Titremeye başladığım anda Alec kollarını bana sarmıştı.
"Üşüyorum."
"Tamam bekle burada."
Hızlıca yataktan kalkıp dolaptan kalın bir örtü çıkardı ve yanıma geldi.
"Şimdi üstünü örteceğim ve yanına geleceğim tamam mı?"
Başımı olumlu anlamda sallayıp üstümü örtmesini bekledim. Örtü buz kesmeme neden olduğunda kapı tıklatıldı.
Alec hızlıca kapıya yöneldiğinde Clary elinde bir tepsi ile odaya girmişti.
"Rahatlaması için birkaç çay hazırladık, ikiniz yalnız olursunuz diye de ben getirdim."
"İyi yapmışsın, sehpaya koy. Ben Magnus'a içiririm."
Clary tepsiyi sehpaya koyup odadan çıkarken Alec kapıyı kilitlemişti. Sanırım birisi aniden girmesin diye yapmıştı bunu.
Gerçi kimse prensin odasına kapıyı çalmadan girmezdi, babam hariç.
"Şimdi çaylarını içeceksin." Diyerek yanıma hızlıca geldi ve eline yanda duran bir bardağı alıp yatakta yanıma uzandı.
Bedenimi biraz kaldırıp beni omzuna yasladı ve diğer elindeki bardağı dudaklarıma doğru getirdi.
Çaydan bir yudum almaya çalıştığım anda geriye çekildim.
"Sıcak..."
Dudaklarım yanmıştı resmen. Acıyla gözlerimi kıstığımda Alec bardağı yana bıraktı ve bana yaklaştı.
Büyük ihtimalle dudağım kızarmıştı.
"Şhh tamam, sorun yok."
Alt dudağımı parmağı ile açtırıp dudağıma nefesini üflemeye başladığında ölüyormuş gibi hissetmiştim. Dudaklarımın biraz uzağında duran dudakları ve yüzüme çarpan nefesi bedenimi kaskatı kesmişti.
"Geçti mi?" Dediğinde geçmiş olmasına rağmen devam etmesi için başımı olumsuz anlamda salladım. Tekrar yaklaşıp dudaklarıma sakince üflerken uzanıp dudaklarına bir öpücük bırakmıştım.
Alec birkaç saniye sonra geri çekilip "Belli ki geçmiş." Diyerek bardağı tekrar eline aldı. Bu sefer yanda duran kaşığı da almıştı.
Beni hafifçe yatağın sırt kısmına yasladıktan sonra kaşığı bardağa daldırdı ve üfleyerek çayı soğutup kaşığı dudaklarıma doğru tuttu.
Dudaklarımı zorla aralayıp kaşığı ağzımın içine kabul ettim.
Ilık çay boğazımdan aşağıya akarken Alec çoktan ikinci kaşığı ağzıma tutmaya başlamıştı.
Çayın yarısını bana bu şekilde içirip geri kalan yarısının içilebilecek sıcaklığa geldiğine emin olduktan sonra bardağı dudaklarıma doğru tutmaya başladı.
İçerken birkaç damla boynuma dökülmüştü ama umursamayacak kadar kötü durumdaydım.
Fakat Alec de fark etmişti. Eline yanda duran bezi aldığında onu, elini tutarak engelledim. Sonrasında istekle ona bakmaya başladım.
Yine ne istediğimi anlamıştı. Bezi yana bırakıp bana yaklaştı ve tişörtümü biraz sıyırıp boynumdan aşağıya süzülmekte olan damlayı diliyle ıslak bir yol izleyerek temizledi.
Gözlerimi kapayıp anın tadını çıkarmaya çalışırken Alec yanağıma kadar çıkmıştı.
Sonra tekrar boynuma indi ve bu sefer küçük öpücükler bırakarak ilerlemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
Fiksi PenggemarBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?