Eylül : gerek var mı gerçekten? Gitmeyelim..
Serkan : gideceğiz... hem de geçireceğimiz en güzel olacak onlar...
Eylül : ya ama madem bir plan yapıyorsun bu bir gün hatta saatler öncesinden söylenir mi?
Serkan : sürpriz sevgilim... hatta bak ne diyeceğim, sen yanına hiç kıyafet falan alma, bavulsuz gidelim, oradan alırız, en güzellerini alırız...
Eylül az önce ağlarken şimdi kahkahalar atıyordu...
Eylül : delisin biliyorsun değil mi? Bir de bana kızıyordun benim ayarlarımla oynuyorsun diye. Ben iki dakika önce ağlıyordum, şimdi kahkaha atıyorum
Serkan onu kendine çekmiş gülümsüyordu...
Serkan : zaten gülmen lazım...
Eylül de sarılmış, başını Serkan'ın omzuna bırakmıştı...
...
Eylül her karışını araştırdığı Venedik'e geldiklerinde ne yapması gerektiğini biliyordu. Önce otobüse binecekler, sonra biraz yürüyüp kanal üzerinde giden teknelere binip tüm kanalı dolaşacaklardı. Ancak Serkan onu otobüslere doğru çekmedi...
Eylül : yanlış gidiyorsun Serkan, ben biliyorum nasıl gideceğimizi, şurdan otobüse bineceğiz. Bak, otobüsler burada, orda ne var ki?
Serkan onu hız teknelerinin oraya doğru götürmüştü. Eylül bunların Venedik'teki en lüks ulaşım şekli olduğunu okuduğunu hatırladı. Serkan tabii ki bunu seçecekti...
Kısa bir yolculuktan sonra bu güzel adaya varmışlardı. Tekne otelin önünde durduğu için hemen otele gelip eşyalarını teslim ettikten sonra dışarı çıktılar. Eylül hayran hayran etrafına bakıp, Serkan'ın ona sabah hediye ettiği ve uçakta kurcalama şansı bulduğu son model kamerasıyla çevreyi kayda alırken Serkan ise sadece Eylül'ün mutluluğuna odaklanmıştı...
Serkan : eee, nasıl? Burası hayalindeki gibi miymiş? Ya da filmlerde gördüğün gibi mi?
Eylül : benziyor ama gerçek çok daha fazlası... burası gerçekten büyülü Serkan... şuraya bak. Öyle heyecanlıyım ki kalbim duracak sanki...
Serkan : durmasın, o kalp bana lazım...
Eylül kahkaha attı...
Eylül : hiç ilişki deneyimi olmayan, kızlardan uzak yaşayan bir adam için fazla romantik sözler bunlar
Serkan da gülmüştü...
Serkan : söyleyende değil, bunları söyletende marifet...
Eylül onu öperken Serkan, Eylül'ün elindeki kamerayı alarak kendilerine doğru çevirmişti. Bu kamerada en güzel anılarını bırakmak istiyordu Eylül'e...
Eylül her köşede fotoğraf çekilirken her karesine Serkan'ı da sokuyordu. Hiç unutmak istemiyormuşçasına Serkan'ı her açıdan çekmek istiyordu...
Bütün gün dolaşmışlar, yorulduklarında otellerine dönmüşlerdi.. Otel öyle ihtişamlıydı ki Eylül odanın aşırı lüks olduğundan şüphe dahi duymuyordu...
Eylül : vay be.... servetinin sonu yok değil mi?
Serkan : var tabii ki, hiçbir şey sonsuz değildir bücürük... ben sözleşmeli bir basketçiyim, maaşımı alıyorum, ayrıca tüm o çekimlerden, röportajlardan da para alıyorum. Doğru yatırımlar yaptım zamanında, hiç savurmadım, içkiye kumara kızlara yedirmedim. Bu yüzden param günden güne katlandı.
Eylül : bücürük... çocukken tamam, arkadaşken tamam, sevgiliyken de kabul dedim ama evlendik ve hâlâ mı Serkan?
Serkan güldü...
Serkan : hep... senin için çocukluğunu hatırlatan ve belki de dalga geçtiğimi düşündürten bir sözcük olabilir, ama bücürük benim için bambaşka bir anlam ifade ediyor...
Eylül : neymiş o?
Serkan : sen minik ve şirin bir kız çocuğuyken gözümün önünde beni parmağında oynatabilecek potansiyelde harika bir genç kıza dönüşmüştün. Cüsse olarak da yaş olarak da öyle miniktin ki, sana başka şekilde hitap edemezdim. Yıllar geçti, değişen bir şey yok, sen benim aklımı başımdan alan minik sevgilimsin... basket, maçlar ya da o şan şöhret... hiçbirini sana değişmem bücürüğüm...
Eylül : herkese böyle özel bir hitap nasip olmaz... herkes birbirine aşkım canım desin dursun, benimki gibi özel değil...
Serkan : çünkü sen özelsin...
Eylül gülümseyerek yatağa bıraktı kendini, yatağa vurarak Serkan'ı da yanına çağırmıştı. Serkan da yanına uzanmıştı ama Eylül'ün kafasında Serkan'ınkilerden daha farklı şeyler vardı...
Eylül : biz evlendik ve şimdi balayındayız...
Serkan : evet...
Eylül onu öpmeye başlarken Serkan onun niyetini anlamıştı, hemen doğruldu...
Serkan : yoo, hayır.
Eylül : Neden?
Serkan : Eylül, unutmaya çalıştığımız, hiç olmamış gibi davranmaya çalıştığımız ama ikimizin de aklından bir saniye olsun çıkmayan bir gerçek var. İki, bilemedin üç ay sonra her şey bitecek. Biraz geçicek belki ama eninde sonunda atlatıcaksın, sonra karşına biri çıkıcak, onu seviceksin, tamam belki beni sevdiğin kadar değil ama seveceksin ve onunla bir hayat kurmak isteyeceksin.
Eylül kafasını hızla iki yana sallıyor, gözyaşlarının bir bir gözlerinden düşmesine izin veriyordu...
Serkan : hiç kafanı sallama, olacak bunlar bücürük. O sana bücürük demeyecek ama sevecek biliyorum. Çünkü sen seni sevmeyen biriyle yapamazsın... ve o seni severken sen de onu seveceksin, bir ömür onunla yaşayacaksın, onunla yaşlanacaksın. İki üç ay evli kaldığın adamın iki dakikalık zevki için tüm hayatını geçireceğin insanla yaşaman gereken bir anı elinden alamam senin...