Eylül ağlaya ağlaya banyodaki dolaplarda Serkan'ın tıraş makinesini aradı.
Serkan odaya geldiğinde Eylül'ü odada göremeyince şaşırdı, banyodan sesler gelince oraya gitti ama Eylül'ü elinde kendi tıraş makinesiyle görmeyi beklemiyordu, hemen makineyi elinden aldı.
Serkan : Eylül! Naapıyorsun?!
Eylül: saçlarım dökülüyor Serkan, tutam tutam dökülüyor bak...
Eylül, elini saçına götürerek tutamları çekmeye başladı. Eline gelen her tutamı Serkan'a gösterip yere atıyordu...
Serkan, öpmeye doyamadığı, güneş vurduğunda içindeki kızıllıkları görmekten keyif aldığı o güzel saçların birbir yere döküldüğünü gördükçe mahvoluyordu...
Eylül: bak, nasıl dökülüyor...
Serkan az önce telefonda Güney'le yaptığı konuşmayı getirdi aklına... onun söyledikleri bir bir beyninde yankılanıyordu...
Güney : sabah sabah hayır olsun Serkan... ne oldu?
Serkan: abi..bunu sakın ama sakın kimseye söyleme tamam mı? Eylül'e söz verdim ama dayanamıyorum artık, bilmen lazım
Güney : artık anlatacak mısın?
Serkan: abi, Eylül'e yeniden lösemi teşhisi konuldu
Güney : ne? Ne diyorsun sen? Nasıl ya?
Serkan: nerdeyse bir aydır kemoterapi görüyor ama Eylül hiç iyi değil abi. Yemek yemiyor, çoğu zaman keyfi yok ve morali bozuk. Ve bugün...
Güney: bugün ne?! Ne oldu Serkan?!
Serkan: uyuyor şimdi, daha görmedi ama saçları dökülüyor, tutam tutam... sabah kocaman bir tutam geldi elime...
Güney : kahretsin! Ben hemen oraya geliyorum
Serkan: hayır gelme abi... sizlere söylemeyeceğime söz vermiştim. Ailemi yine üzmek istemiyorum dedi. Zamanı gelince o söyleyecekmiş.
Güney : Serkan her an beni ara bilgilendir. Eylül'ün morali iyi olsun, bir de bizler için üzülmesin diye gelmeyeceğim ama beni bilgilendir... kahretsin! Yeniden nasıl olur?
Serkan: olabiliyormuş...
Güney : Serkan bizim durumları biliyorsun ama bir şey lazım olursa...
Serkan: orasını düşünme abi, Eylül iyi olsun yeter ki, her şeyi yaparım, merak etme. Şu an en iyi hastanelerden birinde tedavi görüyor zaten, elimizden başka bir şey gelmiyor. Doktor moralin çok önemli olduğunu söyledi, o beni üzmemek için iyiymiş gibi davranıyor ama yorgun oldukça morali daha da kötü oluyor. Konuşmadan öylece yatıp dışarı bakıyor bazen...
Güney : daha da kötü olacak... bak Serkan, Eylül hasta olduğunu ilk öğrendiğinde çok kötü olmuştu ama zamanla doktorlar ona kesin iyileşeceğini söyledikçe o da buna inanmıştı taa ki saçları dökülene kadar. O günden sonra morali hiç düzelmedi, hep "ben ölücem, beni bırakın, babam bana boşuna daha fazla ilaç almasın" diyordu.
Serkan: kahretsin... peki ben ne yapıcam abi? ...
Eylül saçlarını tek tek koparıp dökerken Serkan elini tutup onu durdurdu.
Serkan : tamam tamam, dur yapma. Eylül, canım yapma...
Eylül: Serkan her şey bitti, baksana nasıl dökülüyor.
Serkan: doktor söylemişti ama... dökülebilir demişti, biliyorsun Eylül...
Eylül: ben geçen sefer de döküldüğünde nasıl uğraşmıştım bu saçı çıkarmak için biliyor musun? Çok uğraşmıştım Serkan... ama şimdi baksana... yine dökülüyor
Serkan: kökü sende ama, yine çıkar
Eylül: çıkana kadar ölmezsem, çıkar tabi...
Serkan: Eylül! Kaç gündür iyiydin, neden şimdi böyle moralin bozuldu? Dökülsün ne olacak? Sanki normal olmayan bir şey yaşamışsın gibi davranma lütfen...
Eylül: of!
Eylül ağlarken Serkan yüzünü avuçlayıp baş parmağıyla bütün gözyaşlarını sildi...
Serkan : şişşt...
Eylül: aleti verir misin, saçlarımı kesicem...
Serkan: hayır
Eylül: Serkan dökülüp durucak, kesmem lazım. Verir misin şunu!
Serkan: bi kuaföre gidelim, ya da çağırayım istersen, ama böyle olmaz
Eylül: uçlarından mı aldırıyorum Serkan, ne kuaförü? Hepsini kesicem, sıfıra vurdurucam yani.
Serkan: tamam ben yapayım o zaman.
Eylül daha da ağlamaya başladı...
Eylül : daha geçen gün saçımı kurutuyordun sen, ne kadar güzel olduklarını söyleyip oynuyordun, şimdi de kesecek misin?
Serkan: öyle gerekiyorsa evet.. dön arkanı hadi.
Eylül arkasını dönmüş, Serkan saçlarını kesmeye başlamışken Eylül de aynadan onu seyrediyordu. Kendi yüzündeki ifadenin aynısı Serkan'da da vardı...
Birkaç dakika sonra Eylül çıplak kafasına baktı. Bu da yetmezmiş gibi mosmor gözleri, içeri göçmeye başlamış yanakları ve yorgun suratıyla korkunç görünüyordu. Üstelik artık suratını biraz da olsa kapatan saçları yoktu artık...
Eylül: şimdi bir film çeksek başrolü oynarım. Korku filmindeki herkesin korkup kaçtığı kötü karakter olarak...
Serkan: haksızlık ediyorsun.
Eylül: "hâlâ çok güzelsin, dünyanın en güzel kadını sensin" zırvalıklarını dinlemek istemiyorum Serkan. Teselliye ihtiyacım yok benim.
Serkan : tamam gel o zaman kahvaltını yap
Eylül: aç değilim. Sen de işini hallet ama acele etme
Serkan: Eylül... bugün gitmiyorum bir yere, yarın giderim, acelesi yok
Eylül: git Serkan. Bir süre seni bile görmek istemiyorum, yalnız bırak beni