Cemre mi? Cemre de nerden çıkmıştı?! Serkan bir an düşündü, E demişti, Cemre'nin içinde iki tane E vardı ve defalarca haberleri çıkmıştı, Eylül tabii ki Cemre sanacaktı. Peki böyle sanması daha mı iyiydi?
Eylül onun hakkında daha fazla konuşmasın diye Serkan hemen konuyu kapattı... Cemre hakkında konuşmak istemiyordu. Nerden bulaşmıştı ki ona?
Serkan : kaytarmak yok, sıra bende...söyle bakalım doğruluk mu cesaret mi?
Eylül : cesaret dersem yine abimleri aramamı mı istersin?
Serkan : hayır...
Eylül : ama saçma bir şeyler de yememi isteme... fıstığa alerjim var biliyorsun...
Serkan : biliyorum bücürük merak etme, bir şey yemeni istemeyeceğim. Aklımda başka bir şey var...
Eylül : peki o zaman, cesaret...
Serkan : bir itirafta bulun. Hayatının sırrını benimle paylaş. Ama kimsenin bilmediği bir şey olsun. Basit bir şeyi kabul etmem, büyük bir sır olmalı...
Eylül : yok ki...
Serkan : sen pek açık kitap değilsin bücürük... illa ki vardır bir sırrın, onu paylaşmanı istiyorum...
Eylül : e anlattım ya az önce, yetmez mi?
Serkan : onu ailen biliyormuş, bilmediği bir şey söyleyeceksin...
Eylül : of! çok kötüsün...
Serkan güldü...
Serkan : hadi... hiçbir şekilde yargılamayacağım, dalga geçmeyeceğim, gülmeyeceğim ya da kızmayacağım. Şimdiden bana güvenebilirsin...
Eylül : peki... şey tamam. Üç yıl önce bir gün annemlere bir arkadaşımda kalacağımı söyleyip otogara gittim ve İstanbul'a gelip eski mahalleye geldim.
Serkan : neden ki?
Eylül : o kutuyu açmak için...
Serkan dondu... Eylül o kutuyu açmışsa... dehşete kapılmıştı. Onu açmış, yazdıklarını okumuş olamazdı! Olmamalıydı...
Serkan : ne?! Açtın mı peki?
Eylül : nerdeyse açıyordum. Ama vazgeçtim, yazanların pek de önemli olmadığına karar verdim.
Serkan rahatladı...
Eylül : Seni bekleyecektim. Senin geleceğini, böyle bir söz verdiğimizi hatırladığını bile düşünmüyordum ama yine de 13 Temmuz 2020'de orda olacaktım. Sen gelmezsen de tek başıma okuyacaktım.
Serkan : tabii ki hatırlıyorum...
Eylül: aslında bir anlamı kalmadı biliyor musun? Biz onu zaten yıllar sonra buluşalım diye yapmıştık, ama baksana yılbaşını bile beraber kutluyoruz, o kadar beklememize gerek var mı?
Serkan : var! Bekleyeceğiz...
Serkan, Eylül'ün onu henüz okumasına izin veremezdi.... Eylül'ün ne yazdığını deliler gibi merak etse de yapamazdı...
Eylül : belki de birileri çoktan almıştır bile. Belki de o kutu artık orada değildir...
Serkan : oradadır... oranın arsası bana ait, annem de zaten aynı evde kalıyor...
Eylül : senin arsan mı? Annenin yaşadığı evi mi satın aldın?
Serkan kafasını salladı...
Eylül : ama... yani annen seninle konuşmuyorsa senin aldığın evde kalmayı nasıl kabul etti?
Serkan : başkasının sanıyor, kirayı ona ödüyor.
Eylül : vay be.. her şeyi düşünmüşsün.
Serkan : o benim annem Eylül... kazandığım ilk parayla orayı aldım.
Eylül gülümsedi...
Eylül : sıra bende...
Serkan : yooo, daha bir itiraf yapmadın ki.
Eylül : az önce yaptım ya!
Serkan : o kutuyu açmış olsaydın o zaman itiraf olurdu. Hadi ama bücürük, bu kadar zor olmamalı..
Eylül : ben... ben...
Serkan : bekliyorum...
Eylül : bunu söylersem arkadaşlığımız bozulur, söylemek istemiyorum
Serkan : bozulmayacağına söz veriyorum Eylül. Ne söylersen söyle benim için değişen bir şey olmayacak...
Eylül : olacak işte biliyorum... tamam ben oynamıyorum oyun falan. Film izleyelim hadi. Bak bu güzelmiş, bunu izleyelim...
Eylül geçiştirmek için televizyondan rastgele bir film seçmişti, filmin ismine dahi bakmamıştı...Serkan ise Eylül'ün elinden kumandayı alıp ona yaklaştı. Kesin kendisiyle ilgili bir şey söyleyecekti, bu yüzden Eylül'ün bunu geçiştirmesine asla izin veremezdi...
Serkan : tamam bunu söyle, sonra izleyelim filmi.
Eylül : hayır, söyleyemem
Serkan : benimle alakalı bir şey belli ki... sana söyletmeden rahat edemem. Söyle ve kurtul. Söz veriyorum arkadaşlığımız bozulmayacak. Araya giren on yıl bile bozamadıysa söyleyeceğin hiçbir şey bunu bozamaz...
Eylül uzunca bir süre Serkan'a baktı. Söyleyemezdi... ona açılamazdı. Eğer yaparsa arkadaşlıkları asla eskisi gibi olamazdı... sonra içinden bir ses "zaten on sene arkadaşlık yapmıyordunuz bile" dedi içindeki ses. Üstelik o kutu açıldığında Serkan gerçeği öğrenmeyecek miydi zaten?
Serkan : ne söylersen söyle değişen bir şey olmayacak...
Eylül : ben sana aşığım!
Eylül birden söyleyivermişti...Serkan'ın tepkisini görememek için gözlerini kapadı...
Eylül : ben sana belki de on beş senedir aşığım... kendimi bildim bileli. Sen bana sürekli bücürük derken, herkese kız kardeşinmişim gibi davranırken, tek aşkım basket derken sana bunu hiçbir zaman söyleyemedim. Sen beni kardeşin gibi gördün ama ben sana fena şekilde aşıktım.
Eylül korkarak gözlerini açtı. Serkan tam karşısında ona şaşkınlıkla bakıyordu...zaten rezil olmuştu olacağı kadar, o yüzden devam etti...
Eylül : taşındık, geçer, seni görmeyince biter, başkasına aşık olurum sandım. Aradan seneler geçti bende değişen hiçbir şey olmadı... o zaman da aşıktım, hala da aşığım...