Eylül sabaha bir sürü mesaj ve takip isteği ile uyanmıştı. Telefonu bildirim doluydu. Neden böyle bir şey olmuştu ki? Hemen instagrama baktı. Dün Serkan'a olan engelini kaldırdıktan sonra profilini gizlemişti. Şimdi ise yüzlerce takipçi isteği vardı. Nasıl olmuştu bu?
Eda'nın onu aradığını gördüğünde hemen geri döndü...
Eda : oha kızım! Nasıl oldu bu?
Eylül: anlamadım?
Eda : artık koca bir fan kitlesinin iki numaralı düşmanısın sen!
Eylül : yeni uyandım ve gerçekten söylediğin hiçbir şeyi anlamıyorum, açık konuşur musun Edacım?
Eda : Eylül, Serkan Özgün'ün yeni paylaştığı fotoğrafta sen de varsın. Üstelik seni de etiketlemiş. Altına yazdığı da...
Eylül : ne?! Bir dakika ne yazmış?
Eda : "Gelecek röportaj için ufak bir sürpriz. Çocukluk arkadaşımla on yıl sonra yeniden yan yana... "
Eylül'ün gözleri büyüdü. Bu gerçekten oluyor muydu?
Eylül : ondan mı yüzlerce takipçi isteği gelmiş?
Eda : ay oha! Yine açsana profilini! Ünlü oldun kızım!
Eylül : iyi ki kapatmışım. Tanımadığım onca insan...
Eda : ay sen de... koskoca Serkan Özgün seninle olan bir fotoğrafını paylaşmış, azıcık şımarsana...
Eylül : ben istemedim paylaşmasını... dur ben de bakayım şu fotoğrafa...
Eylül Serkan'ın profiline girdiğinde yukarıda beliren ufak kutucuğu görünce şaşkınlığını gizleyemedi..
Eylül : e yok artık!
Eda : güzel değil mi? Çok güzelsin...
Eylül : dur onu demiyorum... bana takip isteği göndermiş...
Eda : çüş! Kabul et kabul et! Kızım takip ettiği sayılı profil var zaten, onların çoğu da takım arkadaşı ve ünlü yabancı basketbolcular. Kabul et hadi...
Eylül : bilmiyorum...
Eda : Eylül saçmalama! Neyi bilmiyorsun? Bak senin sayfanın şifresini biliyorum. Şimdi girer kabul ederim. Hatta mesaj bile atarım. Yapmamı istemiyorsan kabul et şu istediği
Eylül kabul et butonuna basıp gelen diğer tüm istekleri reddetmişti...
Eylül : ettim, oldu mu?
Eda : oldu...
Eylül : ne olacak şimdi?
Eda : orasını sen bileceksin Eylülcüm. Tadını çıkar, arkadaşına kavuştun işte...
Eylül : dalga geçme Eda.
Eylül kısa bir konuşmanın ardından telefonu kapadı. Olanlara şaşkınlığını gizleyemiyordu. Serkan birden tüm fotoğraflarını beğenmişti. Eylül gülümsedi ama halen uyku mahmurluğundan çıkamamıştı. Hepsi bir rüya olabilir miydi? Dünün etkisinde kalıp rüya görmesi çok olasıydı...
Eylül yine de tüm gün boyunca Serkan'ın son paylaştığı fotoğrafa bakıp gülümsemesine engel olamıyordu bir türlü. Hala aşıksın dedi kendi kendine... kendini ondan ne kadar uzak tutmaya çalışsan da, ne kadar dengin olarak görmesen de hala ona aşıksın, hatta belki eskisinden bile çok..
Çünkü eski Eylül hala bir çocuktu, aklı da kalbi de böylesine büyük bir aşkı taşıyabilecek kadar güçlü ve büyük değildi. Onun o zamanlar aşk olarak sandığı şey bu değildi, aşk o zamanlar bir oyun gibiydi onun için. El ele tutuşacaklar sevgili olacaklar kadar basit bir şeydi. Ama bu aşk falan değildi... aşk buydu, sevgi buydu işte... bugün hissettikleri tam olarak buydu. Tüm benliğiyle hissediyordu, biliyordu...
Ama ondan uzak durması gerektiğini de biliyordu. Eylül yerini biliyordu, Serkan'ın onu o gözle görmediğinin de, dengi olmadığının da gayet farkındaydı. Eylül o küçük nazlı kız çocuğu değildi... Eylül büyümüştü. Defalarca aşık olmayı, sevmeyi denemiş başaramamıştı. Çünkü o kendini bildiğinden beri mahallenin yamuk potasına basket atmaya çalışan üstü başı toz toprak, terden sırılsıklam olmuş o oğlan çocuğuna aşıktı... o imkansız aşka çok küçük yaşta tutulmuştu...
Eylül, Berke ile de çok kısa bir şekilde konuşmuştu. Ayrılsalar bile kötü bir şekilde ayrılmamışlardı neticede, birbirlerini merak ediyorlardı...
Berke: şimdi İstanbul'a gitmekte bu kadar ısrar etmenin sebebini anlıyorum... kavuştun Serkan'ına
Eylül : saçmalama Berke. Öyle değil... ben onun evine gideceğimden habersizdim. Her şey bir anda oldu...
Berke : tabii... kesin öyledir.
Eylül : inanmıyor musun?
Berke : inansam bir şey değişecek mi? Hayransın ona, ama öyle böyle değil. Aşık mısın dedim kaç kez, hayır dedin ama bence durum öyle değil. O da kimseyle fotoğraf koymamasına rağmen bugün seninle olan resmini paylaşıyorsa demek ki o da sana boş değil.
Eylül : saçmalıyorsun... altta yazanı görmedin herhalde
Berke : gördüm Eylül gördüm... çocukluk arkadaşım ayağına avucuna alacak seni.
Eylül : bu saçma konuşmaya devam etmeyeceğim
Berke : saçma öyle mi? Gerçekler bunlar ama... bana hiçbir zaman aşık olmadığını biliyordum ama onca yıllık ilişkimizden sonra bu kadar çabuk ayrılmandan, bana sormadan böyle kaçar gibi İstanbul'a gitmenden anlamalıydım bir şeyler döndüğünü... sen resmen ona gittin Eylül... nasıldı bari, canlısını görmek hoşuna gitti mi?
Eylül düşündü bir süre... ne denirdi ki bunun üstüne?
Eylül: gitti... hem de çok...