezalandır beni."
"Nasıl bir ceza istersiniz, açık olmanız benim için çok önemli bir detay."
Elini yavaşça pantolonumdan içeriye gönderdiği zaman dudaklarımı birbirine bastırıp inlememi bastırmaya çalıştım.
"Çok iyi gidiyorsun, bu şekilde beni cezalandır." Deyip ona yaklaştım ve dudaklarına yakın bir yerde durup konuşmaya devam ettim. "Rahat durmanı istemiyorum. Zevkten inlemek istiyorum."
"Ah lanet olsun... be ben..."
Jace'in sesini duymamızla Alec'in üstünden kalkmam bir oldu. Jace bize arkasını dönmüştü.
"Lanet olsun gözlerimi çıkarmam gerekecek.... Ben... siz gelmeyince... Tanrım kulaklarım iyi şeyler duymadı..."
"Gerizekalısın sen Jace!" Diye bağırdı Alec. "Defol git şuradan. Gelme bir süre."
"Tamam. Çok üzgünüm. Zaten cezamı aldım ben." Deyip hızlıca uzaklaşırken ben gülmeye başlamıştım.
"Bilerek yapıyor sanki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanficBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?