62

237 18 25
                                    

Eylül yarım saattir uyanıktı ve Serkan'ın uyanmasını bekliyordu ama Serkan bir türlü uyanmak bilmemişti... Eylül iyice yanına sokularak burnunu burnuna sürttü ve fısıldadı...

Eylül : Serkan... Serkan, canım hadi, ben çok acıktım

Serkan gülümseyerek uyandı ve Eylül'ün burnuna bir öpücük bıraktı...

Serkan : günaydın bücürük... ne kadar güzel bir gün bu böyle...

Eylül : açım diyorum...

Serkan : duydum canım, duydum. Ben de açım ama yemeğe değil...

Serkan dudaklarını Eylül'ün boynuna değdirdiğinde Eylül gıdıklandığı için kahkahalarla gülmüştü...Gülerek Serkan'ı göğsünden ittirerek kendisinden uzaklaştırdı...

Eylül : ama benim karnım acıktı diyorum, hadi kalk artık kahvaltı edelim. İyiysen tabii, eğer kendini iyi hisset-...

Serkan hemen doğrulmuştu...

Serkan : iyiyim, çok iyiyim hem de... ama biliyor musun, bu balayı odalarının en güzel özelliği de eğer istersen kahvaltıyı odana kadar getirmeleri, böylece uğraşmamış oluyorsun

Eylül : ne o Serkancım? Yoksa çok mu kaldın bakayım balayı odalarında? Çok bilgili gibi konuştun

Serkan : hı hı çok kaldım, bilmiyor musun ben defalarca evlendim...

Eylül gülmüştü....

Eylül: o zaman şu süper lüks otelin bu süper lüks balayı odasının mükemmel özelliğini kullan da çağır getirsinler kahvaltıyı, çünkü ben aşırı acıktım...

Serkan gülüp telefonla oda servisini aramış, çok güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamalarını istemişti. Çok geçmeden de oda servisi gelmiş, onlar için eksiksiz bir sofra hazırlamıştı...

Serkan : al sana kahvaltı, çok açım dedin, bunların hepsi bitecek...

Eylül : sen de yiyeceksin

Serkan : tabii ki...

...
Mart 2020
Serkan harika bir balayı hazırlamıştı Eylül için. 3 hafta boyunca şehir şehir gezmişler, Eylül İtalya'nın her bir şehrine aşık olmuş bir şekilde dönmüştü İstanbul'a. Bu kadarını hayal bile edemezdi, mükemmel bir üç hafta yaşamıştı kocasının sayesinde...

Serkan ise bu dönemde telefonlarına, maillerine bakmadığı için kafası rahat ve aşırı mutlu bir şekilde dönmüştü evine. Bu tatil ve Eylül ile her şeyden uzak üç hafta geçirmek ona aşırı iyi gelmişti. Şikayetleri görmezden gelinebilecek kadar azalmıştı üstelik, belki de sadece üzerinde düşünmemek, kendini ana bırakmak gerek diye düşündü...

Eve geldikleri günün ertesi Serkan erkenden uyanmıştı, yanında hayal edemeyeceği kadar güzel bir şekilde uyuyan Eylül'ü izledi bir süre. Ama alarm çaldığında Eylül hemen uyandı...

Serkan : günaydın... saat daha sekiz buçuk?

Eylül : günaydın...evet alarm kurdum çünkü bugün erkenden çıkacağız

Serkan : öyle miydi? Nereye gidiyoruz peki?

Eylül : doktora. Senin için doktorundan randevu almıştım, bugün bir gidip evde tedaviyi konuşacağız. Tabii ben bu kadar uzun bir balayı tatili beklemiyordum, randevuyu iki kez erteletmek zorunda kaldım

Serkan : Eylül... buna gerek olduğunu sanmıyorum. Ne yaparsak yapalım değişen bir şey olmayacak zaten... son belli

Eylül'ün eli Serkan'ın sakalları üzerinde dolaşmaya başlamıştı...

Eylül : ama bir ay uzasa, bu bile kâr değil midir Serkan? Savaşacak bir şeyin yok mu gerçekten?

Serkan : var... sen varsın...

Eylül : o zaman gidiyoruz, itiraz istemiyorum

Serkan mecbur kabul etmişti, çünkü Eylül buna takmıştı bir kere ve Serkan'ın da tek istediği onu memnun etmekti...

Kahvaltılarını ederken Ayşen yanlarına geldi, elinde kocaman bir kavanoz vardı...

Ayşen : Eylül hanım, bunu anneniz göndermiş Antalya'dan. Telefonla da evi arayıp bunun Serkan bey için olduğunu söyledi, "şifa niyetine günde en az birer kaşık yesin" aynen böyle söyledi. Ama siz tatildeydiniz, veremedim...

Eylül : şey, teşekkürler...

Serkan : bu ne?

Eylül : annem bir şeyler hazırlamış senin için. Bana telefonda bahsediyordu, işte eskilerde nineleri falan öğretmiş onlara, hasta birileri olduğu zaman böyle karışımlar hazırlar yedirirlermiş. İyileştirdiğine inananırlarmış.

Serkan kavanozu eline alıp inceledi. Koyu kahverengi karışım hiç de iştah açıcı görünmüyordu...

Eylül : muhtemelen saçma sapan bir şey işte... annem öğrendiğinden beri çok üzgün, elinden bir şey gelmediğinden yakınıyordu.

Serkan : ama sonuçta beni düşünmüş, bunu benim için özel olarak hazırlamış. Kendi annem beni düşünmüyor... yiyeyim, belki işe yarar değil mi?

Eylül hafifçe gülümsedi... keşke bir yolu olsa dedi içinden, keşke bir yolu olsa...

....

Doktora gittiklerinde Eylül, Serkan'ın elini tuttu ve destek vermek istercesine sıktı...

Doktor : şimdi emarınıza bakacağım, sonra da size tedavi için birkaç seçenek sunacağım. Yalnız söylemem lazım, tedavi için geç kalındı, önceki söylediğim kadar bir verim alamayacağız...

Serkan : biliyorum

Doktor : Eğer durum son seferdekinden farksızsa ben kemoterapi öneriyorum. Evde alınması daha kolay ama medikal bir takip gerektirir

Eylül : iyi sanırım, değil mi Serkan?

Serkan : hı hı...

Doktor : ve sonuçlar çıkmış...

Evet en heyecanlı yerinde bırakmayı severim 🤪

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin