Yorulana kadar dans ettikten sonra yerlerine geçmişlerdi. Bu esnada masaları da renkli içecekler ve yiyeceklerle dolmuştu...
Eylül: oo hepsi şahane görünüyor
Eylül tam içeceğinden bir yudum alıyordu ki Serkan onu durdurdu...
Serkan: bekle, dur önce ben tadayım, özellikle alkol olmayacak diye uyardım ama burası o kadar kalabalık ki unutulmuş olabilir.
Eylül: aman tat tabii, sonra kendimizi bir arkadaşının odasında yabancılarla bulmayalım...
Serkan: sanki öyle bir şey mümkünmüş gibi...
Eylül: alkol bu sonuçta, belli olmuyor. Sen kendin söyledin
Serkan: al, alkolsüz bu.
Eylül: iyi bari, yanıyorum zaten, hemen soğuk bir şeyler içmem lazım
Serkan: o kadar dans edersen olacağı bu tabii.... bir de peruğun altında saçların da fena terlemiştir. Çıkartsana şunu artık.
Eylül: yoo, olmaz. Yirmi üç yaşındaki Eylül'ün partisine ihanet edemem.
Serkan güldü...
Serkan: zaten karnındakiyle çoktan ihanet ettin ama neyse...
Eylül: şişşt, çocuğuma laf etme
Serkan: sanki sadece senin çocuğun bücürük.
Eylül güldü ve kokteylden içmeye devam etti...
Eylül: oh ne güzel geldi ekşi ekşi... kivi var, portakal, limon... bol bol limon var hatta...
Serkan: karımın neyi sevdiğini biliyorum. Pardon sevgilimin, değil mi?
Eylül: hayır, karının... daha hoş geldi şimdi kulağa.
Serkan: ben de bunu tercih ederim bücürük. Sevgili kaldığımız kısa üç güne dönmek istemem...
Eylül: doğru sadece üç gün! Sonra da hemen nişanlandım zaten.
Serkan: böyle söyleyince komik tabii.
Eylül: gerçekten komik! İlginç bir hikayemiz var Serkan, önce bol dram ve romantik komedi. Sonra yeniden dram ve iş birden aile yapımına dönüyor. Tabii şunu da söylemek lazım. Uyarı : bol bol seyahat içerir!
Serkan: ben onun içinde alkol yok dedim ama var mıydı yoksa?
Eylül: hayır! Ama sanki sarhoş olmuşum gibi şımarıyorum işte. Nazım sadece sana geçiyor tabii.
Serkan güldü ve Eylül'e sıkıca sarıldı...
Eylül: beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim, aşırı eğlendim! Bugünü asla unutmayacağım
Serkan: bizde hizmette sınır yok bücürük, bilirsin...
Eylül gülerek Serkan'ı öptü...
Serkan : Eylül hanım, beni öpmene hiç ama hiç itirazım yok ancak biz sadece sevgili değil miydik? Ağırdan mı alsak biraz? Yani birazcık hakim mi olsak kendimize?
Eylül: başlatma şimdi sevgililiğinden Serkan... şuradaki çırpı bacaklı kızlar seni bakışlarıyla yiyecek resmen... ben işimi şansa bırakamam.
Serkan: ben de yosun gözlü bücürüğümü bırakıp o kızlara mı bakacağım yani?
Eylül: yaa Serkan, sen var ya sen, neyi duymak istediğimi öyle iyi biliyorsun ki...
Serkan sırıtmıştı...
Serkan : bilirim tabii...
Eylül: yalnız bu topuklular beni öldürdü... ayaklarım zonkluyor şimdiden.
Serkan: uzat buraya...
Serkan bacaklarına vurup gülümsedi. Eylül ayakkabılarını çıkarıp ayaklarını Serkan'ın kucağına bıraktı...
Eylül: yaşıyorum ben bu hayatı... yaptığım tek şey ise seni kendime aşık etmekti, sonra her şey benim de oldu...
Serkan güldü ve Eylül'ün ayaklarından hızlıca kendine doğru çekerek onu kendine yaklaştırmıştı... öpmeye başladığında Eylül de karşılık verdi bir süre, sonra başını yeniden masanın üzerindekilere doğru çevirdi...
Eylül: seni çok sevdiğimi söylemiş miydim?
Serkan : çok önce söyledin... ama sen ara ara söyle, duymak hoşuma gidiyor...
....
Serkan, güne Eylül'ün kahkahalarıyla uyandı. Daha sonra Eylül, saçlarını onun yüzüne doğru bırakarak yanağına kuvvetli bir öpücük bırakmıştı.
Eylül : Serkan, uyan. Bunu görmen lazım!
Eylül yeniden kahkahalara boğulurken Serkan kalktı. Eylül ise elindeki gazeteyi Serkan'a uzatmıştı. Serkan önce resme baktı. Dün, bardan bir görüntüydü bu, Eylül'ün pembe peruğu onu gülümsetmişti ancak dudak dudağa fotoğraflarının çıkması pek de hoş olmamıştı...
Sonra altındaki yazıyı okudu... "milli basketbolcu Serkan Özgün, ünlü bir barda pembe renk saçlı sevgilisiyle yakalandı. Evli ve iki kız çocuk babası olan Özgün'ün bu konu ile ilgili ne açıklama yapacağı ise merak konusu. Şimdi gözler, aldatma ile ilgili ne karar vereceği merak edilen Eylül Özgün'de.."
Eylül: beni sevgilin sanmışlar!
Serkan: adım yine çapkın adama çıktı...
Eylül: hem de pembe renkli saçı olan bir kızla... kim ki o acaba?
Serkan, Eylül'ü yatağa doğru çekmiş, dudakları boynunu hedef almıştı...
Serkan: bilmem, kim ki acaba? Bir soralım benim pembe renkli saçı olan sevgilim kim acaba?
Eylül gülerken Serkan onu gıdıklamaya başladı. Eylül kahkahalar atmaya başlamıştı...
Eylül: dur dur dur Serkan dur. Ay... ya çok... çok... gıdıklanıyorum... dur. Ay hamileyim ben, dur!
Serkan durup kahkaha attı...
Serkan: bu bahaneyi hep kullanacaksın değil mi?
Eylül: hıhı.. hem de sonuna kadar