Yemek boyu eskilerden konuşmuşlar, hatırladıkları çocukluk anılarını birbirlerine anlatıp gülmüşlerdi... Yemekten sonra Eylül sofrayı kaldırmak isteyince Serkan da ona yardım etmişti.
Serkan : geçenlerde buraya geldiğinde erkek arkadaşınla güzel bir gün geçirdin mi?
Eylül şaşkınlıkla Serkan'a baktı..
Eylül : şey evet... Berke ilk defa İstanbul'a gelmişti, onu gezdirdim biraz, Kız Kulesi, Ortaköy falan.. dolaştık biraz.
Serkan : iyi olmuş bari.
Serkan başka ne diyebilirdi bilmiyordu...
Serkan : onca yoldan seni görmeye mi gelmiş?
Eylül : şey evet... aslında ben İstanbul'a gelmeden önce ayrılmıştık, daha doğrusu o benden ayrılmıştı, sonra ben buradayken de ufak bir kavga etmiştik telefonda, o yüzden özür dilemeye gelmiş.
Serkan : uzun mesafe ilişkisi zordur, bir şekilde bir yolunu bulursunuz eminim ki...
Bulmalarını istiyor muydu cidden?!
Eylül : aslında Berke aklınca bir yolunu buldu. Evlenelim diyor.
Serkan donup kaldı. Eylül evlenecek miydi? Elleri yumruk olmuştu...
Serkan : ne? Evlenecek misin?
Eylül : bilmiyorum, hemen cevap vermedim, önce biraz düşüneceğimi söyledim. O ben gitmeden önce kavga ettiğimizde aslında ayrılmadığımızı sanıyormuş, bense ayrıldık gözüyle bakmıştım, defalarca randevulara çıktım. Bu durumda onu aldatmış oluyorum değil mi?
Serkan : ilişkiler konusunda tecrübeli olmadığımı biliyorsun, bu soruyu soracağın son kişi ben olmalıydım...
Serkan zorlukla gülümsedi... Hala şoktaydı. Eylül'e geç kalmanın şokunda.... Belki Eylül evlenene kadar çoktan ölüp gidecekti. Hiç vakti yoktu ve günden güne zamanı tükeniyordu... belki hazirana kadar bile dayanamadan ölüp gidecekti... yarına çıkacağının garantisi bile yokken Eylül'ü görebildiği her gün şükür etmesi için başlıca sebebiydi...
Eylül : ne düşünürdün peki?
Serkan : sen ayrıldın diye düşünmüşsün, aldatma sayılmaz bence...
Eylül : bilmiyorum... bence aldattım.
Eylül düşünceli bir şekilde geçti salona. Serkan da arkasından geldi, aynı kanepenin diğer ucuna yerleşti. Şimdiden morali bozulmuştu. Berke denilen adam akıllıydı, Serkan'ın varlığından haberdar olur olmaz Eylül'e evlenme teklifi etmişti, peki Eylül'ü mutlu edebilir miydi?
Serkan : film? İstediğini seçebilirsin...
Eylül : filmi sonra izleriz, daha iyi bir fikrim var. Doğruluk mu cesaret mi oynayalım!
Serkan onun neşesine ve heyecanına gülümsedi ve kabul etti. Eylül sırtını kanepenin kenarına yaslayıp Serkan'a döndü, Serkan da aynısını yaptı.
Eylül : ben başlıyorum... doğruluk mu cesaret mi?
Serkan : doğruluk
Eylül : bana ödediğin parayla ne yapabilirdin ama yapamadın?
Serkan : pas. Başka bir şey sor.
Eylül : pas yok, doğruluk dedin, cevap vermek zorundasın...
Serkan : almak istediğim bir şey yoktu gerçekten. Fazlaca birikimim var, hiç borcum yok.
Eylül : ama bu bir cevap değil...
Serkan : bankada faiz yapabilirdi, ama sana verebilmek için faizi bozmak zorunda kaldım. Oldu mu bücürük?
Eylül cevaptan memnun olmuştu ama Serkan sinirlenmişti...
Eylül : kabul ediyorum bunu. Sıra sende, cesaret diyorum ben...
Serkan : ne desem acaba... buldum! Şimdi hemen abine telefon aç ve benden para alıp tüm borcunuzu kapadığını söyle...
Eylül : hayatta olmaz. Başka bir şey iste benden...
Serkan : yoo, hayır. Kaçmak yok. Bunu istiyorum. Abini ara ve gerçeği söyle. Ya da babana...
Eylül : yok yok vazgeçtim ben, doğruluk diyorum.
Serkan : peki, bunu sen istedin...
Eylül beklenti içerisindeydi, Serkan ona ne sorabilirdi ki?
Serkan ise eline çok büyük bir fırsat geçmişçesine Eylül'e sırıtıyordu. Eylül git gide gerilmeye başlamıştı. Serkan ona ne soracaktı ki?
Eylül : ee? Sorsana artık...
Serkan : düşünüyorum... aklımda iki tane çok güzel soru var, önce hangisini sorsam diye düşünüyorum, karar vermeye çalışıyorum...
Eylül kaşlarını çatarak baktı Serkan'a. Kim bilir ne soracaktı...
Serkan : Antalya'ya taşındıktan sonra benimle tüm ilişkini koparmanın asıl sebebi neydi? Bana aşık oldum seni unuttum deme, ben de baskete aşıktım ama seni unutmadım. On dört yaşında hiç kimse aşık olduğu için yıllardır birlikte olduğu en iyi arkadaşını bir anda unutamaz.
Eylül : ama öyle oldu...
Serkan : doğruluk demiştik bücürük, mızıkçılık yapma da gerçeği söyle hadi... bu dediğini kabul edebilirdim, eğer orada da benimle konuşmaya devam edip yavaş yavaş konuşmaların sıklığını azaltsaydın... ama öyle olmadı. Birden bıçak gibi kesildi her şey...
Eylül belki de artık gerçeği söyleyebilirdi. Tüm bu Berke'ye deli divane aşık olma hikayesinin arkasında yatan gerçeği mesela... neden Antalya'ya taşındığında onunla tüm bağlantısını kestiğini, gerçeği Serkan'a anlatabilirdi.
Ama bunca zaman yalan söylediğini öğrendiğinde Serkan ona kızar mıydı acaba? Ama bilmeli diye geçirdi içinden Eylül... saklamasının bir anlamı yoktu artık. Fırsat ayağına kadar gelmişti, Serkan direkt bunu sormuşken saklamasının anlamı var mıydı? Hem bu kadar borcunu ödemişken, Eylül'ün o borcu neden yaptığının sebebini bilmesi gerekmez miydi?
Bugünün üçüncü bölümü 🔥🙊💥