106

231 17 24
                                    

Eylül'ün iliğin bulunması ile keyfi öyle yerine gelmişti ki Serkan onun yüzünde şimdiden bir renk görmeye başlamıştı sanki. Geçen gün annesinin getirdiği şekerpareyi Eylül'e getirdiğinde Eylül itiraz etmeden almış, yavaş yavaş yemeye bile başlamıştı. Onu böyle görünce Serkan gülümsedi, sonunda her şey yoluna mı giriyordu?

Serkansa onun yanına oturmuş yanağına boynuna, omzuna, nereye ulaşabilirse oraya öpücüklerini bırakıyordu...

Eylül: aşkım bir bırak da rahat yiyeyim şunu. Sen de gidip alsana kendine...

Serkan: e işte ben de tatlımı yiyorum ya zaten..

Eylül kahkaha attı...

Eylül: Serkan biz şimdi ciddi ciddi Amerika'ya mı gideceğiz gerçekten?

Serkan: evet, doktorun gidebileceğini söyledi. Hem sana da değişiklik olur hem de operasyonu orada yaparsak içim daha rahat eder...

Eylül: teşekkür ederim... ben bütün bunları hayal bile edemezdim.

Serkan: yurtdışındaki tedavi karşılayacağımı mı?

Eylül: hayır, ondan neredeyse emindim. Seninle yeniden karşılaşmamız, evlenmemiz, şimdi de dünyanın her yerini dolaşıyor olmamız... öyle ya da böyle her yeri senin sayende görüyorum ben.

Serkan: seninle Amerika'ya keyfe gitmek isterdim. Maç izlemeye ya da gezmeye...

Eylül: ben de öyle

Eylül sıkıntıyla iç çekmişti...

Serkan: bu iliğin bulunması büyük bir şans bücürük... tüm dünya içinde taa ordan çıktı, boşuna değil. İyi olacaksın...

Eylül: biliyorum...

Serkan: o zaman neden sıkıldın öyle?

Eylül: tüm bu seyahat, ameliyat, tedavi derken uzun süre evimden ayrı kalacağım... hem evimden hem ailemden... İstanbul Antalya arası gibi değil işte, saat farkı olacak, doğru düzgün konuşamayacağız bile

Serkan: sağlığın için ama...

Eylül: biliyorum, biliyorum da... özür dilerim, sen burada benim için uğraşıyorsun, ben de saçmalıyorum işte...

Serkan: aileni mi görmek istiyorsun?

Eylül: aslında tedaviden önce görmek isterdim. Gidemez miyiz?

Serkan: zaten Amerikaya uzun bir yolculuk olacak bücürük, bir de Antalya'ya gitmesek daha iyi. Çok yorulacaksın...

Eylül: haklısın...

Serkan: ama istersen onları buraya çağırabiliriz... muhtemelen yılbaşından hemen sonra gidebileceğiz Amerika'ya. O yüzden vaktimiz var, yılbaşını onlarla geçirmek ister misin? Ailenle, arkadaşlarınla...

Eylül'ün gözleri ışıldamıştı adeta...

Eylül: ah Serkan, harika olur...

Serkan: söylemen yeter bücürük, neden bu kadar çekiniyorsun ki?

Eylül: senin kafanı böyle şeyler için şişirmek istemiyorum işte, zaten bütün gün benimle uğraştığın yetmiyormuş gibi bir de...

Serkan hafifçe gülüp öpücüklerini bırakmaya devam etti...

Eylül: on yıl sonra sana rastladığım için memnunum.. seninle vakit kaybetmeden evlendiğim için de... sen tanıdığım en yakışıklı, en güzel kalpli, en eli açık insansın... ayrıca hayatıma müdahale ettiğin, borcumu ödediğin ve beni sevdiğin için teşekkür ederim

Serkan gülümsedi ama hiçbir şey söylemedi...

Eylül: bir şey söylemeyecek misin?

Serkan: ama pişman olabilirdin... tüm bunlar gerçek olsaydı pişman olacaktın...

Eylül hemen cevap vermedi...

Eylül: aslında bundan pek emin değilim... zamanla düşündüğümde belki de... bilmiyorum, boşanmayabilirdim, hele ki avukat dediğin gibi beni oyalarsa vazgeçmem kaçınılmaz olurdu...

Serkan şaşırdı...

Serkan: nasıl yani?

Eylül: geçmişte, benden çok önce olduğu için affedebilirdim diyorum.

Serkan: affeder miydin? Ciddi misin?

Eylül: evet... çocuğu da kabul ederdim muhtemelen, hele ki benim olmayacağına göre ona seve seve bakardım... senin çocuğun ne de olsa. Hem de erkekmiş, tam da hayal ettiğin gibi...

Serkan: hayalim erkek çocuk falan değil

Eylül: sen minik bir basketbolcu oğlun olsun istemiyor muydun?

Serkan: hayır

Eylül bir süre duyduklarına anlam vermeye çalıştı... bunu daha önce konuşmuşlardı, hatta Serkan bütün gün oğluyla basketbol oynayabileceğini söylemişti. Eylül de ya kız olursa diye dalga geçmişti onunla...

Eylül: haa şimdi anlıyorum... ortada çocuk olmadığı ve olmayacağı için konuyu kapatmaya çalışıyorsun, tamam. İyi fikir...

Serkan iç çekti..

Serkan: ben seninle yaşamak istiyorum Eylül. Senin sağlığından önemli bir şey yok şu anda...

Eylül: biliyorum...

Serkan: ayrıca o çocuğu evimize falan almazdım. Bekar olsaydım belki, ama sen varken asla. Bakacaktım tabii, her türlü ihtiyacını karşılardım ama o kadar... neyse ki beni kurtardın bu durumdan, hâlâ aklına nasıl geldi ve neden anlattıklarımın aksine inanmayı tercih ettin bilmiyorum ama iyi ki yaptın... yoksa ömür boyu kendimi affedemeyecektim

Eylül: seni kullanmak isteyen çok insan vardır Serkan. Ben biraz düşündüm, eğer o kadar eskiden beri beni seviyorsan ve bunca zaman hiç sevgilin olmadıysa bunun bir sebebi olmalıdır dedim kendi kendime... senelerce ben yokum diye kimseyle olmayan bir adam sırf ben hastayım diye beni aldatmaz dedim. Ne karşılaşmamızdan önce ne de sonra...

Serkan rahatlayarak gülümsedi...

Serkan: asla...

Eylül: olmuşsa da tamamen bilincin dışında gelişmiştir dedim kendi kendime. Bunu öğrenmek için Berke'yi o kadına götürdüm aslında. Sana ilaç falan verdiğini düşünmüştüm ilk başta, ya da başka bir şey. Seni suçsuz, masum çıkartabilecek herhangi bir şey... Tamamen dolandırmış olması ise tutunmayı çok istediğim bir ihtimaldi sadece...

Serkan: ah bücürük...

Eylül gülümsedi...

Eylül: bundan sonra iyi olacağım ve ayağımı kaydırmaya çalışan tüm rakiplerimi bir bir eleyeceğim

Serkan kahkaha attı...

Serkan: zaten baştan kaybedilmiş bir yarışa girenler utansın bücürük...

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin