69

197 20 15
                                    

Mart 2020
Günler geçiyordu ve bunca zaman Serkan birkaç ufak şikayet dışında hiçbir şey yaşamamıştı. Eğer Eylül olmasaydı şimdiye hayatta olmayabilirdim diye geçirdi içinden...

Avrupa maçlarının hemen öncesinde Eylül, onun adını kullanmak istemeyen, tamamen kendi başvurusu üzerine çağırılan bir yapım şirketine mülakata gidecekti. Serkan her ne kadar buna sıkılsa da Eylül anca yaza başlayabileceğini söyleyeceğine söz vermişti. Ne olursa olsun aylarca yalnız kalmayacaktı, Serkan'ın peşinden gidecekti...

Eylül siyah kalem etek üstüne açık mavi bir gömlek giyerek kendine ciddi bir kombin yapmış, saçlarını hafif dalgalandırmış, yeterince belirgin bir makyaj yapmıştı... kahvaltı sofrasına inerken Serkan onu boydan boya süzmüş sonra da ıslık çalmıştı. Eylül'ün yanakları anında kıpkırmızı olmuştu...

Serkan : harika görünüyorsun

Eylül : teşekkür ederim ama aşırı gerginim

Serkan : işi alacağından eminim. İşe yaramazsa adımı kullan, "siz benim kiminle evli olduğumu biliyor musunuz?" dersin, hemen alınırsın...

Eylül kahkaha attı...

Eylül : sağol ama kendi adımla alınmamaya razıyım...

Serkan teslim olmuş gibi iki elini de havaya kaldırıp sırıtmıştı...

Eylül : bu sefer müdahale etmedin değil mi?

Serkan : hayır. Bunu kendim yapmak istiyorum dedin, ben de izin verdim Eylül.

Eylül: sağol..

Serkan: ama bir şeyler ye Eylül, aç karınla gitmeni istemiyorum. Fazla gerginsin zaten...

Eylül : heyecanlandım.

Serkan : biliyorum... ama işe ihtiyacın olmadığını, kabul edilmezsen de dünyanın sonu olmadığını hatırlatmak isterim sana

Eylül: hem ben çalışmasam da kocam bana ölene kadar bakıcak zaten değil mi?

Serkan : tabii ki...

Eylül biraz rahatlamış şekilde çayını içmeye başladı. Serkan'ın zoruyla bir parça ekmek ile peynir yemiş hemen ayaklanmıştı...

Eylül: giderken senin şu eski arabanı alabilir miyim?

Serkan hemen cevap vermedi...

Eylül : eminim Serkan, gerçekten... sen kaç gündür öğretiyorsun zaten, tek başıma gidebilirim.

Serkan da ayaklandı ve yanına geldi.

Serkan : bir, arabam değil, arabamız. İki, tabii ki alabilirsin, bunun için her seferinde benden izin almana gerek yok ama aslında seni ben götürmek istiyordum.

Eylül: sen de mi geleceksin? Okulun ilk günü annesiyle okula götürülen çocuk gibi hissettim kendimi...

Serkan: itirazın mı var bücürük?

Eylül kahkaha attı...

Eylül : yok da antreman yapacağını sanıyordum

Serkan : seni bıraktıktan sonra arabayı muayenesi için servise götüreceğim. Seni geçerken bırakacağım sadece

Eylül : olur o zaman... spor arabayı mı servise götüreceksin?

Serkan kafasını salladı...

Eylül: merak ediyorum da...

Serkan : söyle

Eylül: acaba o arabayı da kullanmama izin verir miydin?

Serkan: tabii ki... ama eğer bir çiziğe bile sebep olursan maaşından keserim...

Eylül'ün ağzı açık kalırken Serkan kahkaha attı...

Eylül : şaka mı bu? Ne yani, arabanı benden daha mı çok seviyorsun?

Serkan: eh, sayılır... ama o beni geceleri ısıtmıyor

Eylül onun dalga geçtiğini anlamıştı...

Eylül : eminim onu da ayarlayabilirsin, kliması vardır ne de olsa... içinde yatabilirsin bu kadar seviyorsan

Serkan : daha evleneli iki ay olmadı beni şimdiden evden mi atıyorsun?

Eylül kahkahalarla güldü...

Eylül: ben en iyisi eski arabanı alayım, en azından bir şey olursa da zaten hurdaydı dersin... hem çizsem bile anlamazsın, eminim üstünde zaten bir sürü çizik vardır...

Serkan: o arabayı çok seviyorum, laf etme... eski falan da değil ayrıca.

Eylül : değil mi? O araba bizden yaşlıdır be...

Serkan güldü...

Serkan : haklısın...

Montlarını giyip evden çıktıktan sonra Serkan anahtarı Eylül'e uzattı...

Serkan: gidelim...

Eylül çocuksu bir neşeyle Serkan'ın iki kişilik kırmızı spor arabasının sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı...

Serkan : bunda gaza diğerindeki kadar fazla yüklenmene gerek yok. Hafifçe bas, o kendiliğinden gidecek zaten...

Eylül gözlerini devirip biraz sertçe gaza bastı, nerdeyse uçuyorlardı, hemen frene basarak yavaşlamaya başladı...

Serkan: ben seninle yaşlanmak istiyorum Eylül, yavaşla, ikimizi de öldüreceksin...

Eylül iyice yavaşlayınca Serkan hemen rahatlamıştı...
Ofise ulaşmaları sadece yarım saatlerini almıştı. Eylül çabuk bitmiş gibi üzülerek indi arabadan. Arabanın önünden dolaşıp yolcu kapısının önünde durdu...

Serkan: çok eğlendin bakıyorum? Bir tur daha at derdim ama geç kalıcaksın

Eylül: tadı damağımda kaldı... çok hoşmuş gerçekten...

Serkan: öyledir

Eylül: doğum günümde bir tane de bana alabilirsin, hem de parlak siyah rengini... bana yakışır değil mi?

Serkan ağzı açık baktı Eylül'e... dalga mı geçiyordu?

Serkan: yakışır tabii ki...

Eylül kapıya doğru eğilip açık camdan Serkan'ın dudağına minik bir öpücük bıraktı...

Serkan : iyi şanslar bücürük

Eylül: teşekkür ederim...

Serkan kapıyı açmadan arabanın içinde bir koltuktan diğerine atlayarak oradan ayrıldı. O gider gitmez Eylül de içeri girmişti...

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin