Güney sabırla saatlerdir ikizlerle oynarken Eylül, Selin ve Songül mutfakta yemek yapıyorlardı...
Songül : demek karavanla tatil yapıyorsunuz, nasıl geçiyor çocuklarla?
Eylül : tahmin ettiğimden çok daha yorucu Songül. Kızlar bütün gün oradan oraya koşturuyor, Serkan da ben de yetişemiyoruz bazen. Belki de bunca zaman onlarla dadının ilgilenmesine alıştım ve şımarıklık yapıyorum bilmiyorum ama zor geliyor
Selin : zordur tabii, zaten kızlar da aşırı hareketli
Songül: ne güzel ama, bizimki gibi bütün gün telefon isteyip oturup ekran başında şaşı kalmasındansa ordan oraya koşturmasını tercih ederim
Eylül: bizim onları oyalayacak şansımız oldu en azından, bir ben bir Serkan, yardımcımız Ayşen, dadı derken evde o kadar çok insan oluyor ki illa biri ilgileniyor. Öyle olunca da televizyon, bilgisayar, telefon görmedi çocuklar. Kaçamayız ama en azından gidebildiği yere kadar böyle gitsin
Songül : keşke hiç tanışmasalar teknolojik aletlerle. Bizimki daha bir yaşına gelmeden telefonları kurcalıyordu
Eylül: Songül ama sizin öyle bir şansınız yok ki, sen evde teksin, iş mi yapacaksın, çocukla mı ilgileneceksin? İmkansız
Songül : aynen öyle...
Eylül: anne, sana bir şey söylemek istiyorum ama hemen hayır deme olur mu? Biraz düşün
Selin : ne oldu kızım?
Eylül: Serkan diyor ki, kira ödemeyin artık, ufak bir ev alalım, siz or-...
Selin : o kadar borcumuzu ödedi bir de bize ev mi alacak? Hayatta olmaz.
Eylül: anne, ne olur sanki düşünsen? Kaç yaşına geldin hâlâ kirayı çıkartabilmek için millete yemek mi yapacaksın? Koskoca çocuk anne babasıyla aynı odada yatıyor. Ne olur size yardım etsek?
Selin : olmaz Eylül, olmaz. Baban çok ezilir Serkan'a karşı. Yapamaz...
Serkan gelmişti mutfağa...
Serkan: ben de sizin oğlunuz değil miyim? Neden yardım etmeme izin vermiyorsunuz?
Selin : tabii ki oğlumsun, ama olmaz. Ekrem zaten kaç sene önceki borcunu ödeyemiyor diye kötü hissediyor, bir de senin aldığın evde kalır mı?
Eylül: şöyle yapsak, ev yine Serkan'ın üzerine olsun, siz orada kalın ama kira ödemeyin.
Songül : anne bak bu olur, noolur böyle yapalım.
Selin : olmaz
Serkan: siz bizi aileden görmüyorsunuz o zaman. Yabancıyız...
Selin : olur mu öyle şey? Sen benim gözümün önünde büyüdün Serkan
Serkan: o zaman kabul edin. Eylül'ün dediği gibi yapalım. Ev sizin üzerinize değil, benim üzerime olsun ama siz istediğiniz gibi yaşayın orada.
Eylül: anne lütfen kabul et. Benim de için rahat etsin
Songül : lütfen...
Selin : babanla konuş. Tamam derse olur.
Eylül'ün gülümsemesi bir anda söndü, babası asla kabul etmezdi....
.....
Ekrem : olmaz öyle şey
Eylül: neden olmasın baba? Hatta Antalya'da da olması gerekmez, İstanbul'da bir ev olur, değil mi Serkan?
Serkan: tabii ki. Hem torunlarınızı daha sık görürsünüz. Haftasonlarını beraber geçiririz. Güney de daha iyi iş fırsatı bulur İstanbul'da. Hatta Selin anne de annemle işleri büyütebilir. Biliyorsunuz annemin ufak bir restoranı var. İkisi kendi işinin patronu olurlar.
Serkan öyle güzel bir tablo çizmişti ki Eylül bunun hayaliyle kocaman gülümsedi... Ailesini daha çok görebilirdi. Serkan onu her istediğinde Antalya'ya götürüyor ya da ailesini evlerine çağırıyordu ama yanıbaşında olmaları, Eylül'ün istediği zaman kızları da alıp onlada götürmesi harika bir şey olurdu...
Güney : valla gurur falan kalmadı bende, ben varım.
Serkan: ne gururu abi, bak abi diyorum sana. Eylül'ün aklı sizde kalıyor, özlüyor sizi. Hem bir maç için bir yere gitmem gerektiğinde Eylül sizinle olur, benim de aklım kalmaz.
Torunları Ekrem'in zayıf noktasıydı. Onları fazla görememek çok üzücüydü.
Ekrem : peki tamam. Ama bize başka hiçbir şey almayacaksınız. Hiçbir şey. Doğum günlerinde, yılbaşında falan, tek bir çöp dahi almayacaksınız. Hiçbir şey bahane etmek yok.
Serkan: anlaştık
Selin : kabul ettin mi Ekrem?
Ekrem : ettim... bu hainler beni en zayıf noktamdan vurdular. Torunları daha sık göreceğiz. Kabul etmek zorunda kaldım.
Eylül neşeyle babasına sarılırken evde herkesin keyfi yerindeydi... taşınmak herkesi mutlu etmişti.
Ekrem : eh, o zaman İstanbul'a taşınıyoruz.
Eylül: evet!
Selin : İstanbul mu? Kızım benim bütün müşterilerim burada, nasıl olacak...
Eylül: sen de Nazan annemle çalışırsın.
Selin : bak bir de dalga geçiyor
Serkan: hayır. Aslında annem bir süredir işi büyütmek istiyor. Adliyenin karşısında bir yer kiralayacak ücret onu bir miktar aşıyormuş, benden de tek kuruş almadığı için güvenebileceği bir ortak arıyordu...
Eylül: o da sen oluyorsun!
Selin şaşırıp kalmıştı... Eylül sonunda her şeyi yoluna koyduğu için çok memnundu. Ailesi de artık yakında olacak, birlikte daha fazla zaman geçirebileceklerdi...