11

240 18 20
                                    

Kasım 2019
Eylül yeni hayatının ilk günlerine uyum sağlamaya başlamıştı. Ev arkadaşları çok tatlı insanlardı, hepsi aynı meslekte olup birbirlerini anladığından iş saatleri dengesiz olsa da anlayışlı davranıyorlar, evde çıt çıkmıyordu. Üstelik Eylül ilk ay kirasını hemen ödeyemeyeceğini söylediğinde hepsi anlayışla karşılamış, onu rahat ettirmişti. Eylül onlara minnettardı...

Eylül patronunun aramasıyla birlikte ilk haberini yapmak için yola çıktı. Ünlü bir gıda markasına gelen bir şikayet vardı, ihbar üzerine polisler fabrikayı basmak üzereydi ve Eylül de tetikte bekliyordu. Çevrede başka basın mensubu da görünmediği için muhtemelen bu haber onun için büyük bir iş olacaktı.

Ama ters giden bir şey oldu, o görüntüleri çekerken fabrikadan biri onları farketti, Eylül kaçacakken yakalandı. Gidecek bir yeri yoktu, mecbur onların yönlendirilmesiyle fabrikaya doğru yönlendirildi. Bir odada bekletildi dakikalarca, artık gitmek istiyordu, yasal olmayan bir şey yapmıyordu sonuçta...

Bir adam geldi, isminin Hakan olduğunu, şu an orada bulunan en yetkili kişi olduğunu söyledi...

Hakan : tatsız bir olay yaşandı, bence ikimiz de bunu unutmak istiyoruz, olay çıksın istemeyiz

Eylül : her şeyi duydum, tüketicinin sağlığını tetikleyecek maddeler koyuyormuşsunuz o paketli ürünlere.

Hakan : hepsi bir yanlış anlaşılma. Böyle bir yanlış anlaşılma için firmamızın isminin kirlenmesine göz yumamayız

Eylül : tamam o zaman yanlış anlaşılma olduğu er ya da geç ortaya çıkacaktır. O zaman çağırırsınız yeniden haber yaparız

Hakan : haber yapılmasına müsaade edemeyiz

Eylül : ama o haber yapılacak

Hakan : ama biz şimdi kameranıza el koysak ne yapabilirsiniz ki?

Eylül : hiçbir şey...

Adam gülümsedi...

Hakan : tabii ki. O yüzden di-...

Eylül: ben hiçbir şey yapamam ama çalışma arkadaşlarım yapabilirler. Bu görüntüler aynı zamanda benim telefonuma da düşüyor. Aynı anda kendi mailime de gönderiyorum. Şimdi bu kameraya el koysanız da, beni burda hapis de etseniz çalışma arkadaşlarım masaüstü bilgisayarımdaki mailime kolayca ulaşabilirler. Üstelik burda tek olduğumdan haberdar oldukları için uzun süre telefonlara cevap vermezsem polisleri buraya yığacaklardır... bu da daha fazla itibarınızın zedelenmesine sebep olur sadece...

Hakan : ne istiyorsun?

Eylül : işimi yapmak

Hakan : peki ne kadar paraya susarsınız? Bu haberin ederi ne kadar?

Eylül : bana rüşvet mi teklif ediyorsunuz?

Hakan : bu haberden kaybedeceğin paranın telafisi diyelim...

Eylül fabrikadan çıkarken elindeki zarftaki parayı saydı, on bin lira hiç de fena bir para değildi, en azından tefeciye toplu bir miktar ödeme yapabilirdi. Kaldı 95bin 156 lira dedi içinden... bankaya da ödeyecekleri 35 bin 654 lira vardı daha. Nasıl olacaktı bu iş? On dört kez daha rüşvet alsa şimdiki borcunun üzerine faiz binmemiş halini anca ödeyebilirdi. Ama hayatında kaç kez rüşvet alabilirdi ki? Bir iki... hesaplarındaki gibi on dört kez rüşvet alması mümkün değildi...

.....

Serkan evinden çıkmadan sporunu yaparken yapımcı şu ev turu yapacakları röportaj için onu sürekli sıkıştırıyordu. Haftaya gelebileceklerini söyleyip telefonu kapadı. Olacak olanı geciktirmenin gereği yoktu. Eylül iş sahibi olsun diye kabul etmişti, başka türlü evini herkese açması mümkün bile değildi... bunun dışında evine gelebilecek tek kişi annesi, doktoru ve avukatıydı... annesi onu görmek istemiyorken evine bile gelmezdi, avukatı ise nadiren uğrardı. Doktoru da ara sıra onu kontrole ve hastaneye yatmaya ikna etmek için geliyordu.

Evde çalışan hizmetlilerden birini yanına çağırdı...

Ayşen: buyrun Serkan bey.

Serkan : haftaya basından gelip ev turu yapacaklar, evi ona göre temizleyip düzenleyin. Abartı olmasın, sade olsun, sadece etrafta kişisel bir şey kalmasın ve düzenli olsun. Günü sonra bildirecekler ama hazırlıklı olun. Bir de atıştırmalık bir şeyler hazırlarsınız gelecek olanlar için...

Ayşen : tabii ki, merak etmeyin

Serkan onu işini yapabilmesi için bırakmış, antremanına devam etmişti. Ancak evine birilerinin gelecek olması, ekranda herkesin görebilecek olması onu şimdiden huzursuz etmeye başlamıştı bile...

O haftanın cuma günü ekip oluşturulmuş, ünlü basketbolcu Serkan Özgün'ün herkesin merak ettiği evinde yapılacak röportaj için sorular hazırlanmıştı. Ama Eylül ona verilen ufak işlerini halletmek için ofise geldiğinde içeride kıyametler kopuyordu...

Patron : nasıl?! Nasıl gelmez? Hasta olacak günü mü bulmuş Selen?

Faruk : öyle dedi... gelemeyecekmiş.

Patron : hay ben böyle işin! Bu adamı ikna etmek için ne kadar uğraştık haberi var mı onun?

Faruk : ama raporu varmış abi...

Patron : başlarım raporuna. Bu röportajı iptal edemeyiz, gidilecek o eve!

Faruk : Selen yok ama... kim yapıcak ki röportajı?

Patron : Yeni kız! Gel buraya...

Eylül patronun yanına gitmişti korkarak. Umarım bu sinirle geçen hafta rüşvet aldığı için yapamadığı haberin acısını şimdi bu sinirle onu kovarak çıkarmazdı...

Eylül : buyrun...

Patron: sen bugün neden burdasın?

Eylül : bana dün demiştiniz ya, sokağa çıkıp röpor-...

Patron: onu unut, şimdi git, güzelce giyin, hafif makyaj, saçını da güzel yapsınlar. Faruklara katılacaksın sen de bugün.

Eylül : ama ben....

Patron : o işi sonra yaparsın şimdi burda olman gerekiyor. Selen'in yerine geçeceksin, röportaj yapacaksın. Hem ekranda uzunca görüleceksin, fena mı? Geçen gün beceremediğin işi bugün telafi et. Bunda da bir sorun çıkarsa kovulursun...

Eylül : peki...

Patron : Faruk, Selen'e söyle soracağı soruları Eylül'e mail atsın. Hadi... hadi gidin!

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin