Kadın : ...peki basketbolcu olmasaydınız ne olurdunuz?
Serkan, yanındaki Eylül'ün omzuna kolunu atmış, karşısındaki kadının sorularını yanıtlıyordu bir bir. Kızlar bir yandan etrafta koştururken arada anne babasının yanına da geliyordu.
Serkan: muhtemelen bankacı...
Herkes gülüyordu...
Serkan : milli takıma seçilmesem de basketbol hayatımda olurdu hep. Ama seçilmem beni bambaşka bir noktaya getirdi...
Kadın : yaşıtlarınız üniversite mezunu olup bir işe girip çalışırken siz de henüz milli takımda yedekte bekliyorken hiç pişmanlık duydunuz mu?
Serkan: hem evet hem hayır. Pişmanlık duymadım çünkü o basketbol ile ilgilenmek istediğimden emindim. Ama pişmanlık duydum, çünkü içimde ya hiç takıma alınmam da hiç çıkıp oynayamazsam diye korkuyordum. O zamanlar durumumuz hiç iyi değildi, anneme bakmam gerekiyordu bu yüzden bir gelir elde etmem şarttı.
Kadın : ama sevmediğiniz bir iş yapmış olurdunuz
Serkan: evet, ama sevmediğim bir iş yapmak, aç kalmaktan iyidir
Kadın : tabii...
Serkan: üniversite mezunu olmak isterdim ama. En azından mezun olabilmek. Tabii fırsat olmadı ama isterdim.
Eylül bunları hiç bilmiyordu. Serkanla bunu daha önce hiç konuşmamışlardı çünkü...
Kadın : sadece üniversite mezunu olabilmek için mi?
Serkan: evet... her ne kadar bir sporcu olarak işime yaramayacak bile olsa statü her zaman önemlidir. Bazen eşimin üniversiteden ikincilikle mezun olduğunu hatırlıyorum, garip geliyor, yani onun yanında lise mezunu olmak...
Eylül şok içinde Serkan'a döndü...
Serkan: bu erkek kadından her zaman üstün olmalı tarzı bir şey değil kesinlikle. Sadece en azından üniversite mezunu olabilirdim. Tamamen kendi duygularımla alakalı bir durum. Tabii ki bunu basketbola değişmem söz konusu değil
...
Ayşen, gelenleri yolcu ederken Serkan rahatlayarak Eylül'ü kendine çekerek saçlarına öpücük bıraktı. Eylül onun rahatlık kaynağıydı... Gelenler neredeyse üç saattir buradalardı ve Eylül ile, hatta kızlarıyla bile konuşmuşlardı. Bir daha hayır için olsun olmasın kimseyi evine almayacağına dair yemin etti kendine...
Eylül: bitti işte...
Serkan: şükür. Biraz daha dursalar Ayşen ile bile konuşacaklardı herhalde
Eylül kıkırdadı...
Eylül: sen cidden benim üniversite mezunu olmamdan rahatsız mısın?
Serkan: rahatsızlık mı? Asla. Gurur duyuyorum. Sen benim çocukluğumsun Eylül. Ben bir topun peşinde koşarken bazı şeyleri kaçırmıştım, çocukken bile. Sen o kaçırdığım hayatın yansımasısın. Üniversite mezunu olmandan, hele ki ikincilikle mezun olmandan gurur duyuyorum. Keşke o kepi atarken ben de yanında olsaydım
Eylül: keşke... birlikte döner ekmek yer, kutlardık mezuniyetimi
Serkan: harika olurdu... ama sen bunun yerine mezuniyetini Berke ile kutladın değil mi?
Eylül: Berke ve arkadaşlarımızla diyelim...
Serkan: güzel mi geçmişti?
Eylül: en güzeli değil belki ama güzeldi...
Serkan: neden?
Eylül: o zamanlar çok imkanlarımız yoktu Serkan. Fakirdik yani. Cebimizde arttırdığımız üç kuruş para, eğlenmeye çalışıyorduk işte. Önemli olan para da değil tabii ki, parasız da insan mutlu olabilir. Sadece yanlış insanlaydım işte, sorun bu.
Serkan: evet, sana sözüm vardı, mezuniyetinde yanında olacaktım....
Nisan 2010
Eylül, bu sıcak günlerde okula giderken bir yandan söyleniyordu. Serkan ise onun bu haline gülüyordu...Eylül: gerçekten bıktım. Dersler çığ gibi, sınavlar bitmek bilmiyor. Okullar kapanmak üzere ama hocalar hâlâ ders işlemeye devam ediyor. Ben çok sıkıldım
Serkan: dur bücürük, bu daha ilk senen, üç sene daha var önünde
Eylül: sen ne kadar şanslısın, mezun olmak üzeresin. Keşke ben de mezun olsam bu sene
Serkan güldü...
Serkan: maalesef... daha ona çok var. Bir de üniversite var önünde, bir de orada dört sene...
Eylül: yedi sene daha okuyacaksam iyi bir mezuniyet kutlamasını hak ederim.
Serkan: ne istersin mesela?
Eylül: çılgınlar gibi eğlenmek. Benim yaşımdaki gençler ne yapıyorsa onu yapmak isterdim. Arkadaşlarla bir bara gidip içki içmek, sarhoş olup sabah şok olacağım ilk dövmemi yaptırmak gibi çılgınlıklar işte
Serkan: maliyetli ama zor değil
Eylül: yedi sene daha bu çileye katlanacaksam kesinlikle biraz masrafı hak ediyorum
Serkan: hakkındır bücürük. Sana söz, üniversite mezuniyeti günü seni bir bara götüreceğim. Çok aptalca bir şey yapmana izin vermem ama eğlenmeni sağlayacağım
Eylül: nasıl?
Serkan: o zamana kadar ben para kazanmış olurum
Eylül: doğru... koskoca milli takım oyuncusu olacaksın
Serkan: güzel hayal bücürük, ama çoktan üniversiteden mezun olup bir bankada çalışmaya başlarım herhalde. Ne iş yaparsam yapayım mezuniyetin için para biriktireceğim.
Eylül: ya sen harika bir dostsun Serkan! Seni seviyorum!
Serkan: ben de seni bücürük.
Eylül: bunu sana yedi sene sonra hatırlatacağım
Serkan: hatırlat
Eylül gülerken Serkan onu izliyor, onun çocuksu mutluluğu ile mutlu oluyordu. Sanki bulaşıcıymış gibi. Sahi mutluluk bulaşıcı mıydı?