Serkan: ikiz olunca en azından biri erkek olur sanmıştım, ondan öyle demiştim Eylül, bütün hayatı boyunca tek derdi soyunu sürdürmeyi dert eden adamlardan değilim ben...
Eylül: tamam da erkek olsun onunla basket oynarım diyordun şimdi al sana kız! Hem de iki tane!
Serkan: cinsiyet ayrımı yapacak değilim. Hem ben de kızlarımla oynarım basket, ne var?
Eylül güldü...
Eylül: ya spordan nefret eden, tüm dertleri makyaj yapıp süslenip arkadaşlarıyla eğlenmeye giden kızlardan olurlarsa?
Serkan: deme öyle Eylül... ağzını hayra aç.
Eylül kahkaha attı...
Eylül: ne var canım, kız çocuğu sonuçta, babasının mesleğine hiç merak duymayabilir. Olamaz mı? Olabilir...
Serkan: deme deme... sever benim kızlarım. Anneleri de seviyor, babaları aşık, o zaman sorun olmaz, değil mi?
Eylül: ben sen oynuyorsun diye basket izliyorum, yoksa izlemezdim açıkçası...
Serkan: demek öyle...
Eylül: hıhı...
Serkan: ama aslında senin de yeteneğin var. Sana evlenme teklif ettiğim günü hatırlıyor musun? Orda attığın basketler çok iyiydi, hele ki senin gibi bir bücürük için...
Eylül: ee bütün gün kimi izliyodum ben?
Serkan sırıtarak Eylül'ün dudaklarına ufak ama çok tatlı bir öpücük bıraktı ve elini Eylül'ün karnı üzerinde gezdirdi...
Serkan: yok yok, ben eminim benim kızlarım da çok sevecek basketi...
Eylül: onlar neyin ne olduğunu anlayana kadar sen emekli olursun sanki...
Serkan: yok canım, yaşlanmadım o kadar
Eylül: hayatım, onların topu tutabilmesi için bile en az sekiz dokuz sene geçmesi lazım. Sen dokuz sene sonra kaç yaşında olacaksın? Otuz dokuz?
Serkan bir şey söylemedi... birden emekliliği düşünmek onu sıkıntıya boğmuştu. Eylül haklıydı, o yaşa kadar onu emekli ederlerdi. Ona da geriye basketbolu hobi olarak sürdürmek kalırdı...
Eylül: ama merak etme, kızların da basketi severler... babaları sayesinde başlayıp bir aşk uğruna devam ederler...
Serkan: ne aşkı?
Eylül: bir erkek işte...belli mi olur?
Serkan: yok ben fena oldum, bunları zamanı gelince konuşalım mı? Şöyle bi yirmi sene sonra falan...
Eylül güldü...
Eylül: ben sana vurulduğumda en fazla yedi sekiz yaşındaydım ama hadi tamam, öyle olsun
Serkan somurtup kahvaltısına döndüğünde Eylül kocaman bir kahkaha atıp sonra karnını tuttu...
Eylül: ay!
Serkan: iyi misin?
Eylül: hıhı... gülünce bir sancı girer gibi oldu.
Serkan : bu kızlar şimdiden senin canına okudu, doğunca ne olacak kim bilir?
Eylül: çok enerjikler...artık kavga mı ediyorlar bilmem, sürekli hareket sürekli hareket...
Eylül kıkırdadı...
Serkan: ilk kim doğacak kavgasıdır bence...
Eylül: olabilir... ya da babamız artık gitsin diyorlardır
Serkan: kovuyor musun?
Eylül: şu koca kaçırtanlar gidene kadar. Sonrası için her türlü sevgi ve şefkate açığım biliyorsun...
Serkan gülümsedi...
Serkan: bilmez miyim?
Serkan ayaklandı...
Serkan: en çirkinini seç...
Eylül: öyle yapacağım zaten...
Serkan yukarı çıkmış, spor aletlerinin olduğu odaya geçip kapıyı da açık bırakarak sporuna başladı... o esnada kapı çalınca Eylül dadı adaylarının geldiğini anlamıştı... yanlarına indi ve hepsini süzdü. Bir tanesi de şişman, çirkin olmaz mıydı? Hepsi de yirmili yaşlarının başlarında bakımlı, güzel kızlardı. Neyse ki bu sefer hiçbiri mini etek giymemişti.
Biri konuşmaya başlamıştı...
Kız 1 : biz Serkan beyle görüşecektik...
Eylül: ah maalesef, babamızın işi var, anneyle olacak mülakatınız, ki o da görüldüğü üzere ben oluyorum
Kız 1 : ah anladım
Eylül onu daha mülakata sokmadan kafasında elemişti bile. Geriye kaldı üç dedi içinden...
Kız 2 : aslında daha iyi oldu, önemli olan annenin içine sinmesi zaten...
Eylül bu kızı sevmişti... en azından şimdilik.
Çalışma odasına doğru ilerlerken kızlardan biri Serkan'ın spor yaptığı odaya dikkatlice bakmış, adımları yavaşlamış, oradan olabildiğince yavaş geçmeye çalışmıştı...
Eylül, "sen de elendin kızıl kafa" dedi içinden. Ve hepsini çalışma odasına soktu...
Eylül: evet, bildiğiniz gibi ikiz bebeklere bakıcılık yapacaksınız. Daha önce böyle bir deneyiminiz oldu mu?
Kızlardan biri hariç hepsi kafasını iki yana salladı... Ama Eylül'ün az önce sevdiğini düşündüğü kız olumlu cevap vermişti...
Kız : yani ikiz değillerdi ama aralarında sadece bir yaş vardı. Ama ikiz gibi büyüdüler. Onlara bir süre baktım
Eylül: neden devam etmedin peki?
Kız : işten çıkarıldım, yeterince iyi görünmüyormuşum. Onlar görünüşüne daha önem veren birilerini arıyordu, sürekli davetlere katılıyorlardı ve çoğu zaman ben de eşlik ediyordum çünkü...
Eylül : anlıyorum...
Eylül daha baştan elenen iki kızı gösterdi...
Eylül: sen ve sen. Ayaklarınıza sağlık kızlar ama gidebilirsiniz
Kızlar söylene söylene odadan çıktılar. Eylül hiç konuşmayan kız ve diğeri arasında kararsız kalmıştı...
Konuşmayan kıza doğru döndü...
Eylül: daha önce iki ailenin çocuklarına bakmışsın.
Kız : evet... birisi bana artık para veremeyeceğini söyledi, diğeri ise dil bilmediğim için işten çıkardı. Oysa baştan böyle bir şart sunmamışlardı
Eylül kafasını salladı... aslında ikisi de iyi kızlara benziyordu. Kıyafetleri usturuplu, gözleri fıldır fıldır dönmüyordu... son bir soru daha soracak ve belki de kiminle devam edeceğine karar vermiş olacaktı...
Eylül: seyahat edebilir misiniz?