116

205 17 35
                                    

Geçen saatler Eylül için de Serkan için de geçmek bilmemişti... Ama ikisi de doğduğunda ikisi de fazlasıyla rahatlamıştı, taa ki Serkan ikizleri görür görmez neredeyse bayılana kadar...

Eylül artık çıkarıldığı odada dinlenirken aklındaki tek görüntü Serkan'ın kızları gördüğü anki sendeleyişiydi... Eylül dakikalardır kıkır kıkır gülüyordu...

Serkan: Eylül yeter ama...

Eylül: ne yapayım Serkan, engel olamıyorum kendime...umarım o kamerada bunun görüntüsü vardır, of gülmemem lazım, gülmemem lazım...

Serkan: beni kan tutuyor, ondan öyle oldum ben... doktor bir gösterdi, ikisi de kanlar içinde...

Eylül: eh yani, sonuçta içerisi kan revan Serkancım... içeride tazyikli su hortumu yok ki çıkmadan önce birbirlerini temizlesinler...

Serkan: ha ha ha... geç bakalım dalganı bücürük.. o görüntüleri izlerken kim gülecek göreceğiz...

Eylül: ben acı içinde doğuruyorum, sen bana gülüyorsun. Bunu sonra konuşacağız...

Serkan : hayda...

Eylül: ama çok güzel değiller miydi?

Serkan: çook... öyle güzeller ki. Erken doğdular ama neyse ki sağlıklılar, doktor zaten yeterince büyük olduklarını söyledi.

Eylül: eh babası iki metre... pardon bir doksan sekiz, değil mi?

Serkan güldü...

Eylül: ee nerde benim kızlarım?

Serkan: kontrolleri yapılıyor. Getirirler herhalde birazdan

Eylül: annemler de yolda, annen nerde?

Serkan: ben onu aramayı unuttum... dur hemen arayayım.

Eylül: ah Serkan ah, aklın nerede acaba?

Serkan: sizde güzelim, sizde...

...

Serkan, ayrı ayrı gelen kızlarına bakıp aralarında bir fark arıyordu...

Serkan: ee bunların ikisi de birbirinin aynısı... biz hangisine Nehir, hangisine Irmak diyeceğiz?

Eylül: fark eder mi ki?

Serkan: şimdi etmez ama düşününce etmeli... yani sonuçta isimleriyle sesleneceğiz, bir Nehir, bir Irmak dersek çocuk adını öğrenemez...

Eylül: neyse ki birkaç ay bunu düşünmek zorunda değiliz...

Serkan: yeni yıla dayanamadılar... illa yılbaşını görecekler...

Eylül: aa evet... yılbaşını birlikte geçireceğiz... ya Serkan, bu yılbaşı bir başka güzel olucak, şunlara bak...

Serkan: bunlar sana benzemiyor bücürük...

Eylül: evet, şimdilik sana benziyor gibiler...

Serkan: gözlerini de açsalar da görsek ne renk olduğunu...

Eylül: ay çok heyecanlı...

Serkan: anne oldun hâlâ çocuk gibisin bücürük...

Eylül: ay anne oldum ben dimi? Ay Serkan ağlayacağım...

Serkan güldü...

Serkan: ne oldu güzelim, neden ağlıyorsun?

Eylül: ya ben çok duygulandım, anne oldum ya ama ağlamamam lazım...

Serkan: sürekli değişen hormonlarının etkisindesin hâlâ bücürük. Kaç ay katlandık da, daha ne kadar sürecek acaba?

Eylül: katlandın? Ne demek katlandın? Sen beni sevmiyor musun Serkan? Sadece katlanıyor musun bana?

Serkan: hayda... sadece dalga geçmiştim Eylül, seni hiç sevmez olur muyum ben?

Eylül: ama öyle dedin, katladım dedin...

Serkan: dalga geçtim Eylül'üm... tamam bundan sonra sana şaka yok. Gel sen bu miniklere bak. Gerçi o kadar da minik değiller, nerdeyse senin kadarlar

Serkan sırıtıyordu...

Eylül: ya Serkan!

Serkan: birkaç yıla senin boyuna erişirler

Eylül: o kadar kısa değilim ya... ağlarım bak, sus...

Serkan: tamam tamam, sustum...

Serkan güldü ve Eylül'ün yanına oturdu ve iki bebeğe de tek tek baktı...

Eylül: kucağıma versene..

Serkan: hangisini?

Eylül: ver işte birini Serkan, fark eder mi? Sen de ötekini al, sonra değişiriz.

Serkan, Eylül'ün kucağına bebeklerden birini verdikten sonra, diğerini de kendi aldı...

Serkan: öyle güzel kokuyor ki...

Eylül: dimi? Şimdi uyuyorlarken her şey güzel ama ağlarlarsa ne yaparım bilmiyorum...

Sabah olmak üzereydi ve kapı çaldı. İçeri Nazan büyük bir merak içinde girmişti...

Eylül: gel anne gel, bak torunlarına...

Nazan : deli çocuk bana neden doğduktan sonra haber veriyorsun?! İnsan hastaneye gelir gelmez arar annesini, hastanedeyiz gel diye...

Serkan: ben de maçtan çıkıp geldim bir anda anne, sonra Eylül'ün yanındaydım, sonra Eylül söyleyince aklıma geldi

Eylül: üstüne gitme oğlunun, zaten ikizlerin doğduğunu gördüğü an aklı gitti. Koskoca adam neredeyse yere bayılacaktı

Nazan kahkahalarla güldü...

Nazan : ee baba olmak kolay değil... bir bakayım şunlara... pamuk gibiler pamuk, maşallah... adlarına karar verebildiniz mi?

Serkan : evet, Nehir ile Irmak olacak ama hangisi Nehir hangisi Irmak olacak ona karar veremedik.

Nazan : şimdilik fark etmez ama zamanla illa ki ufak da olsa bir fark görürsünüz, ona göre ayırırsınız. Zaten yeni doğmuş bebekler ikiz olmasalar bile birbirine benzer.

Eylül: yani...

Serkan: ben kucağımdakine Irmak diyeceğim şimdilik, diğeri Nehir olsun

Eylül güldü...

Eylül: götürdükler zaman doğru ismi tutturmak için sadece %50 şansın var biliyorsun değil mi?

Nazan da gülmüştü...

Serkan : Irmak, ne diyor anne? Güya ben seni tanıyamayacakmışım, yok daha neler!

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin