Serkan : bu kadar hikaye yeter mi bücürük?
Eylül: eh, yeter ama şimdilik yeter... bizi anlatmana bayılıyorum. Benim gözümden her şey daha silik, sen daha çok ayrıntı hatırlıyorsun
Serkan: her anımızı saatlerce anlatabilirim bücürük.
Eylül tam bir şey söylecekken doktor gelmişti...
Serkan: doktor hanım, çıkabilir miyiz? Hanımefendi sıkılmış da.
Doktor : tabii çıkabilirsiniz. Eylül de kendini iyi hissediyorsa tabii
Eylül: iyiyim iyiyim.
Doktor : o zaman çıkabilirsiniz. İyice dinlenin. Tabii siz biliyorsunuz ama yine de söyleyeyim. Bu dönem enfeksiyonlara açık olduğunuz bir dönem. Kalabalıktan olabildiğince uzak olun. Kendini yormadan evde spor yapabilirsin, yoga ya da pilates gibi. Sağlıklı beslenmek çok önemli. Paketli gıdalardan uzak durun. Ve moral... morali yüksek tutmak belki de en önemlisi. Araştırmalarımız sürüyor, uygun bir ilik bulursak işimiz çok kolaylaşacak zaten. O zamana kadar sabır...
Eylül: evet, hepsini biliyorum.. moralim yüksek zaten
Doktor : görebiliyorum. Ve inan bana bu harika Eylül.
Eylül eve geldiğinde gülümsedi, çünkü salon fazlasıyla aydınlık görünüyordu. Bir an şaşırdı ama sonra Serkan dedi içinden... herhangi bir dilek bir cümle içinde geçtiği an Serkan onu gerçek kılardı...
Eylül: harika olmuş! Bak işte, salon böyle olur! Ne kadar aydınlık olmuş değil mi?
Serkan: öyle gerçekten...yine renk kattın bücürük. Dahil olduğun her şeyi güzelleştiriyorsun...
Eylül gülümsedi...
Ayşen : hoşgeldiniz... isterseniz bir şeyler hazırlayabilirim.
Serkan: Eylül?
Eylül: ben bir şey istemiyorum
Serkan: bir şeyler yemen lazım ama...
Eylül: içimden gelmiyor ama ne yapayım... midem iyi değil zaten...
Serkan: kahvaltı yapalım mı?
Eylül: kahvaltı mı? Nerdeyse akşam olacak Serkan.
Serkan: akşamüstü kahvaltısı...eskiden yapardık, güzel olmaz mı? Çikolata kremalı ekmekler, limonlu çayın...
Serkan öyle çabalıyordu ki, bir lokma yiyebilmesi için adeta Eylül'ün gözüne baktığı için, Eylül onu kırmamak adına kafasını salladı. Midesi ağzındaydı ama kendini tuttu.
Serkan: biz bahçede kahvaltı yapacağız Ayşen. Ekmekli kremalı güzel bir kahvaltı... omlet de ister misin Eylül?
Eylül kafasını hayır anlamında sallayınca Serkan, Ayşen'in gitmesini bekledi...
Eylül: omleti ona mı yaptıracaktın ben burada dururken?
Serkan güldü...
Serkan: seninkinin yerini tutmaz tabii ki bücürük. Ama yorulmanı istemiyorum.
Eylül: iyiyim, dün gece için teşekkür ederim. Beni çocukluğuma götürdün resmen. Harika bir geceydi
Serkan: sen bayılana kadar evet. Hâlâ kendime öyle kızıyorum ki! Nasıl bu kadar aptal olabildim? Hastaneden çıkar çıkmaz seni kaç saat ayakta tuttum
Eylül: senin yüzünden olmadı ki aşkım, öyle denk gelmiş. Yorulmuş olsam zaten sen de anlardın. Çok iyiydim. Aşırı eğlenmiştim.
Serkan: bir daha bu aptallığı asla yapmayacağım
Eylül: hayır yapalım... iyi hissedersem çıkalım dışarı.
Serkan: bunu o zaman geldiğinde konuşuruz. Şimdi bir süre kendimizi evimizde dış dünyadan izole edeceğiz. Doktorun ne dedi, kalabalıktan uzak duracaksın. Biz de evde miskinlik edeceğiz
Eylül: şu an buna asla hayır demem... şu iç açan renkteki koltuklarda miskinlik yapmak harika bir fikir...
Serkan: iki lokma bir şeyler ye, istediğini yaparız
Eylül suratını astı, bir şey yemek istemiyordu. Ayşen her şeyi hazırladıktan sonra onları bahçeye çağırdı ve çıkmak için onlardan izin istedi...
Serkan ona çikolatalı bir ekmek hazırlayıp uzattı...Eylül zorla birkaç lokma aldı. Ot gibi geliyordu tadı, oysa ne çok severdi... küçüklükten beri en sevdiği şeylerden biriydi ama şimdi çamurdan farksızdı..
Çayından bir yudum aldı. Zehir gibiydi ona göre, ama aslında öyle olmadığından emindi. Bu yüzden midesi bulanana kadar içti...
Serkan : biraz yumurta da yesene Eylül
Eylül: gerçekten daha fazla yiyemicem Serkan... midem çok bulanıyor, lütfen zorlama
Serkan: tamam. Zorlamıyorum
Eylül : içeri geçelim mi? Yeni koltukları denemek istiyorum.
Serkan: olur...
Eylül önden koltuğa oturdu, Serkan da yanına gelmiş, onu göğsüne çekmiş ve Eylül'ün başına öpücüklerini bir bir bırakmaya başlamıştı...
Eylül: üstelik çok da rahatmış. Renkli oldukları kadar rahatlarmış gerçekten...
Serkan :kesinlikle..
Eylül: kullanışlılar mı değiller mi diye kontrol edebiliriz istersen...
Serkan: anlamadım?
Eylül arkasını dönüp Serkan'ın yüzünü iki elinin arasına alıp öpmeye başladı...
Serkan: hayatım?
Eylül: ben yeterince iğrenç görünmeye başlamadan önce şansını değerlendirebilirsin, sonra yüzüme bile bakmak istemeyeceksin
Serkan: saçmalama Eylül... sen ve iğrenç yan yana gelebilecek kelimeler değil.
Eylül: ne demeye çalıştığımı biliyorsun
Serkan: evet... ama ben hiç bir zaman bunun derdinde olan bir adam olmadım.
Eylül: biliyorum. Ama ben senin gibi değilim.
Serkan güldü...
Eylül: yemekten bahsetmediğiz sürece iyiyim. Keyifliyim ve sabah serumu yediğimden olsa gerek enerjim maksimum
Serkan güldü..
Serkan: görebiliyorum...
Eylül: şimdi sadece senin sevgine ve şefkatine ihtiyacım var...
Serkan: o zaman gel seni seveyim...