Eylül hiç beklemediği bir anda gelen telefonla şaşkınlığını gizleyememişti...
Eylül : bir dakika.. siz ciddi misiniz? Mülakatsız direkt işe mi alındım yani?
Adam : siz de kabul ederseniz evet, CV'niz oldukça dolu görünüyor, sizinle çalışmayı istiyoruz. Maaş biraz düşük, başlangıç olarak dört bin tl olarak düşünüyoruz eğer kabul ederseniz, ama ikramiyeler de olacak ve zamanla anlaşırsak maaşta arttırıma gidebiliriz.
Eylül : bu harika... kabul ediyorum.
Adam : harika... çok sevindim. Peki buraya, yani İstanbul'a ne zaman gelebilirsiniz?
Eylül : İstanbul mu?
İstanbul... yıllar önce orayı bırakıp buralara gelmemişler miydi? Artık orayla bir bağı kalmaması lazım değil miydi? Tekrar nasıl giderdi?
Adam : evet... çekimler burada gerçekleşiyor. Dolayısıyla İstanbul'a taşınmanız gerekiyor...
Eylül : o zaman kusura bakmayın, ben Antalya'da bir iş arıyordum. Geçim sıkıntısı çekiyorum ve İstanbul'da kiralar ateş pahası. Maaşımın yarısını kiraya vereceksem taşınmamın, ailemden ayrı kalmamın bir anlamı kalmıyor...
Eylül çok ümitlenmişti, sonunda bir işi olacak diye havalara uçmuştu ama umutları bir anda balon olmuş sönmüştü...
Adam : burada sizin gibi ailesinden uzakta olan muhabir, spiker ve rejiden bir sürü arkadaşlar var, birçoğu da aynı meslekten ev arkadaşı arıyor. Birkaçıyla sizi görüştürebilirim, böylelikle kirayı çok ucuza getirebilirsiniz. Eğer yine olmazsa o zaman düşünür, öyle reddedersiniz teklifimizi. Yalnız teklifimiz bir hafta geçerli, o yüzden elinizi çabuk tutsanız iyi edersiniz... bir elemana acilen ihtiyacımız var...
Eylül teşekkür edip telefonu kapadı. Millet ne olursa olsun diye önüne gelen her teklifi kabul ederken o böyle bir teklifi elinin tersiyle itecek miydi? Ne olurdu düzenli saatleri olmasaydı? Ne olurdu bir süre ailesinden ayrı olsaydı? Garsonluk yapmaktan, Güneyle karısının rahatını bozmaktan kötü müydü bu iş teklifi? Kirayı da ucuza getirirse değerlendirmeyecek miydi? Sırf İstanbul diye gitmeyecek miydi?
İstanbul'a eninde sonunda gitmeyecek miydi? Verdiği söz yüzünden eninde sonunda oraya gitmeyecek miydi zaten? Saçmaydı, belki Serkan unutmuştu bile çoktan, ama o sözünü tutmayacak mıydı? Serkan'ın ona ne yazdığını merak etmiyor muydu?
Eylül telefonda aynı firmada çalışan Berna adlı bir kızla iletişime geçmişti. Kendisi,Ceren ve Sena bir evde kalıyorlardı ve bir ev arkadaşı arıyorlardı. Eylül'ün payına düşen kira ve faturalar yaklaşık 600 lira olacaktı ki Eylül bunu iyi bulmuştu çünkü bu haliyle bile şu anki haline göre çok daha fazla para arttırabiliyordu,
Kasım 2019
Eylül, bir hafta dolmadan işi kabul etti, vakit İstanbul'a taşınma vaktiydi. Otogarda abisiyle sıkı sıkı sarılıp vedalaşmıştı Eylül...Güney : emin misin Eylül? Yapabilecek misin orada tek başına?
Eylül : çok para arttıracağım abi, şuan çok ihtiyacımız var biliyorsun... bir süre böyle idare edelim, sonra bakarız. Yapamazsam gelirim zaten, kapın bana açık değil mi?
Güney : o da laf mı Eylül, kapım sana her zaman açık, biliyorsun. Canın mı sıkıldı, orada tek başına yapamadın mı, atla gel... abinim ben senin...
Eylül : annemlere iyi bak abi...
Güney : gözün arkada kalmasın... Berke iti nerde? Gelmeyecek mi?
Eylül : ayrıldı benden... neymiş onu dinlememişim İstanbul'daki işi kabul ederken. Ona sormamışım... o kim ki? Annem mi babam mı abim mi? Neden sorayım ki ona?
Güney : aferin... bir erkeğin kölesi olacak değilsin, iyi yapmışsın sormayarak. Seviyorsa sana saygı duymak zorunda. Sen de oraya eğlenmeye gitmiyorsun ki iş için gidiyorsun.
Eylül : aynen öyle. Ama anlamıyor... sanki keyfe gidiyormuşum gibi davranıyor. İşi bulan o olsa gideceği gün otogardan arardı beni... ben en azından anında bilgilendirdim onu. Ama ona soracak değilim...
Güney : iyi düşünmüşsün aferin... böyle yetiştiğin için gurur duyuyorum seninle. Bir erkeğin peşinden ağlayıp gözyaşı döken bir kız olmadın hiç sen...
Eylül gülümsedi... bir bilsen dedi içinden. Serkan için ağladığı günlerden herkes bihaberdi. Eylül sadece duygularını saklamayı çok iyi bilen bir kızdı...
Eylül : seni seviyorum abi..
Güney : ben de seni seviyorum birtanem... saat kaç olursa olsun beni istediğin zaman istediğin kadar arayabilirsin...
Eylül abisine yeniden sarılıp otobüse bindi. Yeni bir macera onu bekliyordu...
....
Serkan ise o gün yataktan çıkamamıştı. İşte şimdi ayvayı yiyoruz dedi kendi kendine... şimdiden böyle olacaksa önündeki beş-altı ay nasıl geçecekti? Ona biçilen ömür 2020 haziranına kadar mıydı yani? Temmuza kadar dayanamaz mıydı? Eylül ile görüşeceği, buluşacağı gün bu kadar yakınken, on sene bile bitmişken bir ay kala mı pes edecekti?
Telefonu çalınca Serkan hemen açtı. Bugün spor yok dedi kendi kendine... bugün dinlenecek gücünü toplayacak, yarın iki günlük antreman yapacaktı...
Serkan : efendim?
Adam : aynı istediğiniz gibi Eylül hanıma söylediğiniz ücretle teklif sunuldu, o da işi kabul etti ve bugün itibariyle İstanbul'a taşınıyor. Ee, o halde röportajı ne zaman yapıyoruz?