143

147 15 7
                                    

Serkan hastaneye geldiğinde Eylül'ün onu karşıladığını gördüğünde rahatladı, ayaktaydı, iyi görünüyordu... demek ki ciddi bir sorun yoktu...

Serkan : Eylül, doğru söyle, iyi misin?

Eylül : ben iyiyim, merak etme

Serkan : o zaman neden hastanedesin bu saatte? Ne oldu? Deniz'le ilgili mi bir problem var yoksa?

Eylül : hayır hayır... biz iyiyiz de, annen...

Eylül, Serkan'ın suratındaki rengin çekildiğine şahit olmuştu...

Serkan : annem mi? Ne oldu ona? Nesi var?

Eylül : bir hafta kadar önce bize gelmişti, dönerken takside kaza yapmışlar, taksici ölmüş ama annen iyi... bir ameliyat geçirdi, kolu da kırık ama iyi, daha da iyi olacak

Serkan : nerede? Görmem lazım, nerede?

Eylül onu annesinin odasına götürdü, Nazan uyuyordu ama sesleri duyunca uyandı, karşısında oğlunu görünce şaşırdı...

Nazan : oğlum?

Serkan : annem... nasılsın? İyi misin?

Nazan : iyiyim iyiyim, endişelenme. Şimdilerde çok daha iyiyim. Artık bir an önce evime gidip kendi işimi kendim yapmak istiyorum.

Serkan : kötü görünüyorsun anne, ne işi? Senin uzun bir süre dinlenmen gerekiyor. Ortağını da doğru zamanda aldın sanırım...

Eylül : Serkan haklı anne... gözün arkada kalmasın, ben de arada gider restoranı kontrol ederim istersen...

Nazan : Serkan, sen neden erken geldin? Eylül mü haber verdi yoksa?

Serkan : yoo, haber falan vermedi. Ben erken geldim, sürpriz yapacaktım. O bana sürpriz yapmış oldu...

Nazan : söylememesini ben istedim...

Serkan : söylemeliydiniz... neyse, çok şükür ki iyisin. Doktorlarla da konuşayım, uygunsa seni daha iyi bir hastaneye alalım.

Nazan : gerek yok oğlum, ben iyiyim burada

Serkan : benim içim daha rahat edecek ama...

Serkan, eğilip annesinin alnından öpüp odadan çıkmıştı. Eylül de Serkan'ı takip etti... bile bile fırtınanın içine girdiğini o da biliyordu elbette, sadece ertelenmesindense bunun şimdi olmasını tercih ederdi...

Serkan : Eylül, bana neden söylemedin?!

Eylül : maçların vardı Serkan, ertesi gün çok önemli bir maçın varken ben nas-...

Serkan : benim annem kaza geçirmiş! Başlarım maçına Eylül, maç benim umrumda mı sanıyorsun? Böyle bir durumda bunu mu düşünürüm ben?!

Eylül : düşünmezsin, ama o iyiydi, doktorlarıyla konuştum, her türlü testi, görüntüyü diğer hastanedeki doktora da gönderdim, burada kalmasını daha uygun buldu, uygulanan tedavinin doğru olduğunu, git gide iyi olacağını söyledi. Ben de bu yüzden seni telaşlandırmak istemedim

Serkan: ama ailem söz konusu! Annem ben yokken kötüleşebilirdi de Eylül!

Eylül : biliyorum ama o iyi... emin olmasam seni arardım. Serkan, ben ilk günden beri burdan ayrılmadım, eve bile gitmedim.

Serkan : ne olursa olsun bana söylemeliydin. Benden bir şeyler saklamandan nefret ediyorum

Eylül : senden bir şey saklamıyorum... anneni nasıl olsa öğrenecektin, sadece maçlarının bitmesini bekledim

Serkan cevap vermedi....

Serkan : tamam artık sen eve gidebilirsin, çocukları yalnız bırakma daha fazla

Eylül : içim rahat etmez ki, ben de kalayım burda

Serkan : Eylül, git diyorum sana... ben burdayım. Merak etme, ben senin gibi yapmam, hemen haber veririm...

Eylül : Serkan, haksızlık ediyorsun...

Serkan : etmiyorum, sana benden bir şey saklamanı istemediğimi daha önce söyledim Eylül, bile bile sakladın bunu benden

Eylül : iyi geceler Serkan

Serkan : iyi geceler, dikkatli git

Eylül : söz veriyorum, kaza geçirirsem baygın da olsam sana haber ulaştırırım...

Serkan : saçmalama Eylül, o nasıl laf öyle! Eve vardığında bana haber ver lütfen...

Eylül hiçbir şey söylemeden hastaneden çıkarken bir süre arabasında ağlamış, sakinleştiğini anlayınca da arabayı çalıştırıp eve doğru gitti. Kızlar uyanıktı ve başlarındaki Gizem onları uyumaları için ikna etmeye çalışıyordu...

Eylül : sağol Gizem, sen yatabilirsin. Ben hallederim...

Kızlar ona sarılıp Eylül'ü soru yağmuruna boğarken onları kendi odasına götürüp aralarına yattı. Onlar uyuduklarında Serkan'a mesaj çekip kendini uykuya bıraktı. Günlerdir hastanede uyuduğundan sonunda yatakta uyuyor olması rahatlatıcıydı...

Sabah kızları yeniden Gizem'e emanet edip hastaneye geldi Eylül... Nazan, oğlunu da görmenin etkisiyle olsa gerek, daha canlı, daha keyifli görünüyordu.

Nazan : hoşgeldin kızım, ya Serkan'ı da sıkıştırdım söylemiyor, torunun cinsiyeti ne?

Eylül : bilmiyoruz ki, Serkan gelince bakırız demiştik...

Nazan : e geldi işte, hazır hastanedeyiz, baktırsanıza

Eylül : şimdi sırası değil anne, sen iyi ol, keyfimiz yerine gelsin, öyle gideriz. Ne olursa olsun sevineceğim tabii ama şu an pek keyfim yok.

Nazan : oğlum bir şey söylesene karına, perişan etti kendini kaç gündür. Benim suçum diyip duruyor...

Serkan : senin ne suçun var ki?

Eylül : sana haber vermemem dışında mı? Anneni tek başına göndermem hataydı mesela. Ben bırakmalıydım, o saatte taksiyle gitmesine izin vermemeliydim...

Serkan : nerden bileceksin ki, hem bu bir kaza... annem haklı, bunun için üzme kendini...

Eylül cevap vermeden Nazan'ın yatağının ucuna oturdu...

Eylül : Serkan, kızlar seni çok özledi, eve git bir gör istersen, sonra yine gelirsin...

Serkan kafasını sallayarak odadan çıktığında Eylül, Nazan'a zorla da olsa gülümsedi...

Nazan : aranız mı bozuk?

Eylül : evet ama ben bunu göze almıştım... sen bunları düşünme, biz yine iyi oluruz.

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin