"Clarissa sanırım ölüyorum." Dedim kendimi yatağa bırakarak. Daha ilk günden her yanıma ağrılar girmişti resmen.
"Clary bana masaj yap hadi, yoksa ağrıdan öleceğim."
Hızlıca yüz üstü yattığım zaman Clary gülerek yanıma gelmişti.
"Buna değecek efendim, askerler eminim size minnettardır."
"Öyleler mi emin olamıyorum. Hepsi benden daha beter durumdalardı. Bir ara bir tanesini yerde sürünürken gördüğüme yemin edebilirim."
Clary omuzlarıma yavaş yavaş masaj yaparken ben de gözlerimi kapatmıştım.
"İyiler miydi peki? Ya da hangisi daha iyiydi mesela diğerlerine göre?"
"Jace'i soruyorsan nefes nefese bile kalmadı. Benden söylemesi bu çocukla yatakta işin çok zor."
Clary öksürmeye başladığında gözlerimi açıp kızarmış yüzüne bakmaya başlamıştım. Onun bu hallerini nedensizce çok seviyordum.
"Utandırdım mı seni?"
"Be... ben... şey... masaja devam edeyim."
"Bu çocuktan cidden hoşlanıyor musun sen? Eğer öyleyse... bir şeyler yapabilirim."
"Ha... hayır hoşlanmıyorum."
"Clarissa..."
"Cidden hoşlanmıyorum. Ayrıca kendi dikine gitmeyi seven birisi ve böyle giderse kendisini size öldürtecek."
"Sadece hakkını savunuyordu."
Ben az önce Jace'i mi savundum? Kusacağım sanırım.
"Lütfen efendim, ben masaja devam edeyim."
"Sen her zaman at sürmeyi istiyordun ve ben sana tehlikeli diye engel olmuştum. Ama bence Jace sana öğretebilir."
"Efendim hayır."
"Hayır filan dinlemiyorum ben, yarın onunla konuşacağım ve sana at sürme eğitimi vermesini isteyeceğim. Konu tartışmaya kapalı!"
...
Yarın sabah erkenden kahvaltımı yaptıktan sonra Jace'in odasına doğru ilerlemeye başlamıştım. Oysaki ona antrenman sırasında da söyleyebilirdim, neden odasına gidiyorsam?
Kapının önüne geldiğim zaman içeriden bağırışma sesleri gelmeye başlamıştı. Her ne kadar yanlış olsa da sessiz olup onları dinlemeye başladım.
"Ben... dayanamıyorum Jace. Hadi önceden sadece haftada bir ya da iki kez görüyordum hem de az süre. Ama şimdi sabahtan akşama kadar gözümün önünde."
"Olan onca şeyden sonra hala daha onu düşünüyorsan pes diyorum sana."
Demek Jace'e anlattın, şaşırmadım.
"Düşünmüyorum ki ben onu, benim tüm beynim onla kaplanmış. Ben rutin olarak bazen ondan başka şeyler düşünüyorum ama beynim sadece ona odaklı benim."
"Seni öldürseydi de kurtulsaydın şu durumdan!"
"İstemedim mi sence öldürmesini? Hatta kendimi ne kadar hazırladım sen de biliyorsun. Artık şu konuda lütfen üstüme gelme Jace, dayanamıyor gibi hissediyorum."
"Üstüne gelmeyi ben istiyor muyum sence? Oğlum sen nefes bile almak istemiyorsun. Antrenmanlarda hayalet gibisin, kafanı veremiyorsun. Ok talimi yaparken gördüm seni, hedefi vurmayı geçtim hedef tahtasını bile vuramadın. Kör atsa senin yerine daha iyi atış yapardı."
"Bir dönem geçiriyorum, yakında atlatırım."
"Tahmini olarak ne kadar yakında atlatırsın mesela, 10 yıl sürer mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanficBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?