Sabah kapımın tıklatılması ile zor da olsa gözlerimi açmıştım. Yanımdaki kızın hala yanımda olduğunu görünce üstüme biraz daha örtüyü çektim ve uyumaya devam etmek için yana döndüm.
Ama kapım ikinci kez tıklatıldı.
"Lanet olsun!" Diyerek yatakta doğruldum. Clary kapıyı çalmayacağına göre başka birisi gelmişti. "İçeriye gel seni lanet olası." Diye söylenirken kapı açıldı ve içeriye Alexander giriş yaptı. Harika bir an!
"Senden kurtuluş yok mu?" Dediğimde onun gözü yanımda uzanan kıza kaymıştı. Sonra tekrar bana döndü ve aniden bağırırcasına konuşmaya başladı.
"Efendim beni babanız yolladı ve..." yanımdaki kız sesin etkisiyle sıçrayarak uyanırken Alec'in bunu bilerek yaptığını fark edip istemsizce gülmüştüm. Ama anında yüzümü ciddi haline geri döndürdüm.
"Tamam sen odana git hadi." Dedim kıza bir işaret yaparak. Kız Alec'ten rahatsız olmuş olacak ki üstüne örtüyü tutup ayaklandı ve odadaki kıyafetlerini toplamaya başladı.
Örtüyü aldığı için çırılçıplak kalan bedenimden rahatsız oldum ve yandaki yastığı kasıklarıma yerleştirdim. Normalde rahatsızlık duymazdım ama Alec'in bana kayan saniyelik birkaç bakışı rahatsız etmişti. Sonrasında kız yan taraftaki kabin gibi yerde giyinip odadan çıktı. Alec de onun ardından kapıyı kapatıp odaya tamamen giriş yaptı.
"Evet ne diyordun?"
"Sizi bu şekilde görmek gülme isteğimi arttırıyor." Deyip sırıttığında sinirlenmiştim.
"Komik olan ne asker?"
"Sadece... yastıkla karşımda duruyorsunuz... ve bu komik."
Sinirle yastığı yana fırlatıp ayaklandım ve yanda duran dolabıma yöneldim.
"Neden geldiğini söyleyecek misin?"
"Şey... evet... nerede kalmıştım?"
"Seni babamın yolladığını söylemiştin en son."
"Heh evet. Babanız bugünkü antrenmanı kendisi denetleyecekmiş, size ihtiyacı olmadığını söyledi."
"Sonunda güzel bir haber." Deyip altıma pantolonumu geçirdim ve önden iplerini bağladım. Üstüme bir şey alma gereği duymadan yatağıma yöneldim ve kendimi yatağa bıraktım. "Ayrıca sen niye hala buradasın?"
"Çakılı kaldım."
"Çakılı mı kaldın?" Neden?" Başımı kaldırıp ona baktığımda gözlerini benden kaçırdı.
"Oluyor bazen. İzninizle ben gitsem iyi olacak efendim. Babanız kahvaltı sonrası denetime başlayacağını söyledi de."
"Tamamdır gidebilirsin. Ohh ben de Clary ile piknik yaparım bu sayede."
Alec odadan çıkacağı zaman göz ucuyla bana baktı.
"Clary? Clary kim?"
"Sence seni alakadar eder mi asker? Çık artık şu odadan, sınırımı zorluyorsun."
"Haklısınız efendim, beni alakadar etmez. Size iyi piknikler."
Alec sonunda odadan çıktığında rahat bir nefes alabilmiştim.
"Deli midir nedir? Sinirimi bozdu yine sabah sabah."
Ben tam söylenirken kapım tekrar açıldı ve sinirle bağırdım.
"Yine niye geldin sen?!" Dememle Clary ile göz göze gelmiştik.
"Ben... bir şey mi yaptım efendim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanfictionBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?