131

222 19 36
                                    

Eylül: ne demiştin şimdi sen, adı Deniz mi olacak?

Serkan: evet, kızların ismiyle uyumlu olur. Hem kız olsa da erkek olsa da uyar

Eylül: yine ikiz olsa ne yapacaksın acaba? Su ile ilgili tüm kelimeleri kullanacak mısın? Deniz, Şelale, Okyanus, Akarsu, Göl...

Serkan güldü...

Serkan: sadece Deniz. O saçma isimleri koymam çocuğuma. Bir de Su olabilir, o da yine ikizlerse. Ki sanmıyorum, bu tektir.

Eylül: kızlar ne düşünecek acaba?

Serkan: fena kıskanıcaklarından eminim

Eylül: ben de bundan korkuyorum işte

Serkan: onları eşit seveceğimize nasıl inandırırız bilmiyorum

Eylül: ben de bunu düşündüm. Kendi aralarında bile bunun kavgasını yaparken küçücük bebeği görünce...

Serkan: bunları zamanı geldiğinde düşünürüz.

Eylül, Serkan'ın saçlarını karıştırıp gülümsedi...

Eylül: anlaştık. Bak, ne kadar tutumlu bir eşim, seni tüp bebek tedavisi masrafından kurtardım

Serkan güldü...

Serkan: bu iyiliğini unutmayacağım Eylül... bir de o çıksaydı başımıza, ben ne yapardım?

Eylül kıkırdadı....

Eylül: doktorun söylediği şu vitaminleri alalım mı? Şu miskinlik modundan çıkmak istiyorum bir an önce.

Serkan: olur, ben de burada iyi bir kadın doğum doktoru araştırayım, ona gidelim bir an önce

Eylül: acelesi yok Serkan, sonra gideriz

Serkan: pazartesiyi bekleyemem Eylül, bugün cuma, halledelim şu işi. En azından tek mi çift mi onu öğrenelim

Eylül: çift olsa ne olur ki?

Serkan: yani, biraz daha masraf bücürük, başka bir şey değil...

Eylül güldü...

Eylül: bence tek. Hem de bu sefer erkek...

Serkan: bence de tek. Ama yine kız.

Eylül: korkulu rüyan yani?

Serkan: ayıp ediyorsun bücürük, ben kızlarına aşık bir babayım

Eylül: kızlarına aşıksan annesine ne kaldı?

Serkan: sana tapıyorum bücürük. Aşktan başka bir şey bu...

Eylül güldü...

Eylül: hadi yola çıkalım kaptan. Bizi merkeze götür.

Serkan: hay hay...

Eylül: ben de kızlarımın yanına uzanacağım...

Serkan: size katılmayı çok isterdim

Eylül: ben de... ama senin görevin çok daha önemli.

....

Serkan'ın bulduğu doktorun muayenehanesine doğru yürürlerken kızlar dondurma diye tutturmuşlardı...

Nehir : dondurma alalım

Irmak : anne noolur dondurma yiyelim

Serkan: olmaz kızlar, işimiz var. Önce işimizi halletmemiz lazım, sonra alırız

Eylül: yaa ama ben de istiyorum. Dondurma yiyelim önce.

Serkan güldü...

Serkan: iyi tamam, üç çocuğa da dondurma... üçe bir kaldım yine.

Eylül kıkırdadı. Kızların elinden tutarak onları dondurmacıya doğru çekti.

Serkan: bir top limonlu, bir top çilekli, bir de iki top çikolatalı.

Serkan onay istercesine Eylül'e bakınca Eylül memnuniyetle kafasını salladı...

Eylül: sen de kendine al

Serkan: ben istemiyorum

Eylül: ya sen al, ben yerim belki

Serkan güldü. Bir top da kendi için dondurma söyleyip yürürken bir yandan da dondurmalarını yemeye başladılar.

Kızlar dondurmalarının yarısında birbirlerinin dondurmalarını alıp değiştirmişlerdi. Eylül de onlara özenip Serkan'ın dondurmasını aldı.

Eylül: benimkinden fazla yeme ama.

Serkan: yemem

İkisinin de neşesi tavan yapmış durumdaydı. Tatilin mutluluğu ve kızların enerjisi ile birlikte sanki mutlulukları her geçen saat katlanarak artıyordu.

Eylül: bu sefer baştan söylüyorum, asla yoga falan yapmam

Serkan kahkaha attı...

Serkan: önce pilatesle başlayacağız zaten. Yoga sonra...

Eylül: asla. Asla yapmam. Kızları doğururken canıma okundu, yoganın doğuma falan hazırladığı yok. İstemiyorum spor falan yapmak. Yan gelip yatarak doğuracağım bunu

Serkan: konu senin sağlığınsa pazarlığa açık bir durum yok bücürük

Eylül: var. Üstelik çok yiyeceğim bu sefer. Davul gibi şişene kadar. Yan gelip yatacağım, patates gibi olacağım

Serkan yeniden kahkaha attı..

Serkan: bücürük patates...

Eylül: patates... sadece patates

Serkan: sence ben buna izin verir miyim?

Eylül: vermek zorundasın canım. Ayrıca bir koca kaçırtan daha işe almak zorundayız

Serkan: Gizem'den memnunsun sanıyordum

Eylül: öyleyim ama üç çocuk diyoruz sevgilim... üç. Kız bizim iki deliyle zor baş ediyor, üç tane olurlarsa

Serkan: e sen bak ona da

Eylül: yaaa, demek öyle. İlk hamilelikte yok ben karımla ilgileneyim, karım bana kalsın dadı alalım diyordun, ikincide de sen bak... oldu canım. Cimrileştin mi sen?

Serkan: sonuçta devir tasarruf devri, üç çocuk diyoruz

Eylül: şuna bak! Sat arabanı, dadı çağır, bana ne. Beni bunca sene prensesler gibi yaşatmaya alıştın, ben bir dadı daha istiyorum. Çocuğumu sever öperim, ama geceleri uyanınca bakacak kişi ben olmam, uykuma düşkünüm bilirsin

Serkan: naapalım, biz de satarız arabaları o zaman. Seninkiyle başlarız

Eylül: yoo asla, benimkine dokundurtmam. Ben onunla kızlarımı alıp gezeceğim.

Serkan: aile arabasını da satamayız

Eylül: tabii ki hayır. Geriye senin kızıl kalıyor... onu satıcaz. Bak kızıl dedim de seni kandıran o kızıl kafa geldi aklıma

Serkan: yok artık Eylül, nerden nereye

Eylül: sinir oldum bak yine. Boşu boşuna boşanacaktık az kalsın. Sen de şimdi o kızıl kafanın çocuğuna bakıyor olurdun

Serkan: Allah korudu güzelim...

Eylül: korudu korudu... işin zordu Serkancım, ben olmasam bilemiyorum yani...

Serkan: seninle olmanın güzelliğini bir kere tattıktan sonra bırakmak imkansız bücürük.

Fark ettiğiniz gibi günlük bölüm sayıları azaldı. İki aylık yoğun bir sınav dönemine girdim, çok daha az yazabiliyorum. Sebebi bu 🙈 Emanet'e birkaç bölüm yazmıştım, onları da ara ara atarak telafi etmeye çalışacağım. ❤️

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin