Sabah uyandığımda karşımda dikilen bir Alec görmeyi beklemiyordum. Cidden peşimi bırakmayacak...
"Yine neden buradasın?"
"Kralın emri, sizinle Westcorte köprüsüne gitmemiz gerekiyor. Selina'ya saldıran haydutlardan iz varmış."
"Sen ciddi misin?" Diyerek yatakta anında doğruldum. "Hemen gidelim o zaman, ben Selina'ya haber vereyim."
"Gerek yok, kralımız ona haber verecekmiş. Aşağıda atlar hazır bile, hemen gidersek yetişebiliriz."
"Tamam haklısın." Deyip dolaba yöneldim ve hızlıca tişörtümü çıkardım. O sıra Alec'in hala odada olmasından rahatsız olup tişörtü üstüme tuttum.
"Odadan çıkarsan giyineneceğim."
Alec bir şey demeden odadan çıkarken ben de rahat rahat giyinmiştim. Sonrasında odadan çıktım ve birlikte atların tutulduğu kısma geldik.
"Babam senden başkasını verememiş mi bana görev için?"
"Olay siz olunca bana çok güveniyor."
Bir şey demeden atıma yönelip ata bindiğimde Alec de beni takip edip atına binmişti.
"Ne yapalım, katlanacağız artık. Sonuçta Selina ile evlenmeme izin verdi ve bir hafta içinde evleniyoruz. O yüzden onu hayal kırıklığına uğratacak bir şey yapmamaya özen gösteriyorum."
"Evet..." dedi Alec atıyla yanımda ilerlerken. "Evleneceğinizi duydum."
"Üzgün gibisin." Dedim gülerek. "Seninle mi evlenmemi bekliyordun?"
"Konuşmadan ilerlesek." Deyip atı önden sürmeye başlamıştı.
"Hayal dünyan fazla genişmiş ama üzgünüm, hayal dünyasında yaşamıyoruz biz."
Alec atını yavaşlatıp ona yetişmemi sağlamıştı. Sonrasında dönüp bana baktı ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
"Sizi altıma aldığım zaman hayal dünyasında yaşıyor gibi bir haliniz vardı gerçi. Öyle çok kendinizden geçmiştiniz ki..."
"Küstah!" Diye bağırdım sinirle. "Benimle nasıl konuşman gerektiğine dikkat et. Karşında prensin var."
"Kabul edin prensim, bir aralar sizinle çok güzel zamanlar geçirdik."
Bu sefer atı önden süren kişi bendim.
"Şu görev bir an önce bitsin yoksa elimden bir kaza çıkacak."
...
Westcorte köprüsü yakınlarına gelmiş olsak da etrafta haydutlara dair tek bir iz bile yoktu.
Gece karanlık ve soğuk olduğundan yakınlarda bir mağara önüne atları bağlayıp mağaranın içine girmiştik.
Ben içeride beklerken Alec'se odun topluyordu.
"Sonunda gelebildin." Dedim üstüme sardığım örtüye iyice sarılarak.
"Bir çukura düştüm." Diyerek odunları yere bıraktı. Cidden üstü başı çamur içinde kalmıştı.
Yine de eğilip elindeki çakmak taşıyla ustalıkla odunları ateşe verdi.
"Üstümü değiştirsem iyi olacak."
Yanda duran çantasını aldıktan sonra tişörtünü çıkardı hızlıca.
"Hatırlıyor musun? İlk sevişmemiz de böyle bir mağarada olmuştu." Deyip elinde tişörtü tutarak bana baktı. Bense o esnada ateşin etkisi ile parlayan kaslarını inceliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanfictionBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?