Babam sabahın erken saatinde beni çağırıp prensesleri sarayın bahçesinde gezdirmemi söylemişti.
"Neden bunu yapmak zorundayım?"
"Ben sana Alec ile dans etmen için izin vermiştim öyle değil mi?"
"Tamam anladım... birazdan birisiyle gezerim." Durup onu süzdüm. "Sana iyi koz verdim değil mi?"
"Bayağı iyi koz verdin ama sadece burada kullanacağım. Çünkü zamanla etkisini kaybeder gibime geliyor. Şimdi git bahçede gez birisiyle. İstersen gece içlerinden birisini yatağına çağır. Ne bileyim, belki yataktaki performansını merak ediyorsundur. Belki seni tatmin etmez diye korkuyorsundur."
"Öyle bir şey yapmayacağım baba." Deyip kapıya yönelmiştim. "Sen annemle öyle mi yaptın?"
"Hayır ama... biz evlenmeden birlikte olmuştuk. İkimiz de istemiştik bunu."
"Ama evleneceğiniz kesindi öyle değil mi?"
"Evet kesindi." Dedi yüzüne çöken hüznü dağıtmak için başka yönlere bakarak. "Annen hakkında konuşmak istemiyorum."
"Neden? Normalde konuşmayı severdin."
Sustu, bir şey demeden öylece yüzüme baktı.
"Vicdan mı yapıyorsun? Annem burada olsa bana davranışın için sana kızardı çünkü ve sen..."
"Çık artık odadan."
"Keşke annem yaşasaydı..."
Babam yine tepki vermeyince hızlıca odadan çıktım. Gözlerim dolmuştu ama bir şey yapmadım.
Ani bir kararla tekrar odaya döndüm.
"Sen... sen aşık olduğun kadınla evlenmişsin. Bunun nasıl bir şey olduğunu bildiğin halde bana yaptığın bu şey haksızlık."
"Evet sevdiğim kadınla evlenmek çok güzel bir duyguydu ama onu kaybetmek de dünya üstündeki en kötü histi. Alec'i bir gün kaybedeceksin oğlum, benim yaşadığım acıyı yaşamak istemezsin."
"Bu bir tehdit mi? Eninde sonunda Alec'i senden alacağım buna hazır ol mu demek istiyorsun?"
"Nasıl algılamak istersen öyle algıla. Beni de annenden vurmaya çalışma bir daha yoksa kötü yüzümle karşılaşırsın oğlum."
"Bu iyi yüzün müydü yani?" Dedim alayla. "Kötü yüzünü de görmek istiyorum bir gün."
"Clary ile olan dostluğunu yanlış anladığım zaman neler yaptım sen de biliyorsun. Kötü yüzüm oydu benim."
"Alec'i de haremine almayı mi teklif edeceksin?" Dişlerim arasından konuşuyordum artık.
"Daha fazla saçmaladan defol şu odadan ve prenseslerden birisiyle dolaş. Adam olmayacaksın sen belli oldu."
Ve onu yine kızdırdım.
...
Camille denen kızla kahvaltı sonrasında dolaşmaya başlamıştık. Ama lanet olasıca kız bir saniye bile susmuyordu.
"İşte böyle efendim, siz de kendinizden bahsedin biraz."
"Prensim." Dedim alay eder bir ses tonuyla konuşarak. "Başka bir işlevim de yok."
"Çok şakacısınız efendim. Buraya gelmeden önce hakkınızda bayağı bir araştırma yaptım. Çok iyi at sürermişsiniz, kılıç kullanma konusunda da bayağı ustaymışsınız."
"Prens oldun mu bunlar sana doğduğun anda dayatılan şeyler." Deyip arkamdaki ağaca yaslandım, o da bana oldukça yaklaşıp dibimde durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
Hayran KurguBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?