Serkan : annenleri ara da söyle Eylül, evlendiğimizi bilsinler
Eylül : evet söyleyeceğim... babama üzülüyorum, beni gelinlikle görmek isterdi, ama benim de düğün yapacak keyfim yok şu sıralar...
Serkan : seninle çok güzel hayallerim vardı Eylül, en güzelleri... ama olmadı, olmayacak. Özür dilerim...
Eylül : saçmalama Serkan... hem bak ben çok mutluyum...
Serkan : ben de öyleyim... bir imkansızı daha gerçek ettim seninle... sevdiğim kadınla evliyim...
Eylül gülümsemişti...
Eylül : geç biraz dinlen sen. Ben de annemlerle konuşacağım...
Serkan : yanımda konuş... zor bir konuşma olacak, biliyorum. Hem gerekirse ben de konuşurum.
Eylül : aslında bunu onlara söylemeye hazır değilim, servet avcısıyım ya ben hani...
Serkan : saçmalama Eylül... biz gerçeği biliyoruz, bu yetmez mi?
Eylül : annene de haber vermemiz lazım
Serkan : istersen ara, ben konuşmayacağım
Eylül : neden?
Serkan : hasta olduğumu söylediğimde bana acır, yanımda olur sandım. Kaç gündür ne gelen var ne giden... annem beni silmiş Eylül, evlenmem de umrumda olmayacaktır.
Serkan, Eylül'e sarılıp saçına öpücüklerini bırakmıştı... Eylül de telefonu hoparlöre alıp annesini aradı ve herkesi yanına çağırmasını istedi...
Selin : Eylül, ne oluyor kızım?
Eylül : anne, davet ettiğin herkese haber ver, düğün olmayacak
Ekrem : olmayacak mı? Ne oldu Eylül? Neden evlenmekten vazgeçtin?
Güney : bir yanlışı mı oldu Serkan'ın?
Eylül : hayır... ben evlenmekten vazgeçmedim, düğün yapmayacağız hepsi bu. Ayrıca söylemek istediğim bir şey daha var
Güney : neler oluyor Eylül?
Eylül : biz dün Serkan ile evlendik. Yani nikah kıydık. Bu yüzden düğün falan da yapılmayacak. Gerekli olmadığına karar verdim...
Selin : ne?!
Güney : bu ne şimdi? Şaka falan mı? Neden böyle yangından mal kaçırır gibi evlendiniz? Eylül... aklıma gelen mi?
Eylül : ne? Hayır... hayır hayır... abi şey biz...
Serkan : Güney, anne, baba... sandığınız gibi değil, durum çok ama çok farklı. Aslında her şey yolundaydı, ama özetlemek gerekirse ben hastayım, birkaç aya öleceğim ve Eylül bana acıdığı için beni son günlerimde mutlu etmek adına benimle hemen evlenmek istedi. Durum bu...
Eylül : acımak değil! Şunu söyleyip durma! Sana acıdığım falan yok!
Selin : ne?! Nasıl hastasın? Serkan ne demek oluyor bunlar oğlum?
Serkan : beynimde tümör var anne. Eylül'e beni terk edebileceğini söyledim ama kabul etmedi. Acıyor tabii, şimdi acımıyorum demese de ben öyle olduğunu biliyorum. Mayısa kadar süre verdi doktor, bu yüzden Eylül düğüne kadar beklemek istemedi, belki o zamana kadar ölürüm falan...
Eylül ağlıyordu...
Eylül : kes şunu! Kes!
Serkan : gerçek bu, ben her şeyin farkındayım. Size de haber vermediğimiz ve böyle aceleye getirdiğimiz için özür dilerim. Ama sebebi sadece bu, başka bir şey değil, inanın.
Ekrem : oğlum, ben ne diyeceğimi bilemiyorum.
Serkan : bir şey deme baba... Eylül yeteri kadar acıyor zaten, bir de siz acımayın bana...
Selin : acımak değil de, içimiz parçalandı be oğlum... Yok mu hiç çözümü, tedavisi?
Güney : hemen kabullendin mi oğlum? O kadar paran var, git yurtdışına, ameliyat ol... gerekirse bütün servetini yatır buna
Serkan : tedavisi yok Güney... olsa yapmaz mıydım? Yaşamak için bu kadar sebebim varken yapmaz mıydım?
Ekrem : Selin, tamam ağlama, çocukları da üzme. Bizim için sadece kızımızın ve tabii senin mutluluğun önemli Serkan. Siz iyi olun, biz de mutlu oluruz.
Güney : bu kadar çabuk kabullenmeni anlayamıyorum. Oğlum genç adamsın! Sporcusun, senden sağlıklısı yoktur! Eminim ki bir yolu vardır, tıp bu kadar gelişmişken sana bir ömür biçilmesinin imkanı var mı?
Ekrem : oğlum, yapma. Kapatalım hadi...
Eylül : bana güvendiğin için, mutluluğumu istediğin için teşekkür ederim baba...
Ekrem : her zaman... sen her zaman ne yaptığını bilen bir kız oldun Eylül.
Eylül : sağol baba...
Telefon kapanır kapanmaz Eylül, Serkan'a sarılıp ağlamaya başladı. O da aynı Güney gibi Serkan'a bağırmak, savaşmasını söylemek istiyordu, ama elinden bir şey gelmiyordu ki...
Serkan : şişşt... her şey yoluna girecek bücürük. Bir şekilde, öyle ya da böyle... ağlamak yok, anlaştık mı? Ağlama, beni daha fazla üzme...
Eylül kafasını salladı...
Serkan : hem senin burada oturduğun kabahat, gidip hazırlanman lazım. Ayşen'e söyle de yardım etsin sana
Eylül : neye hazırlanıcam?
Serkan : balayımıza... yarın sabah Venedik'e gidiyoruz...
Eylül : ne?!
Serkan : senin için bundan daha iyi bir yer olmazdı değil mi?
Eylül : hayır hayır... senin dinlenmen lazım, doktorundan uzaklaşmaman lazım, ya yine bir şey olursa?
Serkan : o günden beri iyiyim Eylül, bir daha benzer bir şey yaşamadım, başım bile dönmedi...
Eylül : ayrıca bu işler öyle uçak bileti almakla olmuyor. Pasaportu var, vizesi var...
Serkan : Ahmet bey halletti hepsini. Sabah yola çıkacağız birtanem, o yüzden bence bir an önce hazırlansan iyi edersin...