Alecler gideli bir gün olmuştu ve benim gözüme dün gece bir gram uyku bile girmedi.
Yatakta dönüp duruyordum resmen, sabaha karşı sadece bir iki saat uyuyabilmiştim.
Bugün dönmeyecekleri kesindi zaten, hatta bir haftadan önce döneceklerini de düşünmüyordum bu yüzden çok tedirgindim.
Zaman uzadıkça nasıl dayanacaktım ben?
Ben bunları düşünüp yatakta bir o yana bir bu yana dönerken odamın kapısı açıldı ve içeriye Clary giriş yaptı.
"Efendim kahvaltıya bekleniyorsunuz."
"Şu an kahvaltı çekecek halde değilim Clary. Söyle hizmetlilere odaya getirsinler kahvaltıyı. Hatta iki kişilik getirsinler sen de benimle ye."
"Tamamdır efendim, iletiyorum ben onlara."
Clary mutlu olmuş bir yüz ifadesi ile odadan çıkarken ben hala boş boş tavanı izliyordum.
Sanırım bu bir haftayı Clary ile geçirebilirim.
-1 Hafta Sonra-
Acaba gelmeyecekler mi?
Tam bir hafta oldu ya, bir hafta...
"Clary sence ne zaman gelirler?"
"Kimler efendim?"
"Askerler Clary, askerler!"
Yatakta doğrulup ona baktığımda yüzü düşmüştü, aşırı tepki verdiğimi anlayıp sesimi alçalttım.
"Bağırmak istememiştim."
"Sorun değil efendim."
Etrafı toplamaya devam ettiğinde ben yine tavanı izleme işine giriştim. Yalnız fark ettim de tavana çok uzun süre bakınca zamanla sanki burada değilmişim gibi düşünmeye başlıyorum. Değişik bir durum bu.
"Efendim askerler geliyor." Clary'nin dediği şeyle yatakta doğrulup hızlıca cama doğru yöneldim. Evet uzaktan bu yöne doğru gelen askerler vardı.
"Hadi inelim aşağıya."
İçimdeki koşmayı isteyen yani bir kenara bıraktım ve sakin adımlarla yürümeye başladım. Clary heyecanını gizlemeye çalışmasa da ben çalışıyordum.
Sonunda aşağıya iniş yaptığımız zaman askerlerin olduğu yöne doğru yürümeye başlamıştık.
Bir yandan korkuyordum, onu orada göremezsem ne yapardım diye ama içten içe geldiğine emindim ve onu orada göreceğimi de biliyordum.
Clary heyecandan yerinde duramamaya başlamıştı. Sonrasında "Jace'i gördüm." Diyerek koşmaya başladı. O Jace'i gördüyse Alec de yanındadır diyerek hızlıca arkasından ilerledim.
Clary Jace'e sarılırken benim görüş açıma da Alec girmişti sonunda. İçten içe ona sarılmak isteyen yanımı bastırmaya çalışırken kolunun üstünü kaplayan büyük sargıyı fark etmem geç olmamıştı.
"Sen yaralısın." Dedim endişeli bir tonda konuşarak.
"Ah evet... sanırım ilk yaramı aldım." Gözlerimdeki endişeyi fark edince konuşmaya devam etti. "Önemli değil, yakında geçer."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanfictionBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?