Eylül: cafede durumlar nasıl acaba?
Serkan: eminim sensiz gayet idare ediyorlardır...
Eylül: onlar da iyi diyorlar ama böyle evden de rahat etmiyor içim... ama yapılacak bir şey yok...
Serkan: sen birçok annenin hayır duasını alan bir kadınsın Eylül... seninle ve fikirlerinle gurur duyuyorum. Harika bir yer oldu orası...
Eylül: bu fikir aklıma geldikten sonra hasta olduğumu öğrenmem tesadüf değildi bence... orayı açmam gerektiğinden emin olmuştum Serkan. Ve beni desteklediğin için teşekkür ederim
Serkan: zevkti...
Eylül: yarınki maçına ben gelemem değil mi?
Serkan: gelmesen daha iyi sanki... seni düşündüğümden söylüyorum, yorulacaksın... yoksa yerin her zaman hazır, biliyorsun
Eylül: biliyorum... yarın karar veririm, yani eğer sancım olmazsa gelebilirim, seni izlemeye asla doyamıyorum...
Serkan: bak sen... Sen de bana şans getiriyorsun bücürük, ama karnın burnunda, bilemiyorum
Eylül: boşver ben evde kalır öyle izlerim seni...
Serkan: iyi fikir...
Serkan karısının dudağına ufak bir öpücük bırakıp yataktan kalktı ve dışarı baktı...
Serkan : ah! Annem geldi!
Eylül: ciddi misin?
Serkan: sen yat, ben yorgun olduğunu söylerim...
Eylül: saçmalama Serkan, olur mu öyle şey? Hadi aşağı inelim de karşılayalım...
Serkan: sırf o getireceği şekerpare uğruna iniyorsun değil mi aşağı?
Eylül: hayır canım tatlı istemiyor... ay aslında...
Serkan güldü...
Serkan : nerden söyledim acaba? Hadi gönder gelsin, ne istiyor bu sefer bizimkiler?
Eylül: of böyle tuzlu tuzlu...
Serkan: inanmıyorum, ağzın sulandı şimdiden...
Eylül: ay Serkan, turşu suyu istiyorum ben... turşucularda oluyor ya, seninle geçen sene Kadıköyde gezmeye çıktığımızda içmiştik, ay ondan çok çekti canım
Serkan : ondan kolay ne var? Çıkar alırım şimdi...
İkisi de aşağı indiler ama Serkan çıkarken annesi içeri girmişti...
Nazan : bu ne telaş oğlum? Nereye gidiyorsun?
Serkan: bizimkiler yine bir şey istemiş, Eylül vazgeçmeden hemen alıp geliyorum...
Nazan güldü..
Nazan : dikkatli git...
Eylül'le Nazan içeri geçerken Serkan çoktan bahçeden çıkmıştı...
Nazan : nasılsın kızım? İyi gördüm seni
Eylül: iyiyim anne sağol...
Nazan : ben tek çocukta bile çok zorlandım, seni düşünemiyorum. Neyse ki son ayları kışa geldi, en azından o kadar zorlamaz
Eylül: öyle olsa Serkan soğuk bir ülke bulur beni oraya götürürdü herhalde
Eylül'le Nazan gülüştüler...
Nazan : naapsın o da, sen hastayken kahroldu. Gözümle gördüm. Sen hastalıktan eridin, o da üzüntüden... neyse ki artık ikiniz de çok iyisiniz.
Eylül: en çok ikinizin arasının artık iyi olmasına seviniyorum. Serkan havalara uçuyor...
Nazan : belki de gereksiz uzattım bilemiyorum. Sadece konduramamıştım Eylül, her şeyi benden habersiz yapmasına, okulu bırakmasına... ama o başarılı. Ayrıca olan da olmuş, kaç sene geçti aradan, onuncu yılı olacak bu sene... koskoca adam, şimdi de baba olacak.
Eylül: evet...
Nazan : Serkan sana karşı hep yakın ve ilgiliydi ama işin bu raddeye gelebileceği aklımın ucuna gelmezdi.
Eylül: memnun musun peki? Başka türlüsünü tercih eder miydin?
Nazan : başka bir gelin mi? Kızım sen benim elimde büyüdün sayılır, ben senin çocukluğunu biliyorum. Senden temiz kalplisi yok. Seviniyorum Serkan adına...
Eylül: cinsiyetleri kız ama bu gidişle babalarına benzeyecek. Boyları olması gerekene göre uzunmuş. Özellikle ikizler için çok daha uzun...
Nazan gülümsedi...
Nazan : sağlıklı olsunlar da... zaten harika iki evlat yetiştireceğinizden hiç şüphem yok...
Eylül: Serkan onları da basketbol yolunda ilerletmeye çalışacak gibi duruyor
Nazan güldü...
Nazan : sana bir sır vereyim mi? Bence ikisi de sevmeyecek...
Eylül güldü...
Eylül: bence de...
....
Serkan, elindeki turşu suyu ve karışık turşu şişeleriyle içeri girerken annesiyle Eylül'ün kıkırdamalarını duydu...
Eylül : ay bulmuş! Elin boş dönüceksin diye çok korktum...
Serkan: yok o kadar da değil... zor bir şey istemedin iyi ki. Yoksa dolaş dolaş bulamayabilirdim
Eylül: neyse onu hazırlayıp getirir misin bana? Harika görünüyor...
Nazan : dikkat et kızım, çok içme ki tansiyonun çıkmasın...
Serkan: çıkar mı? Zaten bir süredir tansiyon problemi yaşıyor....
Eylül: abartma Serkan, iki kez biraz çıktı o kadar. Doktor da normal olduğunu söyledi zaten, sonuçta bir değil iki çocuk var burada...
Serkan: sen de pek dikkat etmiyorsun ama...
Eylül: beni annene mi şikayet ediyorsun?
Serkan: hayır, sadece dikkatli olmanı istiyorum bücürük...
Nazan : canı çektiyse içsin tabii ama fazla içmesin diyorum sadece. Zaten insan ne kadar turşu suyu içebilir ki?
Serkan : yani, orası öyle... ben hazırlayıp getiriyorum o zaman...
Eylül: evet... acele et lütfen
Nazan gülüp izin isteyerek Eylül'ün karnını sevdi...
Nazan : ah duygulandım birden... sen daha dün eteğimi çekiştirip benden yemek isteyen kızdın, şimdi anne oluyorsun, hem de torunlarıma hamilesin... ah ne hoş bir duygu bu...
Serkan: gelininle aradan su sızmıyor bakıyorum annecim?
Eylül, Serkan'ın ona uzattığı bardağı aldı ve içmeye başladı...
Nazan : o gelin değil, kızım benim...
Serkan gülümsedi ve annesinin yanına oturdu...
Nazan : Eylül kızların sana benzeyeceğini düşünüyormuş, sen ne diyorsun?
Serkan: benzesinler tabii... gerçi Eylül'e benzemelerini de istiyorum ama doktor ortalamadan uzun olduklarını söylüyor. En azından boyları benimkine benzeyecek gibi görünüyor
Nazan : elleri top tutmaya başlar başlamaz hemen basketbol oynatırsın artık...
Serkan: eh öğretirim tabii anne... kızlar da harika basketbol oynayabilir
Nazan : oynar tabii... ama istemeyebilirler de. Bambaşka bir hedefleri de olabilir
Serkan : olabilir tabii... saygı duyarım. Yoksa bir zamanlarki senden ne farkım kalır?