Serkan rahatlamayla ufak bir kahkaha attı...
Serkan: bu muydu büyük sırrın?
Eylül: evet... sen ne bekliyordun? Gizliden ortaya çıkacak bir çocuğum falan olduğunu mu?
Serkan: yok, onun olmadığını biliyorum. Ben senin ilk ve son aşkınım. Hep merkezde ben olacağım. Şanslı bir adamım ben...
Eylül: öylesin...
Serkan: çok mütevazisin bücürük
Eylül kıkırdadı...
Serkan: bu arada çok iyi yapmışsın.
Eylül: geçen gün konuştuğumuzda makinelerinin bozulduğunu söylemişti. Elinde yıkıyormuş her şeyi. Ben de dayanamadım sipariş verdim, harcama yaparken bana sorma dediğin için sana söylemedim.
Serkan: iyi yapmışsın Eylül... sen de en az annemler kadar inatçısın biliyorum ama onlara bir daire alsaydık... Ufak bir şey...
Eylül: Serkan aslında ben de çok isterim. Ama annemler senin aldığın evde asla rahat edemez. Ondan istemiyorum. Yoksa bunu sana daha önce sorardım zaten.
Serkan: neden ki?
Eylül: kendi annen bile istemiyor. Benimkiler kendi kendilerine yetmeye alıştılar. Üstelik borcumuzu senin ödediğini öğrendiklerinden beri kendilerini sana karşı borçlu hissediyorlar zaten. Bir de ev almaya kalkarsan onlar kötü hissedecek. Onları bu şekilde rahatsız etmek istemiyorum. Ufak tefek şeylerini karşılarız ama ev çok fazla.
Serkan: peki... buradaki keşfin bittiyse artık hazırlanalım mı? Röportaj için gelecekler
Eylül: evet... ben onu tamamen unuttum.
Serkan : gizemli kasa sana her şeyi unutturdu galiba
Eylül: öyle oldu evet.
Serkan güldü ve Eylül ile beraber odadan çıktı..,
Eylül odada hazırlanırken Serkan oturmuş onu izliyordu. Saçlarını tutam tutam maşayla kıvırtışını, kirpiklerine yavaşça rimel sürüşünü, rujunu tazeleyişini...
Eylül: öyle oturup izlemeye devam edecek misin?
Serkan: güzele bakmak sevaptır demişler, ben de bol bol sevap kazanmak derdindeyim
Eylül kahkaha attı...
Eylül: o "güzel bakmak sevaptır" ama neyse, teşekkür ederim kocacım...
Serkan: rica ederim bücürük
Eylül: sıra geldi kıyafete... en zoru da bu. Ne giymeliyim sence?
Serkan: neden bu kadar gerildiğini anlamıyorum. Her gün evde giydiğin şeylerden birini giy işte
Eylül: bi kort, bi şort olur mu öyle?
Serkan: olur tabii burası bizim evimiz, istediğimizi giyeriz. Beğenmeyen gider...
Eylül: elbise giyeyim bari. Koskoca Serkan Özgün'ün karısı paspal giyinmiş dedirtmem ben...
Serkan gülümsedi...
Eylül : sarı mı mavi mi?
Serkan: mavi
Eylül gülümseyerek elbiseyi eline alıp hemen giydi ve Serkan'ın yanına geldi...
Eylül: nasıl?
Serkan: muhteşem...
Eylül: kızlar hazırlandı mı acaba? Bir gid-...
Serkan: sen şimdi boşver kızları, Gizem halleder. Gel biraz biz bize kalalım... çok güzelsin Eylül
Eylül : sen öyle gördüğün için...
Serkan: alakası bile yok. Sen lisede bile senden yaşça büyük çocukları hiçbir şey yapmana gerek kalmadan tavlayabilen bir kızdın. Bir çoğu benden çekindiği için yaklaşamamıştı sana.
Eylül: diyorsun...
Serkan: diyorum... bense öyle şanslıyım ki hiçbir şey yapmadan üç günde sana evlilik teklifimi kabul ettirdim.
Eylül: her zaman söylüyorum, hepsi yüzük yüzündendi, gözlerimi aldı, aklım şaştı.
Serkan sırıtıp Eylül'ü kucağına çekerek dudaklarını boynuna değdirdi...
Eylül: ya Serkan... gelirler birazdan
Serkan: gelsinler. Karımı seviyorum, onlara ne?
Eylül: sev tabii ama...
Serkan: ama ne, bücürük?
Eylül: söyleyeceğimi unuttum, boşver.
Serkan güldü ama hiçbir şey söylemedi. Kızlar odayı basmadan ya da röportaj için gelmelerinden önce belki de sadece birkaç saniyesi vardı.
Serkan: bazen biz bize olduğumuz günleri özlüyorum. Kızlarım harikalar ama seninle istediğim gibi ilgilenemiyorum
Eylül: buna bazen ben de üzülüyorum.
Serkan, Eylül'ü dudaklarından öpecekti ki Eylül onu durdurdu...
Serkan: ne?
Eylül: makyajım bozulur...
Serkan: o da kusur kalsın. Zaten mükemmelsin, biraz daha az mükemmel ol, olmaz mı?
Eylül: sanırım olur...
Serkan, yeniden Eylül'ün dudaklarına yönelmişti ki kapı tıklatılmıştı. Eylül anında Serkan'ın kucağından fırlayıp ayağa kalktı.
Serkan: kızlar olmadığı kesin... Gel!
Ayşen : röportaj için geldiler. Bahçeye mi alayım?
Eylül: evet, lütfen. Biz de geliyoruz
Ayşen gittiğinde Eylül, Serkan'ın gerildiğini hissetti.
Serkan: şimdiden başladı rahatsızlıkları...
Eylül: alt tarafı bir saat Serkancım. Çok değil...
Serkan: baksana, karımı öpemedim bile...
Eylül: öpersin, ama sonra...
Serkan: of
Eylül: zaten bugün röportaj biter bitmez annene gideriz.
Serkan: nede-....
Eylül: biz dönerken kızlar babaanneleriyle kalmak için yalvarır, biz de yarım ağızla olmaz öyle şey deriz ama annenin ısrarlarından sonra hemen ikna oluruz. Sabah kızları annenden alır biraz gezer, cafeyi de kontrol edip evimize döneriz...
Serkan'ın gözleri ışıl ışıldı...
Serkan: sen bir dahisin bücürük. Harika bir fikir bu. Kesinlikle yapıyoruz.
Eylül: bence de...
Serkan: hadi bir an önce şu iğrenç röportajı bitirelim...
Eylül, Serkan'ın ona uzattığı eli tutmuş, birlikte bahçeye inmişlerdi..