Boğazım ağrıya diye hastaneye gittim pencilin filan vurdular o halde size bölüm yazdım ve bu hafta 4 sınavım var.... Kıymetimi bilin
Eve vardığımız zaman ben doğrudan odama çıkmıştım ama Alec de hızlıca peşimden geldi.
"Magnus bana böyle davranma lütfen." Deyip arkamdan hızlıca odaya girdi.
"Kalbim kırıldı."
"Özür dilerim." Deyip hızlıca yüzümü elleri arasına almıştı. "Bak ben... korkuyorum tamam mı? Seni mutlu edememekten, sana hak ettiğin şeyleri sunamamaktan korkuyorum. Bencil olamazdım Magnus. Prensliği bırakmanı isteyemezdim. Her ihtimali düşünmek istedim; pişman olacağını, babanın bizi bulacağını... hepsini düşündüm Magnus. Bu konuda bana kızamazsın. Sen düşünmez miydin bunları. Lütfen doğruyu söyle."
"Bak biliyorum, biliyorum senin bana olan sevgin benim sana olan sevgimden daha fazla. Bunu biliyorum tamam mı? Yani... senin sahip olduğun sevgi belki de dünya üstündeki herkesin sevgisinden bile fazladır. Ama ben de seviyorum Alec, yani belki senin kadar değil ama seviyorum. Çok fazla seviyorum hem de. Ama böyle olunca sanki... yani lanete karşı koyamadım ve sen olsan senin karşı koyabileceğini biliyorum. Bu çok canımı yakıyor. Sen bile bana inanmıyorsun Alec, ben başka ne yapabilirim bilmiyorum."
"Sen bunları mı düşünüp duruyorsun?"
"Sen düşünmüyor musun yani? Mesela o lanet beni etkilediği zaman ben olsam karşı koyardım diye düşünmedin mi hiç?"
"Düşündüm ama o an mantıklı kararlar verebilecek bir durumda değildim Magnus. O an her şeye sinirliydim, neden böyle bir şeyle sınandığımı sorgulayıp duruyordum. O sinirle sana yumruk attım ben, yaptığım şeylerin mantık dışı olduğunu buradan anla. Ayrıca neden sevgimizi kıyaslıyorsun ki? Eşit ya da değil, bunun ne önemi var?"
"Çok önemi var!" Dedim sinirle ondan uzaklaşarak.
"Magnus lütfen... lütfen kavga etmeyelim. Bak buraya dinlenmeye ve yaşadığımız şeyleri atlatmaya geldik. Bu şekilde yaparak hiçbir yere varamayız."
"Sen niye bu kadar sakinsin ya!" Dedim tekrar ona dönerek. "Desene evet Magnus sen beni yeterince sevmiyorsun. Ben seni her şeyden çok seviyorum ama karşılığını alamıyorum. Suçlasana beni. Neden bu kadar iyi olmak zorundasın? Neden sürekli sakin kalan taraf olmak zorundasın."
Havada sinirle salladığım kollarımı tutup sakince beni kendine çekti.
"Sakinleş hadi biraz."
Kollarımı çekmeye çalıştım ama beni bırakmadı. Sonrasında yavaşça beni kendine çekip kolları arasına aldı.
"Niye bu kadar iyisin?" Dedim başımı omzuna yaslayarak. "Bu kadar mükemmel olmasan belki kendimi daha az suçlu hissederdim ama olmuyor işte."
"Geride kaldı Magnus, düşünmeyi bırak artık."
"Mümkün gelmiyor Alec, mümkün gelmiyor. Düşünmemek..."
"Beni delirtmek istiyorsun sen sanırım." Deyip beni kendinden uzaklaştırdı. "Bak, hadi gel biraz uzanalım tamam mı? Sarılıp birbirimize destek olalım. Sen... ben seni böyle görmeyi istemiyorum."
Başımı tamam dercesine salladığım zaman beni yatağa doğru çekmişti.
"Bana çok kızgın değilsin dimi?" Dedim onun omzuna yatarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanfictionBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?