Mektubu birkaç kez okuduktan sonra öylece kalakalmıştım.
Birkaç cümleyi özellikle defalarca kez okudum ama beynim adeta donmuştu.
"Efendim iyi misiniz?"
"Alec'le konuşmam lazım."
Mektubu cebime koyup kapıya yöneldiğim zaman Clary önüme geçip beni durdurdu.
"Efendim bunu yapmanız çok tehlikeli olabilir, lütfen durun. Ne söyleyecekseniz ben iletirim ona."
"Yüz yüze konuşmam lazım şu an."
"Mektupta kötü bir şey mi yazıyor?"
"Evet, ne kadar pislik bir herif olduğum yazıyor." Deyip elimi saçıma geçirdim ve derin bir nefes alıp verdim.
"Ne? Alec... Alec size öyle şeyler söylemez. Çiçeği gördüğü zaman bile yüzünde gülümseme oluşmuştu."
"Çiçeği görünce gülümsedi mi?" Birden kafamda oluşan görüntü ile mutlu olmuştum ama mektuba yazdığı şeyleri düşününce tekrar üzülmeye başladım.
"Okumama izin verir misiniz?"
Mektubu cebimden çıkarıp Clary'e uzattım. Hızlıca mektubu okurken yüz şeklinden duygularını anlamak mümkündü.
"Şey... aslında... yani öyle kötü şeyler yazmamış."
"Sadece gerçekleri yazmış değil mi?"
Yatağıma yaklaşıp öylece yatağa çöktüm.
"Belki biraz abartarak yazmıştır."
"Benim Jace'e kızmam yersiz, kızmam gereken kişi kendimim."
"Sanırım sizin cidden Alec'le baş başa kalmanız lazım acilen. Gece... gece odasına gitseniz nasıl olur? Ben size yardım ederim gitmenizde."
Yokluğum anlaşılırsa...
"Gidersem ve fark edilirse iyi olmaz ama."
"Evet biliyorum ama konuşmakta ısrarcı olursanız bir çözüm bulmaya çalışalım."
Hala yatakta oturmaya devam ediyordum.
"Ben gece herkes uyuduktan sonra gideceğim Clary, ne seni karıştırırım olaya ne de bir başkasını."
"Emin misiniz?"
"Evet... sadece sen, bu odada kalsan ve kapıyı kilitleyip içeride beni beklesen nasıl olur? Eğer ben çıktıktan sonra kontrole birisi gelirse haberim olur."
"Beklerim efendim, benim için problem olmaz."
"Teşekkür ederim. İyi ki varsın."
...
Gece saat 3'e yaklaşıyordu ve Clary bir saate yakın bir zamandır uyuyordu.
Onu yavaşça uyandırıp ben çıktıktan sonra kapıyı kilitlemesini söyledikten sonra odadan sakince çıktım.
Her zamanki gibi uyuyan kapı görevlime bakıp saray koridorlarında yürümeye başlamıştım.
En az askerin olduğu yollardan dikkatle geçerken bir yandan da etrafı kolaçan ediyordum.
Kendimi zar zor dışarıya attığımda rahat bir nefes alabilmiştim.
Hemen sonra askerlerin kaldığı alana ilerledim ve çok geçmeden Aleclerin odasının önündeydim.
Kapı kilitliydi ama hızlıca büyümle kilidi açmıştım. İçeriye girdikten sonra kapıyı kapatıp kilitledim.
Jace de Alec de yataklarında uyuyorlardı. Etrafa şöyle bir göz attığımda küçük bir bardağın içinde duran çiçeği fark etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanficBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?