Ev küçük olduğu için gece kim nerede kalacak sorunu ortaya çıkmıştı
Robert bana kendi odalarını bile vermeyi teklif etti. Hala daha benim özel birisi olduğumu düşünmesi canımı sıkıyor.
"Bakın cidden sorun değil, Alec'in eski yatağında uyurum ben."
"Onlar fazla rahatsız, uyuyamazsın sen onlarda." Dedi Alec dudak büzerek. Sanki bundan utanmış gibiydi.
"Şey yapabiliriz, çadırda kullandığımız yer yataklarını filan alıp yere serebiliriz. Onlar daha rahat oluyor." Diye bir öneride bulundu Jace. Alec onu onaylayan bir şeyler söylemiş olsa da ben sinirlenmeye başlamıştım.
"Alec cidden gerek yok diyorum. Odanı göster bana ve uyuyalım tamam mı?"
Herkes birkaç saniye bize bakmıştı.
"Benim odam Jace ile aynı."
"Ben başka yerde kalırım." Dedi Jace.
"Kimseyi odasından etmeyeceğim, Jace sen de yatağında yatabilirsin. Rahatımı niye bu kadar dert ediyorsunuz anlamadım."
Sonunda hepsi pes ettiklerinde odalara dağılma zamanı gelmişti.
Max ve Izzy aynı odada kalıyorlardı. Yatakları birleştirip ikisi yan yana yatacak ve Clary de onların yanında uyuyacaktı.
Kıyamam, Jace ile uyumaktan çekinmiş olmalı. Gerçi ona kızamıyorum, kimse benim gibi patavatsız değil.
Biz de en sonunda Aleclerin odasına geçebilmiştik.
Oda... salondan bile küçüktü. Yani sadece iki yatak ve bir de dolap vardı.
Hatta onların saraydaki odasından bile küçüktü.
Yatak dediğim de pek yatağa benzeyen bir şey değildi. Yere serilmiş bir battaniye gibiydi.
Jace hızlıca yatağına yönelirken Alec odayı izlediğimi fark edip yanımda durmuştu.
"O kadar mı kötü görünüyor?"
"Hayır... ben sadece..."
"Yalan söylemene gerek yok Magnus, durumun farkındayım. Ama bu zamanda 4 çocuk büyütmek ne kadar zor bilemezsin. Bunları bulduğumuza şükrediyoruz."
"Bir ara hatırlat da ailenin daha iyi bir eve çıkmasını ve daha iyi şartlara sahip olmasını sağlayayım."
"Buna gerek yok." Dediğinde ona ters bir bakış attım.
"Fikrini sordum mu Alec?"
Başını hayır dercesine salladığında "O zaman fikrini söyleme." Diye çıkışmıştım. Eğer ona söz hakkı doğarsa beni ikna etmeye çalışacaktı ve bunu yapmasını istemiyordum.
Üzülmüş olduğunu görebiliyordum, ona emir vererek konuşmamdan nefret ediyordu biliyorum ama bazı zamanlar beni buna mecbur ediyor.
"Artık yatalım mi? Hm?" Ona dönüp ellerimle tişörtünü tuttum. "Uykum geldi benim."
"Uyuyalım ama eğer uyuyamazsan söyle, başka şeyler düşünürüz."
"Lütfen bu başka şeyler seks içermesin." Diye çaresiz bir ses geldi yan taraftan.
"Jace sen yine bizi mi dinliyorsun?"
"Üzgünüm ama fısıltı ile konuşsanız dahi oda küçük olduğu için duyuyorum."
"Senin yanında sevişecek halimiz yok, en kötü ihtimalle seni odadan kovarız."
"Çok sağ olun majesteleri, ne kadar merhametlisiniz." Dedi Jace imalı bir şekilde konuşarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my Kingdom (Malec)
FanfictionBabası tarafından bir prenses ile evlenmesi istenen bir prens; Magnus. Ve imkansız olduğunu bildiği halde bir prense aşık olan bir şövalye; Alec. Peki işler daha ne kadar çığırından çıkabilirdi ki?