112

227 18 33
                                    

Eylül: cafede durumlar nasıl acaba?

Serkan: eminim sensiz gayet idare ediyorlardır...

Eylül: onlar da iyi diyorlar ama böyle evden de rahat etmiyor içim... ama yapılacak bir şey yok...

Serkan: sen birçok annenin hayır duasını alan bir kadınsın Eylül... seninle ve fikirlerinle gurur duyuyorum. Harika bir yer oldu orası...

Eylül: bu fikir aklıma geldikten sonra hasta olduğumu öğrenmem tesadüf değildi bence... orayı açmam gerektiğinden emin olmuştum Serkan. Ve beni desteklediğin için teşekkür ederim

Serkan: zevkti...

Eylül: yarınki maçına ben gelemem değil mi?

Serkan: gelmesen daha iyi sanki... seni düşündüğümden söylüyorum, yorulacaksın... yoksa yerin her zaman hazır, biliyorsun

Eylül: biliyorum... yarın karar veririm, yani eğer sancım olmazsa gelebilirim, seni izlemeye asla doyamıyorum...

Serkan: bak sen... Sen de bana şans getiriyorsun bücürük, ama karnın burnunda, bilemiyorum

Eylül: boşver ben evde kalır öyle izlerim seni...

Serkan: iyi fikir...

Serkan karısının dudağına ufak bir öpücük bırakıp yataktan kalktı ve dışarı baktı...

Serkan : ah! Annem geldi!

Eylül: ciddi misin?

Serkan: sen yat, ben yorgun olduğunu söylerim...

Eylül: saçmalama Serkan, olur mu öyle şey? Hadi aşağı inelim de karşılayalım...

Serkan: sırf o getireceği şekerpare uğruna iniyorsun değil mi aşağı?

Eylül: hayır canım tatlı istemiyor... ay aslında...

Serkan güldü...

Serkan : nerden söyledim acaba? Hadi gönder gelsin, ne istiyor bu sefer bizimkiler?

Eylül: of böyle tuzlu tuzlu...

Serkan: inanmıyorum, ağzın sulandı şimdiden...

Eylül: ay Serkan, turşu suyu istiyorum ben... turşucularda oluyor ya, seninle geçen sene Kadıköyde gezmeye çıktığımızda içmiştik, ay ondan çok çekti canım

Serkan : ondan kolay ne var? Çıkar alırım şimdi...

İkisi de aşağı indiler ama Serkan çıkarken annesi içeri girmişti...

Nazan : bu ne telaş oğlum? Nereye gidiyorsun?

Serkan: bizimkiler yine bir şey istemiş, Eylül vazgeçmeden hemen alıp geliyorum...

Nazan güldü..

Nazan : dikkatli git...

Eylül'le Nazan içeri geçerken Serkan çoktan bahçeden çıkmıştı...

Nazan : nasılsın kızım? İyi gördüm seni

Eylül: iyiyim anne sağol...

Nazan : ben tek çocukta bile çok zorlandım, seni düşünemiyorum. Neyse ki son ayları kışa geldi, en azından o kadar zorlamaz

Eylül: öyle olsa Serkan soğuk bir ülke bulur beni oraya götürürdü herhalde

Eylül'le Nazan gülüştüler...

Nazan : naapsın o da, sen hastayken kahroldu. Gözümle gördüm. Sen hastalıktan eridin, o da üzüntüden... neyse ki artık ikiniz de çok iyisiniz.

Eylül: en çok ikinizin arasının artık iyi olmasına seviniyorum. Serkan havalara uçuyor...

Nazan : belki de gereksiz uzattım bilemiyorum. Sadece konduramamıştım Eylül, her şeyi benden habersiz yapmasına, okulu bırakmasına... ama o başarılı. Ayrıca olan da olmuş, kaç sene geçti aradan, onuncu yılı olacak bu sene... koskoca adam, şimdi de baba olacak.

Eylül: evet...

Nazan : Serkan sana karşı hep yakın ve ilgiliydi ama işin bu raddeye gelebileceği aklımın ucuna gelmezdi.

Eylül: memnun musun peki? Başka türlüsünü tercih eder miydin?

Nazan : başka bir gelin mi? Kızım sen benim elimde büyüdün sayılır, ben senin çocukluğunu biliyorum. Senden temiz kalplisi yok. Seviniyorum Serkan adına...

Eylül: cinsiyetleri kız ama bu gidişle babalarına benzeyecek. Boyları olması gerekene göre uzunmuş. Özellikle ikizler için çok daha uzun...

Nazan gülümsedi...

Nazan : sağlıklı olsunlar da... zaten harika iki evlat yetiştireceğinizden hiç şüphem yok...

Eylül: Serkan onları da basketbol yolunda ilerletmeye çalışacak gibi duruyor

Nazan güldü...

Nazan : sana bir sır vereyim mi? Bence ikisi de sevmeyecek...

Eylül güldü...

Eylül: bence de...

....

Serkan, elindeki turşu suyu ve karışık turşu şişeleriyle içeri girerken annesiyle Eylül'ün kıkırdamalarını duydu...

Eylül : ay bulmuş! Elin boş dönüceksin diye çok korktum...

Serkan: yok o kadar da değil... zor bir şey istemedin iyi ki. Yoksa dolaş dolaş bulamayabilirdim

Eylül: neyse onu hazırlayıp getirir misin bana? Harika görünüyor...

Nazan : dikkat et kızım, çok içme ki tansiyonun çıkmasın...

Serkan: çıkar mı? Zaten bir süredir tansiyon problemi yaşıyor....

Eylül: abartma Serkan, iki kez biraz çıktı o kadar. Doktor da normal olduğunu söyledi zaten, sonuçta bir değil iki çocuk var burada...

Serkan: sen de pek dikkat etmiyorsun ama...

Eylül: beni annene mi şikayet ediyorsun?

Serkan: hayır, sadece dikkatli olmanı istiyorum bücürük...

Nazan : canı çektiyse içsin tabii ama fazla içmesin diyorum sadece. Zaten insan ne kadar turşu suyu içebilir ki?

Serkan : yani, orası öyle... ben hazırlayıp getiriyorum o zaman...

Eylül: evet... acele et lütfen

Nazan gülüp izin isteyerek Eylül'ün karnını sevdi...

Nazan : ah duygulandım birden... sen daha dün eteğimi çekiştirip benden yemek isteyen kızdın, şimdi anne oluyorsun, hem de torunlarıma hamilesin... ah ne hoş bir duygu bu...

Serkan: gelininle aradan su sızmıyor bakıyorum annecim?

Eylül, Serkan'ın ona uzattığı bardağı aldı ve içmeye başladı...

Nazan : o gelin değil, kızım benim...

Serkan gülümsedi ve annesinin yanına oturdu...

Nazan : Eylül kızların sana benzeyeceğini düşünüyormuş, sen ne diyorsun?

Serkan: benzesinler tabii... gerçi Eylül'e benzemelerini de istiyorum ama doktor ortalamadan uzun olduklarını söylüyor. En azından boyları benimkine benzeyecek gibi görünüyor

Nazan : elleri top tutmaya başlar başlamaz hemen basketbol oynatırsın artık...

Serkan: eh öğretirim tabii anne... kızlar da harika basketbol oynayabilir

Nazan : oynar tabii... ama istemeyebilirler de. Bambaşka bir hedefleri de olabilir

Serkan : olabilir tabii... saygı duyarım. Yoksa bir zamanlarki senden ne farkım kalır?

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin