Actually, this is good idea

3.7K 338 180
                                    

Clary ve Jace eğitime devam ederlerken biz de Alec'le bir ağacın dibine oturmuştuk.

"Bence iyi gidiyor." Dedi Alec onları izlemeye devam ederek. "En azından artık atın üstünde durabiliyor."

"At bundan pek memnun değil gibi..." dedim gülerek. Clary çığlık attığında Alec'le aynı anda gülmeye başlamıştık.

"En azından 3 adım gidebildi."

"Şimdi inmeye çalışacak." Dediğimde Clary inmek istediğini bağırmıştı. "Jace tahminen kaç günde pes eder?"

"Ben bir hafta veriyorum."

Biz bunu konuşurken Jace Clary'e bir şeyler söyledi hemen sonra ata kendisi de binmişti.

"Bir hafta olduğuna emin misin?" Dedim Alec'e dönerek.

"Vazgeçtim, bunu sonsuza dek yapabilir."

"Jace bayağı hızlı çıktı yalnız, ben daha sonra geçer bu seviyeye diye düşünmüştüm."

İkisi atla yanımızdan uzaklaşırken biz hala öylece ağacın dibinde oturuyorduk.

"Biz de birer at alalım mı? Senin şu marifetlerini görmek istiyorum."

"Alalım hadi." Deyip ayaklandı. Ben de ardından ayaklanmıştım.

Atların tutulduğu yere geldiğimiz zaman bize iki at ayarlamalarını söylemiştim. Kısa sürede atlarımız hazırdı.

Birlikte atlara bindiğimiz zaman ben gözümü onun üstünden alamamıştım.

"Neler yapabildiğini görelim bakalım." Atımın iplerini çekip atın hızlanmasını sağladığım zaman o da aynısını yapmıştı.

Rüzgar yüzüme çarparken saçlarım yüzüme düşüp duruyordu ve nedensizce bu hissi seviyordum.

Alec daha da hızlandığında kendimi tutamayıp ona yetişmek için ben de hızlanmıştım. Bayağı bir zaman bu şekilde ilerledikten sonra yorulmuş bir halde atı yavaşlattım ve Alec'in de yavaşlamasını beklemeye başladım.

Sonrasında o da yavaşladı ve geriye dönüp yanıma doğru gelmeye başladı.

"Çabuk pes ettiniz majesteleri."

"Pes etmek değil de, mola verdim diyelim. Sende de ne enerji varmış böyle..."

"Uzun zamandır uzak kaldım atlardan, sanırım onun hıncını çıkardım biraz."

"Sanırım öyle oldu... geriye dönelim mi artık?"

"Dönelim efendim."

...

Ertesi gün Emma ile birlikte antrenman alanına inmiştik.

"Beyler, bu Emma. Bundan sonra buradaki işlerde bana yardım edecek olan kişi. Ona iyi davranın ve yanlış bir davranışta bulunmayın. Anlaşıldı mı?"

Hepsi başlarını olumlu anlamda sallamışlardı.

"Emma şimdi sen içeriye geç ve oradaki adama yardımcı olmaya başla. Benim burada antrenman yaptırmam lazım."

"Emredersiniz efendim."

Emma yanımdan giderken ben de askerlere dönmüştüm.

"Bugünkü eşleşmelerde farklı kişiler ile eşleşmenizi istiyorum. Her antrenman aynı eşleri alıyorsunuz ve bu sıkıcı olmaya başladı. Dağılın bakalım birazcık, Alec sen de uzaklaş Jace'ten. Sizi ayırmak bu kadar mı zor?"

Hepsini farklı yerlere dağıttığıma emin olduktan sonra birkaç adım geriye çıkmıştım.

"Önce ikili antrenmanla başlıyoruz, sonra tahta insan figürleri ile devam edeceğiz ve en son tekrar ikili antrenman olacak. Şimdi başlayın bakalım."

Hepsi yerlerini aldıklarında ben de biraz geriye çıkıp onları izlemeye başlamıştım.

Tabi gözüm iki saniyede bir Alec'e kaymasa işim daha kolay olurdu.

Ama bugün, diğer günlere oranla daha iyiydi. Hatta bayağı iyiydi ve nedensizce gözümü onun üstünden çekememiştim.

Kısa bir ara verdiğim zaman Emma elindeki suları hızlıca askerlere dağıtmıştı. En son bana da su getirdiğinde gülümseyerek ondan suyu aldım.

"Efendim be... ben askerler ile konuşabilir miyim? Bunda bir sorun var mı?"

"Tabii ki yok Emma, artık sürekli onlarlasın. İstediğin kadar konuşabilirsin."

Bunu söylediğim zaman önümde saygı ile eğilip benden uzaklaşmaya başladı. Kimin yanına gideceğini önemsemeden suyumu içmeye devam ediyordum ki Alec'in yanına çöküp oturması ile birkaç saniye öylece kalakaldım.

Odamdan çıktığı sıra onu görmüş olmalı. Belki de beğenmiştir.

İkisi koyu bir sohbet içine girerken ben öylece dalmış bir halde onları  izliyordum.

Alec de halinden memnundu.

"Tamam yeter bu kadar mola, ayaklanın hadi diğer kısma geçiyoruz."

"Majesteleri daha yeni molaya girdik."

"Benim emrime karşı mı geçiyorsun asker? Hadi ayaklanın hemen, Emma sen de yerine dön."

Emma Alec'e veda edip ondan uzaklaştığı zaman adeta göz devirmiştim.

"Tahta insan figürleri ile çalışacağız, bekletmeden başlayın hadi."

Biraz ilerideki çalışma alanına gittiğimiz zaman yarı yarıya ayrılmışlardı. Yeterince tahta olmadığı için yarısı başta yarısı da sonda antrenman yapıyorlardı.

"Bu tahtalardan biraz daha oluşturmak lazım." Dedim Jace'in yanına çöküp otururken. Alec antrenmana başlamıştı ve Jace de onu izliyordu.

"Evet gerekiyor ama nereye koyacağız? Buradaki alan çok sınırlı."

"Sarayın arka tarafında çok geniş bir arazi var, orayı kullanırız diye düşünmüştüm."

"Aslında güzel bir fikir bu. Hem daha geniş alanda çalışma imkanımız olur hem de bu bize bayağı katkı sağlar."

"Ben de öyle düşünüyorum. Bu arada Clary ile eğitim nasıl geçti?"

"Eğlenceliydi, hızlı öğreniyor ve biz iyi anlaştık."

"Belli oluyor orası." Deyip güldüğümde o da gülmüştü.

"Bu arada Emma denen kız... çok iyi birisine benziyor."

"Öyledir." Dedim arkama yaslanarak. "Alec'le de iyi anlaştılar gibi ne dersin?"

"Aynen ben de onu düşünüyordum. İlk anda gelip Alec'le konuştu kız. Gerçi ben de kız olsam ve böyle bir yere gelsem ya ilk kendimle konuşurum ya da Alec'le. Ne yalan söyleyeyim bence buranın yakışıklılık düzeyini artırıyoruz."

"Daha çok ego düzeyini artırıyor gibisin ama sen bilirsin tabii."

"Şu an beni kırıyorsunuz efendim, asla egolu bir insan olmadım ben."

"Egolu bir insan değilsin, egonun ta kendisisin resmen."

"Bu arada şey... benim... şey... Clary ile eğitim dışında görüşmeme izin var mı?"

"Neden olmasın, ona düzgün davrandığın sürece."

"Tabii ki öyle davranacağım efendim, bu konuda hiç şüpheniz olmasın."

...

Ne bileyim bence biraz da Magnus kıskansın dedim...

This is my Kingdom (Malec)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin